Merdivenlerde görevliyim. Çok sinir bozucu. Askerde bile bu kadar nöbet tuttuğumu hatırlamıyorum. Fuar organizatörüne de ayrıca gıcık oldum. O kadar asansör varken her tarafı kapatmış. Ziyaretçileri fuarın sonuna kadar zorla labirentin içinde dolaştırmak zorunda bırakıyor. O kadar hızlı hareket etmeme rağmen görev alanına 10 dakikada anca gelebildim. Hani şu panoları geriye doğru itekleyip geçsem millet akın akın peşimden gelecek. Önünü alamayacağım. Zaten kimse ile de ağız dalaşı yapmak istemiyorum. Birde fuarın girişine turnike koymuşlar.Turnikeleri sadece giriş için kullanıyorlar. Gelen ziyaretçiler nereden bilsin nasıl bir labirentin içine girdiğini. Gerçi milletin hoşuna gitmiyor da değil! Öyle boynunda asılı olan yaka kartının üzerindeki barkodu okutup turnikeden geçiyor. Sanki diğer kişiler para verip içeriye giriyorlar! Zaten bu turnikede ne amaçla kondu onu da anlamış değilim. Ziyeretçiler Fuar alanında bir-iki standı gezdikten sonra sıkılıp daha sonra devam ederim deyip dışarı çıkmak istese, fuarın sonuna kadar çıkış yok. Az önce gördüm dev gibi bir adam turnikenin üzerinden geriye doğru atlıyordu. Ne yalan söyleyeyim kapıda hediyelik bez çanta dağıtan bir kıza da ana avrat saydırıyordu. Hödük işte ne olacak. Arkama bakmadım kaçtım oradan. Ne yani amacınız zorla ürün satmaksa, önce insanın ruh ve psikolojisini incelemelisiniz. Bu da benim şahsi fikrim. Birgün bunu satış pazarlama stratejisi olarak kullanabilirim. Aklımın bir köşesinde dursun.
Fuar alanının tam ortasındayım. Üst kattan alt kata geçen merdivenlerin hemen başında. Şık giyinimli bay ve bayanlar adeta gözlerini pörtletmişler; içlerinde biriktirdikleri nefret ve sinirleri kusacak bir görevli arıyorlar. Allahtan gülümsemeyi iyi beceriyorum. Genelde bana patlamak yerine benimle düzen hakkında dertleşmeyi tercih ediyorlar. Daha doğrusu düzensizlik hakkında. Yani burada bir nevi gaz alma operasyonu görevini üstlenmiş bulunmaktayım.
Koridorun ucunda çocuk arabasını itekleye itekleye gelen bir aile gördüm. Asıl görevim çocuklu ailelere çocuk arabaları için merdivenlerde yardım etmek. Kolay iş. “Merhaba yardım edeyim” diye yapışıyorum arabanın herhangi bir yerinden. Ara koridora kadar inince teşekkür ediyorlar, bir zorlu merdiven daha var diye uyarıyor sonra aynı işlemi kalan merdivende de yapıyorum. Geçici bir mutluluk ama olsun, insanlar değer verip teşekkür ediyorlar. Basamaklardan geri geri inerken de sohbet ediyoruz. Hatta bir seferinde adam istemediği halde diğer görevli arkadaş, çocuk arabasından tutup yardım etmişti. Basamakların sonunda adam bu durumdan mahcubiyet duymuş olacak ki, kendini görevli arkadaşa bahşiş vermek zorunda hissetti. Haliyle görevli arkadaş kendisine uzatılan bahşişi kabul etmedi. Gördüğüm olayı bana anlatırken “oğlum adam utandı sana bahşiş vermek istedi, niye almayıp adamı ikinci kez utandırdın” desemde eleman haklıydı. Yakışık almazdı. Püff! Ne yapalım yani görevimiz bu kardeşim, o da öyle düşünmeseymiş.
