Bölüm-18

131 6 2
                                    

Ameliyat kapısının önüne oturmuş kendi kendime teselli veriyordum. Kurumuş dudaklarımı ıslatıp gözlerimi tavana diktim. Ağlayamıyordum. Sanırım göz yaşlarım tükenmişti. Yanıma oturan bedenle o tarafa döndüm. Elindeki bardağı dudaklarıma dayayıp "İç." diye mırıldandı. Kafamı yana çevirip "Canım istemiyor." dedim. Bardağı tekrar dudaklarımın önüne getirdi. "İç şunu." deyince dayanamayıp 1-2 yudum aldım. Su kurumuş ağzıma ve boğazıma iyi gelince yavaşça gülümsedim. "Teşekkür ederim." dedim. Sonra bardağı yanına koyup Eliyle başımı omzuna yatırdı. "Uyu Yağmur. Gözlerinin de uykuya ihtiyacı var." Kokusu beni huzura ulaştırırken gözlerimi kapattım. "Yağmur," "Hm.." diye mırıldandım. "Seni seviyorum." deyince kalbimin hızlandığını hissettim. Midemde ki su birden kaynamaya fokurdamaya başlamıştı heyecandan. Kapı sesi gelince direk ayağı kalktım. Doktor maskesini indirip bana bakmaya korktuğunu hissettim. Onun da gözleri doluydu. "D-doktor bey?" dedim. Daha demin kalbim heyecandan teklerken şimdi korkudan atmayı bırakmıştı. "Babanızın ameliyatının iyi geçtiğini söyleyemeyeceğim.." deyip derin nefes alıp verdi. "Hayati tehlikeyi hala taşıyor. Yoğum bakıma kaldırıyoruz. Beklememiz gerekiyor." deyip gitmeye başladı. Ben hala aynı yerde duruyordum. Ne demişti? Hayati tehlikeyi hala taşıyor. Ellerimi ağzıma götürüp hıçkırarak ağlamaya başladım. Yağız'ın bana sarılmasıyla ayakta durmayı başardım. O olmasaydı şimdiye yıkılmıştım.

☂ ☂ ☂  

Yoğun bakımın önünde duran bir sürü insana göz gezdirdim. Herkes de bir acı vardı. Hastanın durumu kötüleşip yakınlarının acı şekilde göz yaşı dökeni de vardı, yoğum bakımdan servise gidecek olan hastanın ailesinin mutluluk göz yaşı dökeni de vardı. Ellerimi sımsıkı tutan ellere gitti gözlerim. Sanki hiç bırakmayacak gibi tutmuştu ellerimi, sımsıkı. Güç vermeye çalışıyordu belli ki. Yağız'ın omzuna bıraktım kafamı "İyi ki varsın Yağız." diye mırıldandım. Oda kafasını kafama koyarak elimi okşadı. "Seninle iyi kiyim Yağmur." Gözlerimi kapatmam ile kardeşim gözlerimin önüne geldi. "Yağız!" dedim korkuyla. Nasıl unutabilmiş idim onu? "Eren.." deyip Yağız'a döndüm. "O nerede?" demem ile eliyle kafamı tutup geri omzuna yatırdı. "Onunla Deniz ilgileniyor." deyince "Tamam." diye mırıldandım. Daha dün sabah bana küs olduğunu söylerken şimdi Eren ile ilgilenmesi beni içten içe mutlu etmişti. Annem koltuklardan kalkıp yoğum bakım yerinden çıkınca yerimden kalktım. "Nereye Yağmur?" "Annemin yanına." deyip annemin arkasından koştum. Annemin koluna girip "Nereye?" diye sordum. "Lavaboya kızım." deyip ilerlemeye devam ettik. Her kavga da gürültü de ayakta kalan annem şimdi yıkılmıştı. Zayıflamıştı bunu hissedebiliyordum. "Anne," deyince "Efendim?" dedi. "Lütfen iyi ol, lütfen." deyince kolundaki elimi diğer eliyle okşadı. Sonra gülümseyip elini yanağıma getirdi, okşadı. "Ben iyiyim, sen iyiysen." deyince sarıldım. "Bende sen iyiysen iyiyim annem." dedim. Hemen benden ayrılıp "Altıma yapmak istemiyorum Yağmur ne diye tutuyorsun beni?" deyip beni arkasında bırakarak hızlı hızlı gitmeye başladı. Bu haline gülümseyip Yağız'ın yanına geri gittim. Telefonda biriyle konuşuyordu. Yanına oturunca "Dur, Dur kapama geldi yanıma. Veriyorum." deyip telefonu bana uzattı. Kafamı 'Kim?' anlamında sallayınca "Elif." diye fısıldadı. Hemen telefonu alıp kulağıma tuttum. "Elif?" "Yağmur! Kuzum nasılsın? İyi misin? İstersen ilk uçakla gelirim yanına bak." Özlediğim sesiyle bunları söyleyince gözlerim doldu. "Elif, gelmene gerek yok." "Yağmur, Bak durumu Yağız dan öğrendim. Dost acı söyler yavrum. Bu diyeceklerim yüzünden bana kızma  ama ben babanın iyi olacağına inanmıyorum. Sende hazırla kendine bu durumu olur mu?" deyince hayal kırıklığı ve üzüntüyle gözlerimi kırpıştırdım. "Elif, sen ne dediğinin farkında mısın? Nasıl böyle bir şey dersin?" dedim. Gözümden bir damla yaş çeneme doğru yol alırken yutkundum. "Yağmur, özür dilerim ama tanıdığımız bir doktor. Onunla konuştum ve gözlerini açma ihtimali %10 dedi." deyince ikinci göz yaşım diğer göz yaşını takip etti. "Ne olursa olsun Elif o % 10 olsa bile kendimi buna hazırlayamam. Anladın mı?"deyip telefonu Yağız'a uzattım. Oda direk telefonu kapatıp cebine koydu. Bana doğru dönüp elleriyle yüzümü sildi. "Ağlama." deyip elimi tuttu. Sonra kalbine koydu. "Bu ağlamana dayanamıyor." deyince sarıldım. "Elimde değil Yağız. %10 muş uyanma ihtimali." deyip daha sıkı sarıldım. "O orada ki doktor Yağmur. Burada ki doktor heniz bir yüzlük vermedi. Üzme kendini.

 ☂ ☂ ☂  

Doktorların koşarak yoğum bakıma girmesi üzerine bütün hasta yakınları dualarla kapının önünde birikmişti. İçeri de neler oluyordu? Tırnaklarımı yiyerek dolu gözlerle yoğum bakım kapısına bakıyordum. Ellerime vurulmasıyla yana döndüm. "Yeme şu tırnaklarını." demesiyle ellerimi yana indirdim. Annem ağlayarak Yasin okuyordu, ben ise içimden dua ediyordum. Yavaş yavaş doktorlar dışarı çıkınca gözleri bütün hastalarda dolaştı en sonunda benim üzerimde durunca kalbim duracak sandım. Yavaş yavaş yürümeye başlayınca En son olarak bizim doktor yoğum bakımdan çıkıp diğer doktorları takip etmişti. Bizim doktorun içeri girdiğini neden fark edememiştim? Gözlerim dolu dolu doktorlara bakarken annem yanıma gelip kolumdan tuttu. Diğer elimi ise annem görmesin diye Yağız arkama çekmiş ve sımsıkı tutmuştu. "Babanız.." denmesiyle kalbim ağzımda atmaya başladı. Lütfen baba lütfen gözlerini açmış ol. Lütfen, lütfen, lütfen.. "Bitkisel hayata girmiş durumda." Deyince gözlerimi sımsıkı yumdum. Gözlerimi kapatınca göz yaş yaşları birer birer akmaya başladı. "Hiç bir organı işlev yapmamakta. Makineye bağlı durumda. Geçmiş olsun." deyip yanımızdan ayrılınca annemin feryadı, hıçkırıkları, ağlamasını duyamaz olmuştum. Öylece yoğum bakım kapısına bakıyordum. Ne yani şimdi babam asla uyanamayacak mıydı? Bu düşünce gözlerimi doldurdu. Kalbimin sıkışmasıyla iki adım geriledim. "Baba!" diye bağırmam ile hemşirelerin başımıza toplanması bir olmuştu.  Bir şeyler diyorlardı ama anlayamıyordum onları. Sanki kulaklarım onları duymak istemiyordu. Kolumda hissettiğim sinek ısırığı gibi olan acıyla koluma çevirdim gözlerimi. Göz yaşlarım bulanık görmemi sağlıyordu. Ama göz kırpamıyordum. Orada kalmıştı göz yaşlarım. Gözlerimi kolumdan sonra hemşireye çevirdim. "Kapat gözlerini tatlım." sesiyle gözlerim kapandı. Bedenim kendini karanlığa teslim ederken tek hissettiğim şey yanağımdan süzülen yaş oldu. 

☂ ☂ ☂   

Hayatın acı gerçeğini serdim bu bölümde size. Hayatın asla mutlu şeyler getirmediğini, babalarımızın kıymetini bilmemizin. Annenize babanıza sımsıkı sarılın ve onlar için hayatta kalın. Onlar için nefes alın. Başkalarına nefesim demeden önce anne ve babanızın sizin nefesiniz olduğunu aklınıza getirin. Canım okuyucularımın babalarının geçmiş babalar gününü kutluyorum. Sizleri seviyorum. Beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayın. Bana ulaşmak isterseniz instagram hesabımı bırakıyorum. ♣☂ ♥ 

İnstagram ♣ irembs_

Sonsuzluğa UçuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin