Bölüm 3

2 2 0
                                    

O kadar çok cevapsız arama vardı ki...
Ve o anda telefon yeniden çalmaya başladı.
Arayan babamdı. Derin bir nefes alarak açtım.

-Efendim baba.
-..................... .
-Babacığım lütfen kızma. Dediğim gibi dün parktaydım. Uyuyakalmışım. Daha biraz önce uyandım. Şimdi ise eve geliyorum.
-...
-Peki tamam.

O kadar korkmuş ki sesine yansıyordu. Benim için bu kadar endişeleneceğini hiç düşünmemiştim. Sandığım kadar kızmadı aslında. Sadece çok endişelendiğini söyledi.

Biraz olsun rahatladım.Yürümeye devam ederken telefon yeniden çalmaya başlamıştı. Bu sefer arayan başkasıydı: Savaş.

-Efendim Savaş.

-Nerdesin Deniz? Okula gelmeyecek misin? Bi saattir seni bekliy...

-Savaş! Bi nefes alır mısın lütfen. Şuan eve gidiyorum. Bi saate de okulda olurum. Okey?

-Peki Deniz. Gelince konuşacağız.

Cevap vermeden kapattım. Bu neydi şimdi? Evet bana ilgi göstermeye çalışıyordu. Ama bu kadarı da fazlaydı.

Savaşla üniversitede tanışmıştık. Üç senedir de arkadaşız. Ama bu sene biraz farklıydı. Ona karşı bazı şeyler hissetmeye başladım. Ve o da bunu anladı.
Aslında o da bana karşı boş değildi. Yani net olan bir şey yoktu ama olacak gibiydi. Tabi Savaş böyle beni sıkarsa asla devam edemezdim.
Çünkü ben hiç kimsenin gölgesi altında onun talimatları ile yaşamak istemiyorum. Ben özgür biriyim.
Ve bu sonsuza dek böyle kalacak, derken evin önüne gelmiştim çoktan. Kapıyı açıp merdivenlerden inmeye başladım.

Kapıyı çalmadan kapı açıldı. Annem karşımdaydı. Bana doğru bi adım attı ve direk sarıldı.

-O kadar korktum ki sana bir şey oldu diye. Neredesin kızım ha nerede? Hiç mi düşünmedin ailem beni merak eder diye?

-Özür dilerim anne. Ama bak iyiyim ben. Anneciğim artık beni bi çocuk gibi görmekten vazgeçin lütfen. Ben artık yirmi bir yaşındayım. Kendimi koruyabilirim, diye kendimi savundum.

O sırada babama bakıyordum. O da neredeyse ağladı ağlayacaktı. Yanına gittim ve babama sarıldım.
Aynı şeyleri ona da söyledim.
Ve olaylar tatlıya bağlandı. İkisininde yanağına birer öpücük kondurup odama doğru yol aldım.

Kapıyı açıp eşyalarımı yatağımın üzerine bıraktım. Ve duşa girdim.
Çıktığımda saat on birdi. Üzerime bir şeyler giyip saçlarımı kuruttum ve bağladım. Çantamı hazırlayıp aşağıya indim.
Annem ve babam çoktan gitmişlerdi. Kapıyı açıp çıktım. Şoför kapıda bekliyordu. Yürümek istediğimi söyledim ve arabaya binmedim.

Yürürken bi şarkı açıp kulaklığımla dinlemeye başladım.
Bu sırada Toprak'ı düşünüyordum.
Acaba gerçekten bi daha karşılaşır mıydık?
Aslında bunu istiyordum. Çok iyi birine benziyordu. Bi anda içim ısınmıştı ona.

Tüm bunları düşünürken tam yarım saat olmuştu ve okula gelmiştim.
Tam karşımda duran Savaş'a bi bakış attım. Bugün yine baştan aşağı markaydı. Bana doğru yürümeye başladı. Okulun kapısından içeri girmeyip olduğum yerde kaldım. Bugün okula gitmek istemiyordum. Derken Savaş tam önüme geldi:

-Günaydın güzellik.
-Günaydın.
-Sana telefonda biraz fazla yüklendim. Özür dilerim. Beni affeder misin? deyip arkasından bir gül çıkarıp bana uzattı.

Doğrusu hoşuma gitmişti bu hareketi. Sonuçta hatasını anlamıştı.

-Savaş ne gerek vardı şimdi güle falan. Özür dilemen bile yeterdi. Hatanı anlaman beni mutlu etti. Teşekkür ederim.

-Rica ederim. Ne demek! Okula girmeye tenezzül etmediğine göre bugün pek okul modunda değilsin anlaşılan. Ne dersin gezelim mi biraz? Sahile falan. Oradan sinemaya gideriz.

Aslında okul yerine bunlar çok daha iyiydi. Ama not için almam gereken bir proje olduğu aklıma geldi. Hâlâ hocanın yanına görmemiştim. Bir an önce gitmem gerekti. Yoksa o pislik karı bana not falan vermeyecekti.

-Maalesef ama bugün yapamayız. Belki başka zaman. Aslında okula girmeyi hiç istemiyorum ama zorundayım, dedim.

O da başını peki anlamında salladı ve okula doğru yürümeye başladık.

Sınıfa girdiğimde ders başlamıştı. Savaşla birlikte üst taraflardan bir yere oturduk.
Ben dersi dinlemeye başladım. O ise dersin sonuna kadar beni izledi...

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin