➡(16. bölüm)⬅"Gümüş Silah"

20.6K 735 23
                                    

Ardanın ağzından:

Dün Hayali bizim eve yemeğe götürdüğümde heyecandan ölmüştü resmen. Heyecanını almak isterken daha da heyecanlanıyordu. Bu hali çok komikti bana göre. Onun tatlı heyecanı beni benden alıyordu. Yüzü kıpkırmızı oluyordu utanınca. Kardeşim bile benim önümde böyle utanmamıştı. Onu görme isteği bende her dakikaya yüksekliyordu. Bir an önce işimin bitmesini bekliyordum. Artık bekeleyemicem. Ayağı kalktığım an kapı açıldı. Serdar içeri girmişti.
"Abi Gökhan abi geldi."
"Tamam beklesin geliyorum."
Serdar dışarı çıktığında masanın önündeki vitrine yöneldim. Artık bunun zamanı gelmişti. Cam kapağını açtım. Içindeki silah gümüş olduğu için parlıyordu. Keskinlerin soyundu bir gelenek vardır. Başa geçen kişinin kadınına gümüş silah verilirdi onu temsil etmesi için. Sıra bendeydi. Silahı Hayal'e vericektim. Beni temsil edicekti. Üzerinde kendi armam vardı. Gümüş silahın üstüne altın arma. Başa geçtiğim zaman ertesi gün bu armayı yapmıştım. Zorunluydu.

(Altın rengi olduğunu düşünün)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Altın rengi olduğunu düşünün)

