Serhan
Kocaman açılmış kahverengi gözleriyle ürkek ceylanlar gibi bana bakmaya devam ettiğinde kendimi dizginlemem mümkün değildi işte! O bana öyle istekle karışık korkuyla bakarken ben nasıl kendimde olabilirdim? Akıl sağlığım onu ilk gördüğüm andan beri yerinde değildi zaten! Onun için çıldırmamak mümkün müydü?! Hele de bu kadar masumken...
Ten rengi sutyeninin sıkıştırdığı bembeyaz göğüsleri her nefes alışında inip kalkıyordu. Su damlacıkları tam kurulamadığı için o iki güzelliğin arasındaki vadiden akıp gidiyordu. İçimdeki vahşi hayvan dizginlerimi çekiştirip duruyordu. Parmaklarım ona dokunmak için sızlıyordu.
Kontrolümü kaybetmek üzereydim. Siktiğimin kontrolünü kaybetmek üzereydim, pantolonumdaki şey beynimi ele geçirmek üzereydi.
Söylediğimi ispat edercesine sessizdi etraf. Kimsenin bu saatlerde burada olmadığına bahse girerdim. O, ben ve onun kadınsı kokusu bir başımızaydık. Onu ürkütüyordum. Otobüsteki o ilk günden beri içindeki küçük bir kırıntı olsa da benden korkuyordu. Ben buydum işte. Bu. Korkulması gereken.
Ona yaklaşırken zorlukla nefes alabiliyordu. Dudaklarını dişleriyle ısırıyor gözleriyle panter adımlarımın her birini tartıyordu. Faydası yoktu. Kaçmaya kalksa sanki elimden kaçabilecek miydi sanki? Hah, saçmalık.
"Köşeye sıkıştın yavru ceylan." dedim öfkeli bakışlarına gözlerimi dikerek.
Burnunu açmış, ağlamamaya çalışıyordu. Bir an çok güçlü bir an çok zayıftı onu çözmek mümkün değildi. Beni deli ediyordu!
"Uzak dur!" incecik, biçimli kaşlarını çattı. "Yaklaşma! Yoksa kötü olur. Ne yapmaya çalışıyorsun yine ya! Ne istiyorsun?!" kollarını çaprazlayarak omuzlarını tuttu. Göğüslerini gizlemeye çalışıyordu, ama farkında değildi böyle daha çok göze çarpıyorlardı.
"Uzak kalamıyorum." boğazımdan kopan hırıltılara engel olamıyordum. Yutkundum. "Anlatamadığım şeyler var, Gaye. Anlayamazsın. Yanında ama uzağında olmam lazım. Ne seninle oluyor ne sensiz. Çıldırmak üzereyim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum!" başımı eğdim. "Seni aklımdan çıkaramıyorum. Çıplak gördüğüm kadınların hiç biri senin gibi değildi."
"Benim gibi çirkinine az rastlanır." kısık, çok kısıktı sesi. Dudakları titriyordu. "Bunu her seferinde yüzüme vurmasan keşke."
İtiraz etmek istedim. İzin vermedi.
"Dokunma!"
Narin bileklerinden tutup başının üstünden duvara sabitledim. Kahverengi gözlerinden akıp geçen duyguların teşhisi mümkün değildi neredeyse. Bana bakışı öyle kırılgandı ki!
"Serhan, bırak!" ellerini kurtarmaya çalıştı. "Dokunma dedim!"
"Sakinleş." yutkundum. Saçlarından gelen kokusu ciğerlerime doldu. "Sakin ol." debelenmeye devam ediyordu.
Dizimle bacaklarını ayırdım. Hareketimle fal taşı gibi açılan gözleri beni gülümsetti. Şok ifadesi kısa sürse de çok sevimliydi. Gaye, farklıydı. Nedenini bilmem...
"Sakinleşiyor musun yoksa benim yöntemlerimi kullanmaya devam mı edelim?" aramızda kalan kısacık mesafe sırtımdan kaynar terlerin dökülmesini sağlıyordu.
Dizlerimin arasına tek bacağını aldım. Kıskıvrak yakaladığım bedeni kollarımın arasında küçücük duruyordu. Benden ufaktı. Şimdi gerçekten de yavru bir ceylan gibiydi. Uzun boyum, güçlü bedenim, kasıl kollarım onu örtüyordu resmen. Aletim pantolonumun üzerinden onun çıplak tenine değiyordu. Karnının kasılışını hissedebiliyordum. Yutkunduğunda titreşen boğazı, nefis boynu, gül kurusu dudakları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayrı Yataklar
General Fiction"Uzak dur!" incecik, biçimli kaşlarını çattı. "Yaklaşma! Yoksa kötü olur. Ne yapmaya çalışıyorsun yine ya! Ne istiyorsun?!" kollarını çaprazlayarak omuzlarını tuttu. Göğüslerini gizlemeye çalışıyordu, ama farkında değildi böyle daha çok göze çarpıyo...