Şimdilerdeyse buna hiç mi hiç gerek yoktu. Ne olmuştu o günlerde? Neden bitmişti bu saf ve temiz aşk? Hiç bilmiyordu. Bildiği tek bir şey vardı o da içi yana yana hâlâ Suat’ı sevdiği ve unutamadığıydı. Ama onu en derine gömmeyi çok iyi başarmıştı artık. Ölüler dirilemeyeceğine göre Suat ta artık asla olmayacaktı Yeşim’in hayatında. İdil haklıydı, dokuz sene önce bitmişti ve bitmesinin sebebi bile belli değildi. Sahi o not nerede olabilirdi? Ve neden Yeşim’in eline geçmemişti ki? İçinden ne kadar da yalvarmıştı Suat’a o günlerde. Sessiz çığlıklar atmıştı gözleri ama o anlamamıştı, anlayamamıştı. Kaçmak neye çareydi ki? Sen nereye gidersen git her anı peşinden gelecekti. Gerçekten Suat nasıl bu kadar kolay bitirmişti ki bu ilişkiyi? Bazen kendine bakarken yakalıyordu Suat’ı ve kaçmıyordu bakışları, Yeşim’in gözlerindeydi, hüzünlüydü eksikti, acı çekiyordu; bunu anlamak hiç zor değildi. Peki, neden bitmişti? Bir keresinde Suat’la sınıfta yalnız kalmıştı üç dizelik masalarda. Yeşim bir uçta Suat diğer uçta oturuyordu. Bakmaya öyle korkmuştu ki Yeşim, gözleri Suat’a değse her yeri acı içinde kalacaktı biliyordu. Bütün sınıf mı acı çekiyordu? Neden her yer farklı kokuyordu böyle? Bu his kimden verilmişti Yeşim’e? Hiçbir şey konuşmadan ve bakmadan nasıl durabilmişti hiç bilmiyordu. Tek bildiği gerçekten bu aşkın bittiğiydi. Hissediyordu bunu; çünkü Suat kısa bir duraksamanın ardından sınıfı terk etmişti. İşte şimdi Yeşim’in elinde kalan son umudu da alıp gitmişti. Yıl sonu partisinden sonra bir müddet okula gelmemişti ve o gelmediği süre içinde Suat’ın bu kadar değişmesine hiç anlam verememişti. Oysa onunla konuşmaya o kadar ihtiyacı vardı ki.
Daha fazla oyalanmaya gerek yoktu, aldı kutuyu eline, açmayacaktı, açarsa kopamazdı biliyordu. Atmalıydı bir an evvel onu anılarından. Kalktı yerinden sıkı sıkı tuttu kutuyu avuçlarında. Evdeki herhangi bir çöpe atarsa dayanamaz, gider geri alırdı. Bunu bildiği için onu evin önündeki çöp konteynırına atacaktı.
Merdivenlere doğru yöneldi genç kadın, düşünmek için zaman yaratmamalıydı kendine, hızlı hareket etmeliydi.
Dış kapıyı açıp kendini dışarı attığında Sevim Hanım’la çarpıştı ve elindeki kutu yere düşüp açıldı. Yeşim sadece kutuya bakakalmış, içinden saçılan kâğıtlar Sevim Hanım’ın ayaklarının ucuna düşmüştü, biri daha mı vardı orda?
Kafasını kaldırıp baktığında İdil’le göz göze geldi. İşte şimdi gerçekten huzursuzluk çöreklenmişti yüreğine. Genç kadın kısa bir duraksamadan sonra yere eğildi dağılan kağıtları toplayıp kutusuna koydu ve hiç düşünmeden Yeşim’e uzattı.
-Al canım.
İki genç kadın özlemle bakıyordu birbirlerine. Bu dostluk kimsenin bozamayacağı kadar sağlamdı ama Yeşim çok kırgındı. İdil merhamet dolu gözlerle bakıyordu arkadaşına, izin verse yaralarını sarması için öyle iyi gelecekti ki ona. Ama vermiyordu işte. Yeşim anlamamakta ısrar ediyor ve inatçı ruhu en yakın arkadaşını bile yaklaştırmıyordu kendine. İdil onun için gerçekten üzülüyordu.
-Şey… Teşekkür ederim İdil.
Yeşim kendini mahcup gibi hissediyordu, biraz utanmıştı. Ne de olsa İdil bu kutunun kime ait olduğunu çok iyi biliyordu.
-O nedir Yeşimciğim, nereye götürüyordun onu?
İdil de merakla bakıyordu Yeşim’e.
-Önemsiz bir şey teyze, artık önemsiz! Çöpe götürüyorum.
Hayret, İdil hiç memnun görünmüyordu. Yeşim onun mutlu olmasına şahit olmak için İdil’in yüzüne bakarak söylemişti bunu. Nasıl olurdu da mutlu olmazdı, şaşılacak bir durumdu gerçekten. İdil tam aksine öyle üzülüyordu ki Yeşim’in kendisine karşı bu kadar öfke duymasını hiç istemiyordu. Aralarına giren bu mesafeden bir an evvel kurtulmak ve arkadaşıyla eski güzel günlerine yeniden dönmek istiyordu. Hiçbir şey söylemeden sadece baktı Yeşim’in durgun yüzüne. Sevim Hanım anlamış ve girmemişti iki genç kadının arasına. Bir müddet sonra Yeşim gerçekten önemsizmiş gibi başı iki yana sallayıp İdil’in yanından sıyrıldı geçti. İdil hiç arkasına bakmadan açık kapıya yöneldi. Sevim Hanım da onu takip etti ve direkt bahçeye açılan kapıya yöneldiler. Yüksek ağaçlar fazlaca gölge yaptığı için genelde ev halkı ve gelenler burada otururlardı. İdil sinirlenmişti Yeşim’in son hareketine. Bir kere dinlese her şeyi anlayacaktı ama öyle inattı ki hiçbir şekilde sınırlarından öte çıkmıyordu. Atıverdi kendini serin koltuklara, somurtkan yüzü bir şey sorulmasını istemiyor gibiydi ve Sevim Hanım bunu fark etmiş, iki genç kızın arasına girmemişti. Sessizliğe ortak olmuş, yanlarına gelen Aysel Hanım’dan soğuk bir şeyler getirmesini isteyip çekilmişti kenara. Elbette bir zaman sonra sakinleşip konuşacaktı İdil. Onun iç dünyasındaki hesaplaşmayı görüyor gibiydi. Bu genç kadında bir şeyler vardı ama ne olabilir? Hiç kestiremiyordu. İnce bir detayı atlar gibiydi, ilk defa kendi içinde yaşayan İdil çok değişik bir dünyada gibiydi. Bu sefer fazla gizemli ve hatta korumacı gibiydi. Ama bunu Yeşim’in anlaması imkânsızdı.
Yanlarına yaklaşıp yaklaşmamakta kararsız kaldı önce, bahçe kapısından bir müddet izledi iki genç kadını, sonra emin adımlarla yürüdü ve yanlarında durdu Yeşim. Hiçbir şey olmamış gibi davranacak ve arkadaşıyla arasındaki sorunu halledecekti. Suat aralarına girecek kadar güçlü biri değildi, buna izin veremezdi.
-Ne kaynatıyorsunuz bakayım?
Cıvıltılı olmaya çalıştığı sesi bunu başarmıştı ama gözleri rol yaptığını ele veriyordu. Önce İdil’e ardından Sevim Hanım’a kaydı gözleri. Bu değişken hali Sevim Hanım’ın hiç hoşuna gitmiyordu.
-Hiç, henüz konuşmaya başlamadık.
-Özel değilse ben de size dahil olabilir miyim teyze?
-Tabi ki canım, o da ne demek.
İdil hiç cevap vermeden öylece bakıyordu Yeşim’e.
-Cihan’la konuştuk sabah, arkadaşı bizim için birkaç güne ev ayarlayacağını söylemiş.
-Ne güzel, desene hızlı bir şekilde hazırlanman gerek.
-Hazırlandım bile teyze. Her şey hazır, haber bekliyoruz. Ev ayarlandığında gidip yerleşeceğim hemen.
-Belki evi beğenmeyeceksin, neden acele ediyorsun?
Bu sefer konuşan İdil’di, arkadaşının hayatına yabancıymış gibi uzaktan bakmak sinir bozucuydu.
-Tek başıma yaşayacağım, ne gerek var ki evin nasıl olduğuna. Zaten hastaneden eve gelmeye bile zor vakit bulacağım. Tek odalı bile olsa bana yeter bence.
Yeşim, İdil’le konuşmayı çok özlemişti. İçinde ona söylemek için biriktirdiği o kadar çok şey vardı ki.
-Peki, eşya da mı almayacaksın eve?
-Tabi ki alacağım, bence bir günde halledilebilir.
-Biz de eşya seçmene yardımcı oluruz, tek başına gidecek değilsin ya.
Sevim Hanım’ın neşesi yerine gelmişti. Şen kahkahalar atması iki genç kadını da güldürmüştü.
-Aman eksik olmayın zaten, tek başıma yaşayacağım derken ciddiydim.
Yeşim de teyzesine eşlik etmiş ve ortam yumuşamıştı.
-A olur mu hiç öyle şey Yeşimciğim, biz seni yalnız bırakmayız.
-O yüzden kendi oturacağımız eşyalara kendimiz karar vermeliyiz. Nasılsa sen hep hastanede olacaksın.
İdil’in ortak olması iki genç kadının eski haline dönmelerini hemen sağlamıştı. İdil’de insana huzur veren değişik bir yapı vardı. Şeytan tüyüne sahip bu genç kadın hemen herkesi etkisi altına alabiliyordu.
-Tabi canım, o zaman söyleyeyim, dört beş odalı bir ev baksınlar, hepinize birer yatak odası şart oldu.
Kahkahalar geniş bahçede yükselirken Yeşim aniden kalkıverdi ayağa.
-Size iyi sohbetler hanımlar ben biraz uzanacağım.
-Tamam güzelim, akşam yemekte görüşürüz.
-İdil sen de kalacak mısın yemeğe yoksa kaçıp gidecek misin yine?
İğnelemesi bariz üç gün öncesini vurguluyordu. İdil cevap vermeden Sevim Hanım girdi devreye.
-Burada tabi ki değil mi İdil?
-Şey, evet şu anlık plan öyle görünüyor.
İdil mecbur kalacaktı, parti için organizasyonu konuşacaklardı Sevim Hanım’la. O yüzden itiraz etme hakkı yoktu.
-Güzel, akşam görüşürüz,
Cevap beklemeden geldiği yola doğru yöneldi genç kadın, kendini odasına attığında aşağıda fark edemediği gerginliği ortaya çıkmıştı. İdil’le böyle mesafeli olmak hiç hoşuna gitmiyordu. Kırılan taraf kendisi olmasına rağmen kıran kişiden hâlâ gerekli atılımı görmüyor olması canını sıkmıştı. Yeteri kadar kendinden veriyordu bu dostluk için ama İdil hâlâ Yeşim’den almaktan bir türlü vazgeçmiyordu. Uzandı serin yatağına ve usulca yumdu gözlerini, en iyisi biraz uyumaktı, nasıl olsa gidince bütün bu kırgınlıklar bir kenarda kalacaktı. Yeni hayatı yoğun olacağı için hiç kimse aklına gelmeyecekti belkide.
İdil ve Sevim Hanım gerekli planı yapmıştı. İdil davetliler listesini hazırlayacak, Sevim Hanım’sa evde yemek hazırlıkları için ablasına yardım edecekti. Hatta Perihan Hanım da organizatörlerle görüştüğünü ve konsepte karar verdiğini söylemişti. Bir problem daha hallolmuştu, iki gün sonra bir müddet Yeşim’i evden uzaklaştırmak kalmıştı sadece, bu görevi de İdil üstlenmişti. Hem böylelikle Yeşim’le her şeyi konuşmak için bir ortam ayarlayabilir ya da en azından kendisini dinlemesi için bir söz alabilirdi ondan. Kesin kararlı olduğu bir şey vardı o da her şeyi anlatıp bu buzları ortadan kaldırmaktı.
Akşam yemeği yaklaşmış ama Yeşim hâlâ ortalarda görünmemişti. İdil her zamanki rahatlığıyla arkadaşının odasına gitmiş, onu kendi uyandırmak istemişti. Sessizce odasına girdiğinde gözleri direk yatağa kaydı, karanlıkta çok net seçemese de yatağın boş olduğu belli oluyordu.Merakla ışığı yaktı Yeşim’i camın önünde görünce içi rahatladı,evden çıksa kesinlikle kimsenin haberi olmazdı, büyük ev buna izin vermiyordu. Hiç kımıldamamıştı bile, öylece dışarıyı seyrediyor, aklının meşgul olduğunu belli ediyordu.
-İnsan en yakınından nasıl kopar?
Hüzünlü sesi titriyordu.
-En sevdiği dostundan bir adam yüzünden nasıl kopar? Ben böyle olacağını hiç düşünmemiştim, söylesene teyze ben İdil’e ne yaptım da bu kadar uzaklaştı benden?
İdil donmuştu, ne diyeceğini bilmiyordu. Yeşim odasına iki kişinin destursuz girebilme cesaretinde bulunacağını biliyordu. İdil’in gelmeyecek kadar mesafeli olması teyzesinin geldiğini gösteriyordu ona. Ama yanılmıştı. Elbette ki bunu bilmiyordu İdil, sessizce gözyaşı dökerken bile fark etmemişti.
-Anlayamıyorum, ne zaman bir erkek için beni hayatından çıkarabilecek kadar gözü döndü anlayamıyorum. Demek ki gerçekten âşık oldu. Onun bende derin yaralar açtığını ve hâlâ sevdiğimi bile bile ona âşık oldu.
Onaylayıcı bir cevap almak için arkasını döndü Yeşim ve İdil’le karşı karşıya geldiğinde içinde kocaman bir ağırlığın hareket ederek kendisini yerle bir ettiğini hissetti. İnanamıyordu, karşısında gördüğü, odasına girmez diye düşündüğü en yakın arkadaşı İdil’di ve her şeyi teyzesine değil İdil’e söylemişti. Şaşkınlığı yüzünden belli oluyordu genç kadının, nasıl böyle bir hataya düşmüştü hiç bilmiyordu. Şimdi ne dese ne yapsa karşısında incilerini bir bir yere salan güçsüz arkadaşına etki etmezdi biliyordu, yine de umutla atıldı bir adım öne doğru.
-İdil! dedi.
Söyleyecek başka bir şey yoktu ki. İdil hiç cevap vermeden birkaç adım gerilemişti. Yeşim kırgınlığına bir anlam veremiyordu aslında. Belki de hâlâ Suat’ı sevdiğini ilk kez duymanın şokunu yaşıyordu İdil. Ama bunu hâlâ hayatına kimseyi sokmadığı için tahmin etmeliydi. Asıl kırılan Yeşim olmalıydı; bu neyin sitemi, neyin haklılığıydı böyle. Bir kere daha kızmıştı İdil’e ama onun ağlamasının altında en yakın arkadaşını kaybetme korkusu yatıyordu. Yeşim bunu anlamayacak kadar sıyrılmıştı ondan.
İdil arkasını dönüp çıktı odadan. Olduğu yerde kala kalan genç kadın, çaresizce bekledi bir müddet. Hiçbir şeyi çözemediği gibi daha da allak bullak ediyordu. Mücadele edecek hiç bir şey kalmamış gibiydi. Tüm zorluklara en yakın arkadaşıyla göğüs geren genç kadın, şimdi en yakın arkadaşıyla karşılıklı zorluk çekiyor ve birbirlerine destek olamıyorlardı. Bu böyle nereye kadar gidecekti bilmiyordu. Aşağıya indiğinde herkes yemek masasının etrafında oturmuş sessizce tabaklarını kurcalıyordu. İdil yoktu. Olmamasına da şaşırmamıştı zaten.
-Sizin aranızda problem mi var?
Perihan Hanım İdil’i ağlarken görmüştü, bu aralar görüşmediklerini de fark etmemek mümkün değildi. Normal şartlarda hemen her gün bir arada olan genç kızlar tatilden beri sadece bugün görüşmüşlerdi.
-Hayır anne, ne problemimiz olacak?
Yalan söyleyeceğini anlayacak kadar tanıyordu kızını Perihan Hanım.
-Gidiyor olmama üzülüyor sadece.
Yine yalan söylemişti ama uzatılmaması için kestirip atmıştı konuyu. Yemek boyu hiç konuşmamış, masada geçen konulara da dahil olmamıştı. Aklı İdil’deydi, söylediği sözler ağrına gitmiş olmalıydı. Kim sevgilisini en yakın arkadaşının sevdiğini duyunca mutlu olabilirdi ki. Elbette İdil de olmamıştı. Suçlu aramıyordu Yeşim. İyice karman çorman olmuş kafası, vücuduna ağır geliyordu resmen. Herkese ‘İyi akşamlar’ deyip odasına gitti. Kendisi bilmiyordu daha ama yarın büyük gündü. Parti için dinlenmiş olmalıydı ve kimse erkenden odasına gitmesine bu yüzden aldırış etmemişti.
Yeşim odasına girdiğinde boğulduğunu hissediyordu adeta, hiçbir yere sığamayan ruhu bir şeylere kızıyor ve Yeşim içinde konuşan sesle inanılmaz inatlaşıyordu. Bir şey yapmasını söyleyen ses Yeşim’i çıkmaza sokuyordu. Evet, bir şey yapmalıydı ama ne? Ne yapabilirdi ki elinden hiç bir şey gelmiyordu şu anda. Odasında boş boş dolanırken telefonun sesiyle irkildi. Arayan İdil olmalı diye düşündü bir an, sonra ani hızla vazgeçti bu düşünceden. İdil ne diye arayacaktı ki Yeşim’i? Umursuzca aldı telefonu yatağının üstünden, tanımadığı bir numara yalvarırcasına telefonu çaldırmaya devam ediyordu. Bu saatte kim olabilirdi ki? Açtı telefonu, ses vermeden karşıdan gelen sesi duymaya çalıştı ilk önce.
-Alo, Alo Yeşim!
Kimdi bu yabancı, üstelik tanıyordu Yeşim’i?
-Evet, dedi isteksizce.
-Pardon, tanıyamadım diye ekledi ardından.
-Ben Suat.
Büyük bir boşluğun içine düştüğünü hissetti genç kadın. Bedeni irkilmiş, saç diplerine kadar bütün tüyleri elektrik almıştı sanki. Cevap veremeyecek kadar yorgun hissetmişti bir anda kendini. Bu adamın sesini duymaktan nefret etmişti yine. Unutmayacağı tek bir şey vardı Suat, Yeşim ve İdil’in arkadaşlığını bozmuştu. Ona nefretten öte duygu beslenemezdi artık. İçinden kopanlar eksilen sevgisiydi belli ki. Suat’a duyulan en güzel duygu, duygusuz olmakmış, bu adam hiçbir şeyi hak etmiyordu artık.
-Ne istiyorsun Suat? Eğer İdil’i soracaksan yanımda değil
-İdil’i neden sorayım, Yeşim bu da nereden çıktı?
Bu adam tam bir ruhsuzdu gerçekten. Llisede Yeşim’e yaşattığını şimdi de İdil’e yaşatıyor olmalıydı.
-Sonuçta insan sevgilisine ulaşamayınca yakın arkadaşını arar, o yüzden söyledim.
-Ne sevgilisi Yeşim, sizin cephenizde ne saçmalıklar dönüyor bilmiyorum ama konuşmamız lazım.
Ne diyordu bu adam böyle? Ne sevgilisi de ne demekti? Utanmadan bir de inkar ediyordu.
-Bilirsin en yakın arkadaşlar birbirlerinden hiç bir şey saklamazlar. Ayrıca şu anda konuşuyoruz ya işte.
-Yüz yüze.
-İdil’den izin alman lazım, takdir edersin ki kızlar en yakın arkadaşı da olsa sevgilisiyle görüşülmesinden hoşlanmaz.
-Yeşim ne diyorsun sen, ne sevgilisi, inan hiç bir şey anlamıyorum!
Yeşim, Suat’ın bu yanardöner halini hiç mi hiç sevmemişti. Ondan uzak durması gerektiğini bir kere daha hissetmişti.
-Seninle görüşmek istemiyorum Suat, seni görmek istemiyorum. Yanında bir saniyeden fazla nefes almak istemiyorum. Sana ait olan hiçbir şeyi istemiyorum. Sesini duymak istemiyorum, yan yana gelip gözlerine bakmak zorunda kalmak istemiyorum, anlıyor musun? Ben senin yalan sözlerini duymak istemiyorum… Bir daha sakın beni arama!
Telefonu ani bir hareketle kapatıp fırlatıp attı genç kadın. Öyle doluydu ki içi ne kadar nefret kussa da rahatlayamıyordu. Bu adamın sesi bile Yeşim’i sarsıyordu. Akşamdan beri zor tuttuğu gözyaşları artık acıyla dökülüyordu yanaklarından. O Yeşim’in hem geleceğinin katili hem de dostluğunun katiliydi. Hak etmediği ne varsa Suat hepsini hiç çekinmeden ve acımadan yaşatmıştı Yeşim’e. Şimdi elindeki her şeyi almış ve pişkin pişkin arıyordu. Kutlama yapacaktı belki de ve bunun için aramıştı. Olabilirdi, Suat’tan her şey beklenirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanı Geri Alabilsem
Teen FictionAşkta gurur olmaz demeyin! Gururuna aşkını kurban eder bir kadın...