"Abi düdük nedir ya? Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz?" Dedim Bizimkilere.
Kaybolmayalım diye düdük verdiler!
Ben kaybolsam telefonla konum atarım yani...
"Kamp yerinde telefonlarınızı alacağız" hoca resmen içimi okumuştu. Ne demek alacağız? Güzel selfieler?! Sosyal Medyada paylasmalar?! Lan hiçbiri yok mu!
"Ho-Hocam benim annemi aramam lazım. " kekelemem ve annemi söylemem yüzünden herkes bana Gülmeye başladı. Gülün götler gülün!
"Çok büyük sıkıntı olursa biz ararız merak etme Alev!" Dedi hoca uzatmak istemezcesine. Şu köşedeki yelloz lar beni elleri ile gösterip Gülmeye devam edince 'Ne oldu götler?' Bakışı atmama rağmen daha çok güldüler. Elini kana bulama Alev!
Gittim kızların kafalarını tutup birbirlerine vurdum. "Çok mu komik ha! Lan hadi yine gül bakalım! Gülsene!!!" Diye bağırdım. Aykut beni çekmeye çalışıyor. Oğuz kızları kurtarmaya çalışıyor. Didem "yürü be!" Diyerek tezahürat yapıyor.
Hocalar zar zor ayırdı bizi. Valla ben bunları öldürürüm. Yellozlar!!!
5. Servis de geldi. İçinden çıkanlar hepsi ergendi. Ne demişler ergenlik yaşta değil ruhtadir. Bad GİRL şapkaları... yüksek bel pantolonlar... aynı şekilde gözlükler.... abi hepsi birbirinin kopyası! Tömbölör görl olma çabaları. Puff çok kasıyorum be!Herkes kendi grubunu buldu. Oğuz'u buldum Ahmet beni buldu bir de bi tane daha kız geldi. Daha yeni yapamadığım şeyi şimdi yaptım. Oğuz arkamdaydı. Ayağımı kaldırıp kasığına sağlam bir tekme attım. Birden ağzından inilti çıktı. Nike gülüşümü yüzüme yerleştirdim. Görev tamamdır!
Tek sıra ,ilkokul bebesi hissediyorum kendimi, gitmeye başladık. Telefonlar tek tek toplandı. Of ya! Okulda mıyız biz? Kampa geldik kafa dağıtalım....1 2 saat de anca vardık kamp yerine.
Küçük bir sürü kulübeler vardı. Bavullarımız orta alandaydı. Herkes kapış kapış bavulunu aldı ve listeye bakmaya gitti. En son Aykut ile ikimiz aldık bavulumuzu ve bizde baktık listeye.Herkes odada 6 kişi kalıyordu. Kız erkek karışık desem bana inanır mısınız? Aynı grupta olduğun kişi ile aynı kulübe de kalıyorsun. Lanet olsun bu hayat lanet olun bu sevgi. Bakışı attım gökyüzüne. Acaba hocaya desem erkek ile aynı odada yatamam diye... Şu Oğuz ile aynı grupta olmak bile bana koyuyor bir de aynı yerde yatıp kalkacak olmak...
Alev
Oğuz
Ahmet
Selin
Berk ,bir de bi kız daha gelecekmiş.
Kulübeye girmeden önce bizimkilere sarıldım. "Eğer mesaj göndermezsem kusura bakmayın canlar!" Dedim. Tabi sizin şimdi aklınız karıştı. Olayı anlatayım. Bizler yanımıza 2 telefon aldık. Yanımıza eski telefonları da getirdik. Şuan bir hocaya kapak yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Artık oradan mesajlaşacağız. Olmazsa düdük çalarız fena mı...
Kulübeye girdim. Ranzalar vardı. 3 ranza vardı. Selin adında kız ile tanımadığım bir kız pencereye en yakın ranzayı kaptılar. Ben de diğer ranzanın üstüne hemen geçtim. Oğuz sırıtarak ranzanın merdivenine çıkıp yanıma geldi. "Nasıl rahat mı benim Alevim!" Dedi gülerek.
"Nereden ben senin alevin oluyorum? Bak gerizekalı velet! Bana öyle yaparak sana aşık olmamı bekleme! Senden her gün daha çok nefret ediyorum." Dedim sinirle! Uyurken yastıkla boğasım geliyor!!!
"Biliyor musun aşk ile nefret duygusu birbirine en yakın duyguymuş." Demesi ile dirsegimi kafasına geçirdim. Ranzadan aşağı düştü.
Ve altımdaki yatağa geçti. Sonra Berk ve Ahmet aynı ranzaya geçti. Ahmet odaya girerken profesyonel bir şekilde bavulunu açıp kafam kalınlığında bir kitap çıkardı. İçinden de okuma gözlükleri.
Birden zil sesi işittim. Ve birden ışıklar kapandı. Saat daha 9.30?
Bu neyin kafası! Kardeşim bile 11 de uyuyor ya... Hemen Ranzadan aşağı inmeye çalıştım. Ve Oğuz a baktığımda uyuyordu. Uyurken çok masum ve hoş görünüyordu. Of gerizekalı Alev herkes uyurken masum görünür. Hemen ışığı açma tuşuna bastım. Açılmıyor... Zeki Ahmet! Okuma gözlükleri ile yırtmış..
Kızların ranzasına baktım. Ahmet ve ben dışında herkes düzenli olarak nefes alıp veriyordu. Ahmetin yanına gittim ve kollarımı yatağına koyup başımı kollarıma yasladım.
"Şu okuma gözlüklerinden bana da versene be Aho!" Dedim sessizce.
Kafasını bir an bile kitabından kaldırmıyordu. Hatta beni dinlediğinden bile emin değildim.
"Ne okuyorsun sen?" Diye baktım kitaba. 'Amerikanın Doğuşu' adlı bir kitap. "Valla daha ben kendi doğuşumu çözemedim bunu nasıl çözeyim." Dedim kitaba bakarak.
Gülmeye başladı. Ve kitabı kenara koyup bana baktı. "Sana okuma gözlüğünü vereceğim ama sakın kırma olur mu?!" Dedi ve Gülmeye devam etti. Çantasını karıştırıp bir gözlük ve kitap verdi.
"Sağol Ahmet. Kolay gelsin" Dedim ve yatağıma çıktım. Gözlüğü takıp düğmesine bastım. Tabikide kitap okumayacağım. Oğuzun yatağına doğru kendimi sarkıttım. Ayaklarımı duvarın köşesine sabitledim ve ışığı Oğuz'un gözüne tuttum.
"Intikam..." Dedim aslında ona daha kötü şeyler yapacağım. Ben sarkmış hala ona tutuyorum.
"Bizim kızımız bize mi sarkıyor." Diyince irkildim. Allahın salağı!
"Bana sahiplenme kelimelerini kullanma duydun mu!" Dedim. Başım ağrıyordu ters durduğum için. Beni kolumdan tutup kendine çekti. Ayaklarım sabitledigim yerden çıktı ve aşağı fırladı ve ben de Oğuz un üstüne. Kolları ile beni kavradı.
"Bırak beni gerizekalı!" Dememe rağmen gözleri kapalı kollarını bir an bile gevsetmiyordu.
Ahmet oradan gülüyordu. Of iki gerizekalı ile aynı kulübeyi paylaşıyorum. "Aykutu çağırayım mi ha?" Dedim. Ses yok... kolları yavaş yavaş gevşedi. Ahmete doğru kitabı ve gözlüğü fırlattım. Yatağıma girdim ve arkamı döndüm.***Yorum***
Ne kadar çok vote o kadar çok yb!! sloganımızı devam ettiriyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKEdaşlar
AdventureAlev küçüklüğünden beri Arkeolog olmak ve her fırsatta bununla ilgili aktivitelere katılmayı istemesine rağmen ailesi bu mesleği seçmesini istememiştir. Ama Alev ve Tayfası bir şekilde yaz kampına gitmişlerdir. Onlar orada eğlenmek ve ilginç maceral...