Üzerindeki taç işareti başı temsil ediyordu. Başın kadını. Silahı siyah bir kumaşa sarıp elime aldım. Dışarı çıktığımda Gökhanın beni beklediğini gördüm. Yanına gittiğimde elimdeki silaha gözü takıldı. Geciktirmeden cevap verdim.
"Zamanı geldi."
O da biliyordu. Birlikte arabalarımıza bindik. Bir zaman sonra vardığımızda ilk ben indim. Hayal yine çocuklar ile oynuyordu. Gözleri bize değdiğinde bir çocuğun kafasını okşayıp birşeyler söyledi ve yanımıza geldi. Gökhana baş selamı verdi.
"Merhaba yenge."
"Merhaba Gökhan."
Bana döndü.
"Ne oldu?"
"Sana bir şey vericem."
Kafasını onaylar biçimde salladı ve kaldırımda bulunan çantasını alıp sırtına attı. Gökhana baktığım da bir yere bakıyordu. Baktığı yere baktığımda Hayalin arkadaşı Cereni gördüm. Yok artık. Daha geçen gün bana aşk bende uzak olsun diyordu. Şimdi kız kesiyor. Ama bu adamı  şu ana kadar 20 tane kız ile çıkmıştır. Ama şimdi farklı bakıyordu. Kolu ile beni dürttü.
"Abi ben galiba aşık oldum. Senin dediğin duyguları hissediyorum."
Sırıttım. Hâlâ ona bakarken koluma vurup devam etti.
"Abi siz beni beklemeyin ben bir gidip geliyorum"
Diyip yürümeye başladı. Yanımıza gelen Hayal ile ben aynı anda göz devirdik. Hayale baktım. Arkasını dönmüş nereye gittiğine bakıyordu. Onu bir anda kendime çekip sarıldım. O da buna şaşırmış olacak ki kollarını daha boynuma dolamamıştı. Kendine geldiğinde sıkı sıkı sarıldı.
"Tüm gün seni görmek için can attım. Neden hep yanımda değilsin? Sadece seni iş çıkışlarında görüyorum. Akşam senin kokunu hissederek uyumak istiyorum. Sabah kalktığımda gözlerini görmek istiyorum. Çok mu şey istiyorum."
Sadece yüzünü boynuma gömdü. Cevap vermek istemediğini anladım. Devam ettim.
"Cevap vermek istemiyorsun biliyorum. Çok erken diye düşünüyorsun. Anlıyorum. Ama şunu bil ki benim kadınımsın bundan sonra. Sana şimdi vereceğim şeyde bunu ispatlicak."
Kafasını kaldırıp bana baktı. Merakla kaşlarını çattı.
"Ne?"
"İçeri geçelim. Öyle vericem."
Arabadan kumaş içerisinde silahı aldığımda o anda Hayal de kapıyı açıyordu. İçeri birlikte girdiğimizde ayakkabıları çıkartıp terlik giydik. Ben direk salona yönelip koltuğa oturdum. Elimdekini de önümdeki sehpaya bıraktığımda Hayal yanıma gelip oturdu. Kumaşı yavaş bir şekilde açtım. Hayal şaşkınlık ile bana bakıyordu. Anlatmaya başladım daha fazla merakta bırakmamak için.
"Keskin ailesinin soyu eskilere dayanır. Bizde bir gelenek vardır. Başa geçen kişi gümüş üstünde sarı arması olan bir silahı kadınına vermek zorundadır. Armayı kendi tasarlar. Bunu başa geçtikten bir gün sonra yapılır. Sıra bana geldi. Bende bunu sana vermek istiyorum. Artık bu senin."
"B-Bunu bana vermekte emin misin?"
"Neden emin olmayayım ki?"
"Yani belki..."
"Hayal."
Yüzünü avuçlarımın içine aldım.
"Benim senden başka birine bakmak diye bir seçeneğim yok. Benim kalbim sana mühürlü. Senden başkasına böyle atmaz."
Gülümsedi. Benden ayrılıp eline silahı aldı. Gayet rahat taşımış eline uymuştu. Şaşkınlık ile ona baktım.
"Gayet rahat taşıdın. Ben ilk seferde düşürürsün zannederdim."
"Babam polisdi. Küçükken elime onun silahını almışımdır hep. Ama tabikide ateş etmedim hiç. Küçüktüm sonuçta. Babam beni karakola götürdüğü zaman orayı daha iyi bir incelerdim. Ama tabikide polis olmak diye bir niyetim yoktu. Dayım babamdan önce kendi mesleğini bana sevdirmişti. Babam ile hep bu yüzden kavga ederlerdi. Bende gülerek izlerdim. Komik bulurdum. Tabi galibiyet dayımın olunca babam pes etti."
Masaya bakarak gülümsemişti. Aklıma gelen şey elinden tutup kaldırdım.
"Seni benim mekanıma götürücem. Ateş etmeyi öğreticem. Arda Keskinin kadını silah kullanmayı öğrenmesi lazım."
Kaşlarını çattı,
"Arda benim asla bir insan öldürmeyeceğimi biliyorsun."
"Sadece öğreticem. Hadi. İnsan öldürmene gerek yok. En fazla yaralarsın."
"Hayır yaralamicam da."
Göz devirip çekiştirmeye başladım. Dışarı çıktığımda gözlerim Gökhanı aradı. Bakışlarım onu bulunca hâlâ Ceren ile konuşmaya çalıştığını gördüm. Çalıştı diyorum çünkü Ceren tokadı yapıştırıp evine girdi. Hayal ile aynı anda ofladık. Eli ile yanağını tutuyordu. Omuz silkip Hayal ile arabaya bindik. Serdar biz bindiğimizde sürmeye başladı.
"Mekâna sür."
Kafası ile onayladı. Hayalin hâlâ elini tutuyordum. Dudaklarıma götürüp kokusunu içime çekerek öptüm. Her bir zerresini aklıma kazırcasına seviyordum onu. Kafasını cama yasladı utangaç bir tavırla. Gülümsedim. Çok fazla utanıyordu benim karşımda. Boynundan öptüm bu sefer. Hafif mırıldandı,
"Yapma."
"Neyi?"
"Öpme."
"İstemiyor musun?"
"Serdar var."
Dediğinde otomatikman bakışlarım Serdara yöneldi. Arabayı sürmeye odaklanmıştı sadece. Biz yokmuşuz gibi sürüyordu. Kafamı geri Hayale çevirdim.
"Araba sürüyor."
"Uff Arda. Sonra öpersin."
Sırıtıp duran arabadan indim. Hayalde benimle birlikte indi. Elini tuttum yine. Atış talimi yaptığım bir yer vardır her zaman arka tarafta. Oraya geldiğimizde masanın üzerindeki silahlardan birini alıp Hayale uzattım. Nişan tahtası fazla uzakta değildi. Onu önüme geçirip silahı nasıl tutmasını öğretmeye başladım. Kollarımı arkasından dolayıp silahı tuttum onunla birlikte.
"Hedefe odaklan sadece. 3 dediğimde ateş ediceksin. Tamam mı?"
Kafasını onaylar biçimde salladı.
"1...2...3!"
Ateş ettiği zaman kurşun hedef tahtasındaki noktanın ucuna geldi. Gayet iyiydi ilk denemeye göre. Sevinç çığlığı atarak önüne dönüp boynuma sarıldı. Gülümsedim onun sevincine karşılık. Ellerimi beline doladım.
"Başardım. Bence ilke göre gayet iyiydi."
"Başardın."
Daha sıkı sarıldı.
"Hadi hadi devam edelim."

Onaylayıp ayrıldı ve önüne döndü. Bu sefer karnına sarıldım. Kokusunu içime çekmek istiyordum. Yüzüne yan bir şekilde baktım. Kirpikleri daha da güzel gözüküyordu yeşil gözleri arasında. Kafasını hafif yana çevirdiği için dudakları dudaklarıma yakınlaşmıştı. Nefesi dudaklarım vurdukça karnındaki ellerim daha da sıkılaşıyordu. Kendime biraz daha çektim. O an nefesini tuttu. Aramızdaki mesafeyi kapatıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Yavaş bir şekilde öpüyordum. Korkmasını istemiyordum asla bende. Karşılık veriyordu utangaç bir tavırla. Silahlı ellerini indirmiş ellerimin üstüne koymuştu. Kalbim sanki göğüs kafesinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Aşk insana nelere sürüklüyordu. Benimde onunda başka hiç kimseyle öpüşmediğini biliyordum. Bu dudaklar sadece benim dudaklarım değmişti. Bunu düşündükçe daha da öpme isteği geliyordu içime. Masumluğu, güzelliği, duruşu, bakışı, herşeyiyle benim olucak bir yapıya sahipti. Onu ilk gördüğümde beni ilk gözleri etkilemişti. Yeryüzünü andıran gözleri beni büyülemişti. İçinde kaybolmak isteyeceğim gözlere sahipti.

Elimi kaldırıp yüzüne koydum ve okşamaya başladım sanki dokununca kırılacak bir eşyaymış gibi. Kendime çevirip kollarımı bu sefer beline dolamıştım. Ellerini göğsüme aramızda az da olsa mesafe kalıcak şekilde ittirdi. Kafasını yere eğmiş hızlı hızlı nefesler alıyordu. İlk defa onunla bu kadar uzun süre öpüşmüştük. Aslında onu kaç defa böyle öpmüştüm ki? Bu üçüncü oluyordu. Ama her defasında aşk duygusu kendini daha da gösteriyordu. Çenesinden tutup gözlerime bakmasını sağladım. Önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına koydum. Elimi çekmeden gözlerine odaklı konuştum.
"Çok güzelsin. Seni her öptüğümde aşkım daha da çoğalıyor. Sert, acımasız Arda Keskin gitmiş şu an içinden romantik biri gelmişti. Bu adama ne yaptın sen? Bu kadar değiştiricek ne söyledin? Asla yanımdan ayrılma. Birlikte yaşayalım. İşten çıkmak için dakika sayıyorum. Seni görmek istiyorum her zaman. Benimle yaşa."
Sırıttı.
"Arda Keskin sen şu an bana üstü kapalı evlenme teklifi ediyorsun. Ama ben bir yüzük olmadan ya da sen diz çöküp bana evlenme teklifi etmeden bunu kabul edemem. Başka kapıya."
Diyip göğsümden ittirdi. Şaşkınlık ile ona bakıyordum. Dişli çıktı benim hatun. Yani kısmen ona üstü kapalı evlenme teklifi etmiş olabilir ama daha iyi bir cevap beklerdim. Mesela 'Yaşarım' ya da 'Bende seni görmek istiyorum' gibi şeyler olabilirdi. En kötüsü cevap vermeyip kafasını omzuma yaslayabilirdi. En kötüsü yani. Tuhaf olan şey pek evlenme teklifi ya da üstü kapalı evlenme telifi etmek diye bir amacım yoktu bu konuşmayı yaparken. Ama bir yandan da onunla evlenmek istediğimi bilmiş oldu. Elime an azından bir şey geçti.

Hâlâ bana gülümseyerek bakan Hayale döndüm.
"Öyle mi diyorsun?"
"Öyle diyorum. Elinde bir yüzük yokken karşıma evlenme teklifi etmeye gelme. Ya da diz çökmeden."
"Hayal Kılıç sende beni iyi tanımamışsın. Ben Arda Keskinim. Cemil Keskinin torunu, Mehmet Keskinin oğluyum. Mafya aleminin başkanı, mafya babalarının korkulu rüyasıyım. Benden öyle romantik evlenme teklifleri bekleme. Benimle evlen diyorsam evleneceksin o kadar."
Bir adım atıp dibimde bitti.
"Sende beni tanımamışsın. Ben Hayal Kılıç. Mert Kılıcın torunu, komiser Sami Kılıcın kızıyım. Bir mafyayı kendime aşık etmiş bir psikoloğum. Ben Hayal Kılıçsam sana evlenme teklifi ettiririm o kadar."
Meydan okurcasına tek kaşını kaldırıp kollarını göğsünde birleştirdi. Bir anda kollarını çözüp omuzlarıma koydu. Parmak uçlarında yükselip yanağıma dudaklarını bastırdı. Kaskatı kesilmiştim o an. Derince içine çekti kokumu. Dudaklarını sürterek çeneme getirdi. Gözlerimi kapattım sıkıca. Ellerim çoktan yumruk yapmıştım. Kanmayacaktım ona. Bilerek yaptığını biliyordum. O küçük dudakları çeneme deydikçe daha da kasılıyordum. Daha da yukarı çıktı. Üst dudağı alt dudağıma deydiği an nefesimi tuttum. Beni avucunun içine almıştı çoktan. Şu an ona pes edip sıkıca belinden kavrayıp kendime çektim. Alnımı alnına yasladım.
"Sen Arda Keskin isen bende Hayal Kılıcım. Mafya babalarının korkulu rüyası ya da mafya aleminin başı Arda Keskinin kadını. Ona göre davran."
"İşte benim kadınım."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.........

Kelime sayısı: 1466

Mafya (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin