İyi okumalar♥
"Asel!" İçerden adımın seslenilmesi ile hızlı adımlarla salona ilerledim.
"Buyrun Emel Hanım?"
"Bana hemen bir kahve yap. Köpüklü olsun."
'İçine tükürme seçeneğim var mesela. İster misiniz?' diyemedim tabii.
"Hemen Emel Hanım."
Geldiğim gibi hızlı adımlarla mutfağa ilerledim tekrar. Son bir haftada başıma gelenler neydi öyle? Hayatımı film yapsalar çok satanlar listesine girer eminim.
Kahve makinasına gerekli tüm malzemeleri koyduktan sonra 1 hafta önce olanları düşünmeye başladım. Ben nasıl buraya kadar gelmiştim?
1 Hafta Önce
"Hadi ya, ne kullanıyorsan bana da söylesene."
Yüzümdeki sırıtıştan bunu imkansız olarak gördüğümü anlamış olmalıydı.
"Bizim evdeki hizmetli 1 gün önce istifa etti. "
"İnan çok haklı, sana dayanabilmek oldukça zor olm, " İnanın daha önce hiç bu kadar korkunç bakmamıştı.
"Şaka da yapamıyoruz değil mi?" Yaklaşık 1 dakika boyunca boş gözlerle baktıktan sonra hafifçe güldü.
"Şakaydı yani?"
"Ah, tabiki değildi." Söylediklerimi söyledikten sonra idrak edebilmem ne üzücü.
"Bunu sonra konuşabiliriz. Bizim evdeki 3 yıllık hizmetli dün istifa etti çünkü buradan taşınması gerekiyormuş. Annem hizmetli arıyor. Düşündüm de,"
"Bak şimdi napıyoruz biliyor musun? Sen bütün bu düşündüklerini de alıp gidiyorsun çünkü imkansız, imkansızdır. Boş hayallerle oyalanacak vaktim olmadığını baştan söylemeliydim."
"Bende asla boş hayaller kurmadığımı sana baştan söylemeliydim. Seni üzecek, hayal kırıklığına uğratacak hiçbir şey yapmam." Bir an gözlerinde derin bir sevgi gördüğümü zannettim fakat bu imkansızdı değil mi?
Derin bir nefes alıp verdim.
"Amcam buna izin vermez." Beni dinlerken kafasını hafif yana yatırmıştı ve inanın, inanılmaz sevimliydi. Sen böyle kalsana hep.
"Bunu halledebilirim."
"Bak Eymen, bana çok basit bir sebeple geldin. Ben bunu kabul edersem, sadece senin için değil, kendi yararıma olacağını düşündüğüm için de kabul ederim. Seni kırmak istemem. Ve seni kendi çıkarlarım için kullanıyor olarakta görünmek istemem. Bunu bile bile hala teklifin geçerliyse, evet kabul ediyorum. Fakat senden yardım istemek zorundayım."
"Bende istiyorsan yapmaya hazırım." İkimizde samimi gülüşlerimizi birbirimize bahşettikten sonra o günkü konuşmaya son noktayı koymuştum;
"Umarım annen fazla huysuz değildir." Gülümsedi.
Şu Anda
Suratımca istemsizce hafif bir gülümseme olmuştu. Fakat gülümsemem yerini aniden bir acı ifadesine bıraktı. Sebebini anlamak için elime baktığım zaman, bardağa doldurmak istediğim kahvenin yarısını aslında elime dökmüş olduğumu fark ettim. Ah ne güzel!
İstemsizce hafif bir çığlık attığımda Eymen ve annesi yanıma geldiler. Ve inanın annesi, fazla huysuz. Çok fazla.
"Bu kadar beceriksiz bir insan olduğunu bilseydim seni asla işe almazdım! Annen baban hiç mi öğretmedi sana bun," 1 haftadır söylediği şeyleri alttan alsamda artık büyük bir öfke ile doluyum.
"Ailemi ve bana verdiği terbiyeyi sorgulama hakkını size kim verdi bilmiyorum ama 1 haftadır çirkefliklerinize ve huysuzluklarınıza katlanmamın gayet yeterli olduğunu düşünüyorum. Evinize gelen her hizmetli her olayda azarlamanız için size verilen bir köpek değil. Eğer aksini düşünürseniz, benim gibi bütün insanlar siz kovma zevkini yaşayamadan istifa ederler. İnsan olmaya karar verdiğiniz zaman tekrar görüşürüz. Tabii karar verirseniz."
Bu evde benim için ayrılan odaya gittim ve üzerimdeki bu berbat kıyafetleri çıkardım. Evet onlardan nefret ediyorum.
Siyah salaş tişörtümle siyah pantolonumu giyindikten sonra ayağımdaki berbat topuklu ayakkabıları çıkarıp siyah ayakkabılarımı giyindim. Siyahı seviyorum.
Aynanın karşısına geçip elimi bir takım malzemelerin bulunduğu masanın üzerine koyarak bir süre kendimi seyrettim.
Eymen'e haksızlık ettin.
Konuşan iç sesime hak vererek aşağı indim. Eymen ve annesi tartışırlarken benim son merdiveni inişimle ikiside dönüp bana baktılar.
Eymen'e haksızlık ettin.
Tek kelime etmeden kapıdan çıktım ve kapıyı sertçe kapadım arkamdan. Bu defa dışımdan, kendi kendime tekrar ettim.
"Eymen'e haksızlık ettim."
Bahçeden de çıktıktan sonra cebimden telefonu aldım ve onu bahçenin dışarısına çağıran bir mesaj yolladım.
Birkaç dakika sonra bana doğru gelen ayak seslerini duymamla daldığım düşüncelerden sıyrıldım.
"Eymen," Elini sus dercesine kaldırdı.
"Bak Asel, buraya sana söyleyecek şeylerim olduğu için geldim. Seni dinlemek için değil. Bu yüzden cevap vermeden yalnızca beni dinlesen iyi edersin." Afallamış bir halde suratına baktım. Bir önceki konuşmalarımızda olan samimilik yoktu. Sadece ciddiydi. Suratında en ufak bir kıpırdanma olmuyordu.
Usulca kafamı salladım.
"Demiştin ya hani, bana çok basit bir sebeple geldin diye. Sebebim basit değildi Asel. Hiçbir aşık insan basite indirgenemez. Neden sen, düşündün mü hiç? Neden senin için annemi karşıma aldım?" Suratındaki sakinlik yerini anlamlandıramadığım bir duyguya bırakmıştı. Gözlerinden hafif bir hüzün pırıltısı geçiyor ve anında yok oluyordu. Yoğun olan tek şey öfkesiydi.
"Çünkü sana aşık oldum! Ben, senin için hayatımdaki tek insanı karşıma alacak kadar aşık oldum sana!"
Gözlerimi kapatıp bir adım geri ilerlerken gözlerimin sızısını hissettim. Ağlamamalıyım.
"Ben," Fısıltı halinde çıkan sesimi kendim dahi duymaya zorlanırken devamını getirmek için sızlanıyordum.
"Bilmiyordum." Hafifçe gülümsedi alay edercesine.
" Bilmiyordun, öyle mi? Tek istediğim aşık olduğum insana yardım etmekti. Anlıyor musun?"
Artık sinirlenmiş ve hüzün doluydum. Yaptığım şeyin pişmanlığı taşıyamayacağım bir yük haline geldiğinde gözyaşlarım usulca yanaklarıma süzüldü.
"Ben anlıyorum fakat senin beni anlamadığın kesin. Peki o zaman iyi dinle Eymen."
"Bundan sonra senden dinleyeceğim hiç bişey olamaz. Yanlış kişiyi seçtiğimi fark ettirdiğin için teşekkürler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-ÇARESİZ-
Teen Fiction" Seni anlıyorum, canın yanıyor, biliyorum." Yine her zamanki sinir krizlerinden geçiriyordum. Sinir krizi geçirdiğimde etrafımdaki kimseyi görmüyor, ne söylediğimin farkına varmıyordum. Bu benim suçum değildi! " Anlamıyorsun! Sen dört yaşında zen...