Büyükçe bir tepeden izliyorum,
Babamın yıkılan evimizin duvarını onarışını.
Küçüğüm, elimde küçük kaya parçaları,
Babamdan bir parça alın terimi siliyorum.
Karşı tepeden yankılanan çekiç sesleri
Görüntüye uyum sağlamasa da
Babamdan daha hızlı ev yapıyor
Fakat onunki gibi içine,
Yaşanacak bir hayat sığdıramıyorum.
Ruhu değil kalbi değil,
Nasır tutmuş elleri.
Ha bir o kepir ha bir bu kepir,
Elinde bir balta üç sökke,
Önünde yol olur titrerdi
Torosların ardıç dolu tepeleri.
Altıncı yaşımı hatırlıyorum altmışımın yanında,
Beyaz bir katırın ya ardında ya da sırtında.
Simsiyah bir katranın karlar üstüne akışında,
Ha Toroslardayım ha Babamın gözyaşlarında.
Tam otuz iki tekne üçü bir gerisi serpme.
Azık kabında bir domates keş ve ekmekle.
Baba içimiz rahat değil yaz bitiyor,
Gün dönerken tasamız, bu merkep nerede geziyor.
Hassas duygularla yüreklerin incindiği zamanlar
Gerçek olsa da geçmişte kalan hissiyat.
Şimdi tükenmişliğin hüznü yaşanır.
Ve hala devam eder yüreğime dokunuşu varlığının.
Asıl hastanenin soğuk koridorları ölür,
Sapa sağlam götürdüğü çocuğu değil.
Vicdanı rahat doktorlar ölür,
Baba kollarındaki ölen Mehmet değil.
İki düşünür bir adım atar babam.
Menderes asılır şahit olur iman.
Su misali akar gider zaman.
En kısasından böyle yaşar insan.
(AS)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRINTI
Short StoryYan masada oturanlardan birisi "nedendir bilinmez bu şehrin balıkları çok büyük oluyormuş" dedi. kendimce gülümsedim. son bir yudum daha içtim soğumuş çay bardağindan. Boş gözlerle etrafi seyrettim. Taş köprünün soğuk demirlerinde bir kız gördüm. Tu...