Biraz inatçıydı, kabul ediyordu ama kendini korumanın ötesinde değildi bu inadı. Küçükken yaptığı gibi yine odasına kapanmış sadece kendine ait olan özel kutusuna yeni anılarını yerleştiriyordu. Bir yandan da hayatı boyunca bu kutuyu acı tatılı daha ne anılarla dolduracağını düşünüyordu.
Yeşim; fazla duyarlı, fazla korumacı bir kadındı. Yeşil gözleri adına yakışır şekilde pırıl pırıl, esmer teni oldukça parlak ve tertemizdi. Kavisli, kalkık kaşları inci gibi duran gözlerini daha dikkat çekici yapıyor, küçücük burnu her şeye meydan okur gibi inatçılığını ortaya koyuyordu. Dudaklarına ruj sürme ihtiyacı duymaz, dolgun yanaklarının pembeliği sıcacık gülümsetmeye yeterdi herkesi. Bu aralar kilolarıyla başı dertte olmasına rağmen ince beli bunun tam aksini söylüyordu.
Özel kutunun içinde ayrı bir kutu daha vardı. En özel anıların konulduğu bu kutu dikkatini çekti, içini açıp açmamakta kararsız kaldı genç kadın. Üzerinden dokuz sene geçmesine rağmen aklına her geldiğinde kırılıyordu. Bu kutunun içinde olanlar onu daha çok kıracaktı, bundan emindi. O notlar Yeşim’in en hassas yanıydı sanki. Cesaret edip okusa değişen tek şey pırıltılı gözlerinin sulanması olacaktı, bunu biliyordu.
Kapının çalmasıyla irkilen narin bedeni düşüncelerinin odağı olan anılarını gizlemeye koyulmuştu. Gelen en iyi arkadaşı İdil’di. Fazla cıvıltılı olan İdil’le bu kadar uzun seneler nasıl arkadaş olduğuna şaşırıyordu çoğu zaman. Yeşim’in tam aksine daha hayat dolu olan İdil pervasız bir kadındı. Öyle ki abisinin trajik ölümünde bile hiç ağlamamış, kendince bahaneler üreterek gülmeye devam etmişti. Kahverengi gözleri meydan okuyordu herkese, dudaklarının kıyısında eksik olmayan gülümseme her erkeğin dikkatini çekecek kadar cazibeliydi. Beline kadar inen siyah saçları onu daha gösterişli yapıyordu. Yirmi altı yaşında olduğuna inanmak gerçekten çok zordu. Liseli genç kız edasıyla salınmak onu da mutlu ediyordu bu belliydi. Uzun boyuyla, giydiği elbiseler örtüşüyor ve güzel vücudu daha hırçın görünüyordu.
İdil’le göz göze geldiğinde bir problem olduğunu anlamak zor olmamıştı. Öyle ki Yeşim, İdil’in her hareketini çözmüştü. Kapının ardında bekleyen genç kadın davet istercesine ısrarlı bakışlarıyla bekliyordu. Sonunda Yeşim sıkıntılı olan arkadaşına merhamet dolu kollarını açarak gelmesine onay vermişti. Beline sarılan titrek kolların güvene ve sevgiye ihtiyacı vardı, belliydi…
-Neler oluyor sana? diye sordu Yeşim.
İdil çok büyük bir sarsıntı içindeydi ve arkadaşı için endişe duymaya başlamıştı.
-Ben… Ben âşık oldum... diye mırıldanmıştı ki Yeşim’in alay dolu kahkahası odayı doldurmuştu. Bu hafta ikinci kez yaşadıkları bu olay Yeşim’i hiç şaşırtmamıştı.
-Gülme, ne dediğimi duymadın herhalde! diye çocukça gülmüştü İdil.
Bu gerçekten Yeşim için hiç şaşılacak bir şey değildi. Sık sık karşılaştığı bu durum artık onun için çok sıradandı. Arkadaşı için daha düzenli bir ilişki dilemekten başka elinden bir şey gelmiyordu. İdil üç günde bir âşık oluyordu oysaki. Yeşim henüz hiçbir adamla yakınlaşmamıştı, korkuyordu. Aşk ona göre acı dolu saçma sapan bir şeyden ibaretti. İdil bunu da çarçabuk atlatacaktı.
-Hadi gel, çay acını dindirir, diye kıkırdadı Yeşim. İdil çok da aldırmış gibi görünmüyordu. Yeşim zeki kadındı, ne yapacağını çoktan bulmuştu zaten…
Yeşim’in hayal dünyasında siyah beyaz bir film kalbinin kıyısını çizerek oynamaya başlamıştı yine. İçinin acıdığını hissetti genç kadın. Belki de aşk kelimesine korkuyla yaklaşmasının altında ruhunda açılan derin yaranın etkisi vardı. Ama bunu kim bilecekti ki?
Çayından bir yudum daha alarak arkadaşına baktı. Bugün İdil’in en mutlu günüydü. Acıları bir kenara bırakıp arkadaşının mutluluğuna ortak olmak en güzeliydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanı Geri Alabilsem
Teen FictionAşkta gurur olmaz demeyin! Gururuna aşkını kurban eder bir kadın...