Duyduklarıma inanamıyordum. Mutlu olmalı mıydım ya da mutlu mu olmuştum bilmiyorum şuan zaten ne düşündüğümü ne hissettiğimi bilmiyorum. Kapının kilit sesini duyduğum da kafamı o tarafa çevirmeden yanıma gelen yemeğin kokusu yutkunmama sebep oldu. "Neden böyle yapıyorsun? Sadece su içiyorsun. Korkma ve bunları ye. Sana zarar gelmesine asla izin vermem ve bu benim yüzüme oluyorsa bana her istediğini yapabilirsin. Vurmak mı istiyorsun? Vur. Bağırmak mı istiyorsun? Bağır ama susma peri kızı. Söyle senin için ne yapabilirim." dedi arkamdan acınacak halde olan sesiyle. "Beni iyi görmek mi istiyorsun o zaman şu ayağımda ki zincirin kilidini aç. Bir yere gittiğim yok sanki her türlü önlemi almamış gibi bir de ayağımı zincirleyerek psikolojik baskı yapıyorsun." dedim yüzüne bakmaya iğrenirken. Ayağımı tutup kilidini açtı. Hala ona bakmıyordum. "Sen bana böyle konuş ben senin emrine amadeyim. Yemeğini yemeği unutma şimdi çıkıyorum ama yine tekrar tekrar geleceğim." dedi. Yemeği bir hızla bitirdim ve artık oyun zamanı başlamalıydı.
"Sana yemek getirecek. O yemeği bir hızla bitir korkma suyun içinde uyku ilacı olacak. Bana güvenmen gerek sana zarar gelmeyecek. Caner uyku ilacı içtiğini bilmeyecek. Seni hareketsiz gördüğü an ilk işi beni aramak olacak bende onu bekliyor olacağım. Apar topar senin yanına geleceğim hiç bir şeyden haberim olmaksızın paniğe kapılmış Caner'i sakinleştireceğim. Benim babam doktor. Babamı aramamızı arkadaş olduğumuzu hep beraber Caner'lerin evinde otururken uyduğunu ve bir daha uyanmadığın yalanını babama söylemenizi isteyeceğim. Tabiki önceden babamla bu durumu konuşmuş seni kaçırmış olduğunu ve Caner'in bunu yaptığını öğrenirlerse onu öldüreceklerini söylemiş olacağım. Babam buraya senin yanına gelecek. Durumunun kötü olduğunu hastaneye yatman gerektiğini Caner'e söyleyecek. Hastaneye götürüleceksin. Asıl olay bundan sonra başlıyor..."
Hastanede gözlerimi açtım. Yanımda olan anneme ve abime baktığım da gözlerinin içi gülüyordu. Onların yanında olmanın verdiği mutlulukla yatakta oturma pozisyonuna geçmek istediğim sırada arkalarında duran bir adamın O olduğunu anlayana kadar. Gözlerim yuvalarından çıkacak gibi oldu. O'nu görmeme sevinmiş olacak ki mavilelerinin güzelliği yüzüne vurmuş parlıyordu. İri alt dudağı üst dudağına emir verircesine yay gibi gerilmişti. Annem ve abimin orda olduğunu unutmuş sadece O'na odaklanmıştım. Başka yere bakamıyordum. Baktıkça beni en derine, okyanusuna çekiyordu. Abimin "Çok korktuk abicim. Nasılsın?" demesiyle kendimi O'nun dipsiz mavilerinden çektim. Bi an aklıma Binnur'un yazdıkları geldi. Böyle sonlanmayacaktı. Planın da böyle birşey yoktu. Ben çok mu uyumuştum. Ne olmuştu. Diye düşünürken "Eflal, iyi misin neden boş boş bakıyorsun?" dedi annem beni incelerken. Sesinde birşeyler öğrenmek istiyor gibiydi. Haklıydı da ama ben de daha neler olduğunu bilmiyordum. Hepsi başıma gelmiş ismimi sayıklıyor ve ben onlara cevap veremiyordum. Mavileri daha yakınıma geldi "İyi misin? Hadi kendine gel. Hadi bir cevap ver." derken beni sarsıyordu. Gözlerimi açtığım da bunun bir rüya olduğunu anladığım da büyük bir hayal kırıklığına uğradığımı düşünürken gerçekten yanımda O vardı. Sürekli kabus gördüğüm için onun bir rüya olduğunu düşündüm ama öyle değildi O' canlı kanlı bana bakıyor, ellerimi tutuyordu. "İyisin değil mi? Sana birşey yapmadı?" cevap vermek yerine O'na sarılmayı tercih ettim. Beni anlamış olacak ki aynı şekilde karşılık verdi. Huzur buydu. Kokusunda ki bir şey bana öz güven veriyordu, mutluluğu seriyordu önüme ama birşey de göründüğü gibi olmadığını söylüyordu. Tek hamlede beni kucağına aldı. Beynime emir verircesine baktı gözlerime ve daha fazla kafamı ayakta tutacak halim yoktu. Gitmek istiyordum bu lanet yerden. Kafamı kokusunun en yoğun olduğunu yere boynunun boşluğuna bıraktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÖLGESİ
Fiksi RemajaKör bir insana gökyüzünü sormak kadar saçma seven bir insana karanlığın ne olduğunu anlatmak... Çok küçük yaşta tanıdığım adamın benimle büyümesini, ellerinin ellerimin üzerinde anlam kazanmasını sevmiştim. Başarmanın, azmin, hırsın ne demek olduğun...