2. Bölüm

106 8 7
                                    

Multimedia:Mehmet

***
Kesin, bizim göbekli Hasan'dır diye kapıya ağır adımlarla yürüdüm. Ne istediğini biliyordum çünkü. Ya kira için çalar bizim kapıyı ya da kira için. Başka bir seçenek yok. Onun aklı sadece paraya ve fingirdek Nejla'ya çalışıyor.

Kapı kolunu çevirdim ve kendimi göbekli Hasan'a karşı savunma moduna almıştım bile. Benden korkar biraz.

Ama kapıyı açmamla onu karşımda gördüm. Yolda bana çarpan kütükten bahsediyorum. Bugün çok pis sınanıyorum.
"Lan ne işin var senin burda? Çip mi taktın bana? Beni mi takip ediyorsun? Sapık mısın oğlum sen?"

Adını bilmediğim ama gerek de duymadığım odun, teslim olur gibi iki elini havaya kaldırdı.
"İstediğim sorudan başlayabilir miyim polis hanım?"
Baya dalga geçiyor benle.

"Komik misin sen? Bir yerlerde falan çıkıyor musun? İzlemeye geliriz bizimkilerle."
Ellerini indirdi ve kaşlarını çattı.
"Ben de sana meraklı değilim kızım. Düştüğün sırada biletini de düşürmüşsün. İnsanlık yapıp getirdim ama hata bende. Getirmeseydim keşke, sen de o konsere gidemeseydin."

Elimi cebime attım hemen. Hakikaten de bilet yoktu. Nasıl fark etmedim ben. Geldiğim gibi misafirlere koşturursam fark etmem tabi.
"Önüne bakıp yürüseydin, sana çarpıp yere düşmezdim. Biletimde cebimden düşmezdi. Suçunu örtbas etmek için beni burda gömme şimdi. İnsanlıktan bahsedene bak. Elini uzatıp beni yerden bile kaldırmadı o insanlık."
Biraz ağır konuştum ama hakketti.

"Al biletini. Hayrını görmezsin umarım."
Kavga sebebi bir cümle daha işte.
"Sana kafa atmamak için kendimi zor tutuyorum. Kendin mi defolup gidersin yoksa merdiven başında iken arkandan tekme atmamı mı istersin? İkinci seçeneği bir düşün derim. Güzel fikir bence."

Biletimi elinden aldım. Defolup gitmesini bekledim ama herhalde ikinci seçenek daha uygun geldi. Kapıda dikilmeye devam ediyordu. Ben de kapıyı yüzüne kapatacaktım ki sağ ayağını kapının arasına koydu.
"Amacın ne senin? Genç yaşta katil olup hapse girmek istemiyorum. Ayağını çekmezsen ezerim bak ayağını. Sinir etme lan beni, git artık."

Eli ile kapıyı ittirdi.
"Güloş'u alıp gideceğim izin verirsen. Anneannem olur kendisi. Senin gibi bir deli ile yalnız bırakmak istemiyorum."
Kısa süreli bir şok yaşadığım için kapı sonuna kadar açıldı ve kütüğümüz yalpalayarak üzerime düştü. Bedenim böylesi bir ağırlığı taşıyamayacağı için yere kapaklandık. Fazla ızdırap dolu bir gün yaşıyorum.

Ne kalkmayı biliyor ne de kaldırmayı. Annem bizi böyle görse evlatlıktan reddeder beni. Allah'tan dedikodu hava sahasının içinde gıybet yapıyor. Yoksa sonumu ben bile düşünemiyorum.
"Zalımın oğlu, kalksana üstümden. Pertim çıktı. Kasların nefes almamı engelliyor."
O ise gözlerime aptal aptal bakıyordu. Çapak mı var acaba? Ona mı bakıyor?
Sonra kendi kendine bir şeyler mırıldandı.
"Gözlerin..."

Ama sonunu getirmeden annem gıybet alanından bana bağlandı.
"Ekim, kapıyı çalan kimdi? Kız iki saattir ne yapıyorsun orda? Öldün de su verenin mi yok? Ses ver kız."
Annemin sesini duyar duymaz üstümdeki odun parçasını yan tarafa attım ve kapıyı kapattım hemen.

Sonra yerdeki kütüğe döndüm.
"Hadi gel anneannen içerde. Bir dahakine üstüme düşmeden önce haber ver, çelik yeleğe ihtiyacım olacak."
Söylediğim şeyden sonra hafif sırıttı, gülüşü farklıydı biraz. Hiç konuşmasa ve sadece sırıtsa böyle, anlaşabilirdim belki onunla. Vitrindeki mankenler gibi durması yeterliydi.

"Kalksan diyorum artık. Yerde medeniyet kurma gibi bir niyetin mi var? Eğer öyle bir şey varsa aklında, hemen vazgeç. Çünkü Dürü, o medeniyetin içine salyalı dişlerini bırakıp kaçar ve medeniyet, kuduz olup toplu ölüme maruz kalır."
Dediklerime Fransız kalsa da yerden kalktı. Sanırım işin ciddiyetini anladı. Dürü bu, yapar mı yapar.

İki Sap Bir Aşk #Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin