5

189 27 16
                                    

Hozier - To Be Alone

~

Alabildiğine beyaz bir odadaydım.

Ağzımdan çeneme doğru akıp yere, çıplak ayaklarımın tam ortasına damlayan kanları fark edip tam karşımda duran aynaya baktığımda dişlerimin kanla dolduğunu ve sadece burnumdan değil gözlerimden de o iğrenç, yapış yapış kırmızının süzüldüğünü gördüm. Benim değildi bu kan, yalnızlığa aitti!

Dehşete kapıldım, nefes almak gittikçe güçleşiyordu.

Ne yapacağımı bilmiyordum, gözlerimden akan kan görüşümü bozuyordu ve yardım için seslenmeye çalışırken ağzımdaki yalnızlık yüzünden boğluyordum. Ayaklarım yere çivilenmiş gibiydi, ağaçlar uzaklaşıyordu, ama aslında yerlerinde duruyorlardı. O an ormanda olduğumu anladım. Tüm yeşilleri uzaktan görüyordum.

Toprak beni içine çekmeye başladı, az önce kanlı olan her yer bu sefer toprakla doldu, sonrasında ne olduğunu hatırlamıyorum fakat bildiğim tek şey nefes almak için adeta savaş vermemdi.

Uyanmaya çalıştıkça battım, biri tepemde gülüyordu bana. İlk kez bir kâbusa yalnızlığın kanı damladı, yalnızlık güldü. Kanlarımız birbirine karışmıştı, kırmızının solup gittiğini gördüm.

"Parçaları birleştir, parçaları ara. Onlar seni bana getirecek, bana ve yalnızlığıma. Yen onu, ben de seni ödüllendireyim. Kendine gel, kendime gel!"


Umarım bu kâbustan uyanmam, diye düşündüm. Uyanırsam yaşamam gerekecekti çünkü. Yazar benden ne istediğinin farkında mıydı?

Ağzındaki toprak tadı dururken gözlerini açtı karakter, yine kâbus görmüş ve uyandığında yatağındaki yapboz parçasını bulmuştu. İlk kâbus ve parçadan sonra dört gece daha geçmiş, bu dört gecede Onur korkunç rüyalar görmüş ve Firuze de onun ayılmasına yardım etmişti. Yapboz parçaları öylece ortaya çıkmaya devam ediyorlardı.

İkinci parçadan itibaren ormana gömmek yerine yakma çözümünü bulmuşlardı, çok daha risksizdi ama bu sefer de siyaha dönen alevler iki küçük çocuğu da korkutmuştu ama sonunda korkuya da alışmışlardı.

Parçalar öylece ortaya çıkıyor ve onlar da yakıyorlardı.

Uyandığı ilk an her şeyi unuttu Onur, daha sonra birer birer hatırlamaya başladı. Rüyalarının bir kısmı tıpkı anılar gibi an be an zihnine kazınmış hâlde durması rahatsızlık vericiydi ama yazar böyle istiyordu ve karakterlerin de yapacakları bir şey yoktu.

"İyi misin, bu sefer ne gördün?"

Yaşadıkları son olağanüstü olaydan, yapbozdan sonra ilk önce hükümetten, kendilerini kontrol etmek isteyen Alfalar'dan şüphelenmiş ve hareketlerine çeki düzen vermişlerdi ama onlardan ses çıkmamıştı.

Onur emindi yazarın sadece onlarla uğraştığına. Ve haklı da çıkmıştı, sonraki kâbusa yazarın sesi teşrif etmişti, tiz bir ses ona emirler yağdırmış ve yardım istemişti.
Her şeyi bir bir anlatmıştı karakterine, onu yalnızlıkla savaştırmak istiyordu. Kafayı yemişti.

"Kanlar vardı ve kahkaha, kötüydü Öz."

Kız, kollarını titreyen çocuğa sarmakta gecikmedi. Bir süre durdular öylece kaosun içinde.

Ki kaos, yazara her türlü uyardı.

"Ne yapacağız, ne yapacağımızı bilmediğimiz zamanlarda ne yapıyorduk?"

Gözlerini, ortaya çıkmış olan yapboza sabitlemiş bir hâlde konuşuyorlardı. Çocuğun sorusunu yanıtlamadan önce ağır ağır düşündü Firuze, seçenekleri bir bir azalıyordu. Bu sırada Onur devam etti.

"Yalnızlığımızla nasıl savaşıyorduk?"

"Yazarın yalnızlığının bizimkine benzediğini sanmıyorum ama sanırım önce ne yapmayacağımıza karar veriyorduk."

Derin bir nefes alıp onu geri verdikten sonra net bir cümleyle bitirdi konuşmasını.

"Karar vereceğiz."

Karar vermek Onur'un en iyi yaptığı işlerden biri değildi. O belirsizliğin muhteşemliğine tapardı, bir şey yapmamak her şeyi mümkün kılardı çünkü.

"Ama Öz, hangi kararın iyi hangisinin kötü olduğunu bilmiyoruz ki."

Pozisyonlarını değiştirdiler, nefesi az da olsa düzelen çocuk, kızın kucağına yatmıştı ve hâlâ saçlarıyla oynanıyordu. Mayışmaya başladı. Bu sırada karakter olduğuna iknâ olan kız konuştu.

"İyi ya da kötü bir karar vermek, hiç karar vermemekten daha iyidir diye düşünüyorum."

Mayışıklığı bu cümleyle üstünden atan çocuk başını döndürecek bir hızla kalkıp oturdu. Heyecan vardı sesinde, bir şeylerin belirlenmesi onu iyi etkilemiyordu ama kıza belli etmedi. Düşünmeye bile korktuğu şeyi kızdan duymuştu, kahkaha attı.

"O zaman hadi, hayatlarımızı mahvedelim!"

Dengi bile olmayan düşmanları yeneceğini sanıyordu, gökyüzü artık eskiden daha yakındı.

Ortaya çıkan yapbozu saklamaya karar verdikleri ilk andan itibaren ikisinin de içi rahatlamıştı. Hatta üçüncü biri daha vardı rahatlayan.

~

Kontrol etmeye vaktim olmadı, imlâ hatası bulana bölüm ithafi sözüm olsun!

Yalnızlığınla Nasıl Savaşıyorsun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin