Hava kararmış bense hâlâ olduğum yerde kıpırmadan onları izliyordum. O kadar güzeldiler ki...
Eve gitmek istemiyordum. Burada böylece sonsuza dek kalmak istiyordum.
Papatyalar içinde kendimi hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum.
Bir yandan parkta oyun oynayan çocukların seslerini dinliyor arada onlara bakıyordum.
O kadar saf ve güzeldiler ki...
Hayatın gerçeklerinden uzak, hiçbir şey bilmeden yaşıyorlardı.
Çocukluğum geldi bir anda aklıma. Anılarım, arkadaşlarım, oyunlarımız...
Daha birçok şey...
Bunları düşünürken telefonum çalmaya başladı. Açtım:-Efendim baba.
-...
-Parktayım baba. Biraz sonra geleceğim.
-...
-Ben aç değilim baba. Beni beklemeyin lütfen. Size afiyet olsun.
-...
-Tamam, kalmam.Babam yine bir çocukmuşum gibi davranıyordu. Nerdesin, ne zaman geleceksin, geç kalma falan filan...
Alışmıştım artık. Tamam diyip geçiştiriyordum. Bunlar bi yana çok bunalmıştım. Hayatımın sıkıcılığı bunaltıyordu beni.
Hayatımda biraz renk istiyordum.
Her zaman aynı şeyleri yapıp duruyordum.
Okul-ev. Ara sıra arkadaşlar. Bazen de bu park.
Ama en sevdiğim kısmı bu parktı. Çünkü burada kendimi rahat hissediyordum, papatyaların arasında...Bir anda yere yatmak geldi içimden. Çantamı alıp başımın altına yerleştirdim. Kulaklıklarımı takıp bir şarkı açtım. Gözlerimi kapattım...
Bu da neydi böyle? Gözlerimi açmama engel olan güneşten başkası değildi. Sabah olmuştu.
Yanıma döndüğümde neye uğradığımı şaşırdım.
Bu da kimdi? Bir erkek. Aynı benim gibi o da çantasını başının altına koymuş, kulağında ise kulaklık vardı.
Bir süre öylece suratına baktım. Değişik bi duygu hissettim içimde. Kalbimde bir şeyler kıpırdıyordu sanki. Gıdıklanmaya başlamıştım.
Kendime geldiğimde anladım ki içime bir böcek girmişti. Karnıma doğru hareket ettiğini hissettim. Elimi karnıma soktum ve o miniği çıkardım. Bu bir uğur böceğiydi.
Elime almamla uçması bir oldu.Yanımda usulca uyuyan esmerin alnına kondu. Napacağımı bilemedim. Eliyle alnını kaşımaya başladı. Şimdi uyanacaktı. Kafamı çantama yaslayıp gözlerimi kapadım. Uyuma taklidi yapacaktım. Neden böyle yaptığım hakkında ise hiçbir fikrim yoktu.
-Hey! Uğur böceği napıyorsun alnımda sabah sabah.
Sesi çok tatlıydı. Yani ince bir sesi yoktu ama bilmiyorum bi an tatlı geldi işte. Gözlerimi kapamaya devam ettim.
Napacaktı acaba derken eliyle yanağıma düşen saçlarımı eliyle kulağımın arkasına itti. Umarım kötü bi amacı yoktur diye düşündüm.-Hey! Uyan uykucu güzel, dedi.
Yavaşça gözlerimi açtım. Daha yeni uyanırmış gibi yaptım. Oturumuma kalkıp:
-Sen kimsin, dedim.
-Ben dün gece gezerken seni gördüm. Uyandırmaya kıyamadım. Başına bir şey gelmesin diye de yanında uyudum. Umarım yanlış anlamamışsındır.
-Hayır. Aksine çok teşekkür ederim. Çok güzel bir davranış bu, dedim ve istemsizce gülümsedim. O da aynısını yaptı.
Elini uzatıp:
-İsmim Toprak, dedi.Bende elimi uzattım ve:
-Ben de Deniz, dedim. Elini sıktım ve çektim.-Dün gece neden buradaydın? Evin yok mu, diye sordu.
-Hayır. Bir evim var. Dün çok bunalmıştım ve bu parka geldim. Saatlerce burada oturdum. Hava karardıktan sonra bir süreliğine uzanmıştım. Ama uyuyakalmışım. Peki sen? Sen neden geziyordun buralarda?
-Doğrusunu söylemek gerekirse gezmiyordum, buraya geliyordum. Ben de senin gibi dün gece çok bunaldım ve buraya geldim. Bu önceden de yaptığım bi şey aslında. Daha sonra seni gördüm. Gerisini biliyorsun zaten.
-Evet, dedim. Bir anda dün babamla olan konuşmam aklıma geldi. Kesin çok merak etmişlerdir beni.
Toprak'a gitmem gerektiğini söyleyip ayağa kalktım. Çantamı ve telefonumu alıp tekrardan elimi uzattım.-Tanıştığıma memnun oldum.
-Ben de. Kendine iyi bak, hoşça kal dedi ve elimi sıktı.
Arkamı dönüp yürümeye başladım. Arkamdan seslendi:
-Tekrar görüşür müyüz?
Arkamı döndüm ve:
-Dünya küçük. İlla ki yine karşılaşırız, dedim.
Gülümsedi.Arkamı dönüp doğruca evin yolunu tuttum. Aynı zamanda da telefonu açıp babamı aramaya karar verdim. Kesin yine azarlayacaktı. Ekranı açtığımda sadece azarlamakla kalmayacağını anlamıştım...