Az önce görev yerinde sabit bir vaziyette beklerken güzel bir kız geldi. Merdiven başında bir süre bekledi. İki yanınına bakındı. Nihayet göz göze geldik. Çıkışı sordu. bende herkese söylediğim gibi çıkışın fuar alanı çıkışında solda olduğunu söyledim. Biraz düşündü. “Ama ben çok sıkıştım” dedi ve gülümsedi. Onun için yapabileceğim hiç bir şey yoktu. İşaret parmağı ile sanki beni tehdit edercesine, “Üstüme başıma koyuverirsem sorumlusu sensin tamam mı?” dedi. Göz kırpıp, gülümseyerek merdivenden aşağı indi. Maalesef fantezilerim arasında bu konunun yeri yoktu, hatta gelecekte dahi olamazdı.
Şuan bir sigara içsem çok iyi olacak. Nöbet bitimine de az kaldı. Acaba iç koridorlarda ne oluyor. Nöbet değişiminde geriye doğru bir tur atarım. Gerçi stand çalışanları beni görünce onlarda dertlerini anlatmak için neredeyse yakama yapışıyorlar. Neymiş efendim. Alt katta bütün stand çalışanları cafe break alanına yakın olduğu için çay kahve içip kuru pasta yerken kendileri niye yiyip içemiyorlarmış. Bana ne kardeşim! Gidin otel yönetimine derdinizi anlatın, organizasyon sorumlusunun yakasına yapışın. Daha önce dertlerini bir bir anlattık. Bir şey yapılacak olsa, şimdiye kadar çoktan yapılırdı.
Bir ara Şef Abidin "sen benimle gel. birlikte standları gezeceğiz" dedi. Birkaç stand çalışanı ile tokalaşırken elim havada kaldı. Adamlar beni insan yerine koymuyor ki. Gerçi ben olsam bende iplemezdim kendimi. Abi adamlar takım elbiseli bende ne var lacivert bir kargo pantolon, yine lacivert bir t-short. Fonda da rahmetli Cem Karacadan işçisin sen işçi kal parçası olsaydı iyice eziklenecektim. Allahtan pek dikkat kesilen olmuyor.
Karşı standlarda çalışan güzel kızlar var ister istemez nöbetteyken onlara da dikkat kesiliyorum. Gerçi bütün stand çalışanları güzel ama bazıları daha güzel. Kendisine çiçek hediye edilmesi gereken kızın birisi sabahtan beri bütün bayanlara kucağındaki buketten bir tek çiçek verip 8 mart kadınlar gününüz kutlu olsun diyor. Çiçeği alan teşekkür edip gidiyor. Allah aşkına birtanesi, sizin de kadınlar gününüz kutlu olsun demez mi ya. Nasıl bir türsünüz kardeşim; Hepinizi buraya seçipte mi gönderdiler? Sözde emekçilik söylemlerinizi cümlelerin arasına sıkıştırıp solculuk oyunu oynarsınız. Yazıktır günahtır be! fırlama zekâlılar sizi.
Bazıları gelip merdiven başında dakikalarca dikiliyorlar. Ablacım yardım edeyim diyorum etrafına bakınmaktan beni göremiyor. Henüz orta yaşlarda bayanın biri “ben restauranta gideceğim” dedi. “Çıkış fuar alanı sonunda oradan asansöre binip restauranta çıkabilirsiniz” dedim. Kadın inatçının teki çıktı. “Alışverişimi yaptım buradan çıkmak istiyorum diye direndi. Bulunduğumuz alanda çıkış kapısı yok maalesef diye ümitsizce söylediklerimi defalarca tekrarladım. Bir ara şöyle bir süzdü beni. İlk başta bakışları pek bir anlam ifade etmiyordu. Daha sonra ikna olmuşçasına inadından vazgeçti. Aralarında bir metreye yakın mesafe olan iki merdiven arası demir parmaklıkları göstererek “Beni şu aradan kucaklayip hoplattırabilir misin?” dedi. Yok artık, bu kadarı da fazlaydı.
Stresli ve yorucu bir iş günü daha bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRINTI
Short StoryYan masada oturanlardan birisi "nedendir bilinmez bu şehrin balıkları çok büyük oluyormuş" dedi. kendimce gülümsedim. son bir yudum daha içtim soğumuş çay bardağindan. Boş gözlerle etrafi seyrettim. Taş köprünün soğuk demirlerinde bir kız gördüm. Tu...