Gece kabuslarla en az beş kere uynmıştım. Sırılsıklam olmuştum ter içinde. Kabusların hepsinde babamın öldüğünü görüyordum. Öldüren de bendim. Ama artık uyanmıştım. Gerçek hayata dönmüştüm. Sabahın altısıydı ve ben gerçekten çok erken uyanmıştım. Ne yapabilirim ki uyuyamıyordum. Battaniyemi üstüme alıp yavaş yavaş merdivenleri inmeye başladım. Kendimi tanıyamıyordum artık. Ben sanki gitmiştim. Yerime gelen acımasız biri vardı. Ama hayatımın en eğlenceli günleri de bunlardı. Kendime bir kahve yaptım. Küçüklükten beri kullandığım bir bardağım vardı. Uzun zamandır onda bir şey içmiyordum. Aldım bardağı ve kahveyi ona koydum. Kahvemi de alıp babamın çok sevdiği koltuğuna oturmaya gittim. Dışarıda yağan yağmur sesi kulaklarıma geliyordu. Gözlerim bulanıyordu. Kendime sinirliydim. Gözümden bir yaş düştü. Tam kahve bardağını tutan elimin üstüne. Bir an sarsıldım. Ne oluyordu bana? Kahveyi masanın üstüne bıraktım üstüme hiçbir şey almadan dışarı çıktım. Yağmur yüzünden çoktan sırılsıklam olmuştum bile. Bilerek dışarı çıkmıştım çünkü yağmur göz yaşlarımı gizleyecekti. Aslında biliyordum ağladığımı. Ama beynim anlamıyordu, hissetmiyordu. Kalbim de ise dağlar parçalanıyordu adeta. Sudan çıkmış balık gibi eve geri döndüm. Sanırım bir saate yakın dışarıda kalmıştım. Yukarı çıktım. Banyoya girip kendime baktım aynada. "Sen çok zayıf bir kızsın! Baksana ağlıyorsun!" diye bağırıyordum kendime. Sonra duşa girdim. O sıcak suyun altında düşünmeye başladım. Yaptıklarım doğru muydu? Sonuçta o benim babamdı. Duştan çıkarken saçma düşünceleri orada bıraktım. Evet, ben haklıydım. Babam bize ihanet etmişti ve acısını almak zorundaydım. Annem için, döktüğüm göz yaşları için... Annem kahvaltı için çağırana kadar yatağıma yattım ama uyumadım. Daha sonra saçımı kurutmak için kalktım tekrar. Kalkmamla camın orada bana bakan Liam'ı görmem bir oldu. Sinirden çılgına döndüm.
M- "Ne işin var burada?"
L- "Günaydın demek için gelmiştim."
M- "Ne? Günaydın mı? Kaç saattir buradasın sen? Beni mi izliyordun?"
L- "Uyuyorsun sandım, kıyamadım."
M- "Bu bahane mi sence?"
L- "Hadi ama Mira yapma şöyle. Sapık değilim ben, aşığım."
M- "Yeter Liam!"
L- "İçeri davet etmeyecek misin?"
M- "Hayır tabiki." dedim ama Liam dinlemedi ve camdan içeri atladı. Tam onu itecekken beni tuttu. Kendine doğru çekti. "Islakken bile çok çekicisin." dedi. Aslında bu vahşi konuşması bana cazip geliyordu. Ve uzun zamandır bir erkekle ilişki yaşamamıştım. Sanırım teklifini kabul edecektim fakat Fred de vardı. Daha sonra onun gözlerine bakarken buldum kendimi. Koskocaman kahverengi iki göz. Gerçekten aşık olmalıydı bana. Çünkü benim için hayatını değiştirmişti. Artık o serserilerle takılmıyordu. Gözlerine bakarken gözlerinin bana yaklaştığını fark ettim. Yavaş yavaş bana doğru sokulup dudaklarını hissettiğim anı hatırlıyorum. Yağmurdan ıslanmış dudakları değiyordu. Sanki rüzgar arkadan bize şarkı söylüyordu. Yağmur sesleri de vokal yapıyordu rüzgara. Liam gerçekten ateşliydi. Yavaşca beni yatağa yatırdı. Üstümdeki bornoz neredeyse açılmıştı zaten. Elimle onun saçlarıyla oynuyordum o da vücudumda keşiflere çıkıyordu. Sanırım bir ya da iki saat kadar sevişmiştik. Annemin "Kahvaltı hazır!" diye bağırmasıyla irkildik. Hemen Liam üstümden kalkıp toparlanmaya başladı. Az önce kadın olmuştum. Liam'ı evden yolladıktan sonra normal yaşantıma geri dönüş yaptım. Yemek yedim, okula gittim, okulda Fred'den ve bana olan aşkından kaçmaya çalıştım, okuldan çıktım ve en son eve giderken yolumu Liam kesti. Sanırım ona aşık olmuştum ama hâlâ çıkıyor sayılmazdık. Sert tavırları çok hoşuma gidiyordu. "Artık benimsin, geleceğimsin." dedi bana. Ben hiçbir şey demeden yanağına öpücük kondurup evime girdim. Gerçekten acayip derecede mutluydum. Aklıma Mr. Sezars geldi. Umarım dediklerimi anlamıştı. Hemen aradım onu ve sordum.
*Robot sesiyle*
M- "Ee bebeğim ne zaman alıyorsun paraları?"
S- "Paraları aldım. Bu akşam buluşalım da vereyim sana."
M- "Pekala aynı yerde aynı saatte." dedim ve telefonu kapadım. Saat 21:00 olduğunda parkta çoktan yerimi almıştım. Elinde simsiyah bir çanta ile oturdu banka ve aramamı bekledi. Aradım çok bekletmeden.
M- "Şimdi Mark o parayı arkanda gördüğün salıncağın altına bırak. Umarım terslik olmaz."
S- "Tanrı üstüne yemin ederim ki bir terslik yok ne olur peşimi bırak artık."
M- "Hadi hadi benim de işlerim var." dedim. Parayı koydu ve koşarak uzaklaştı. Hemen Liam'a onu takip etmesini ve eve girmemesini söyledim. Ben de koşarak evine gittim. İçeri girdim ve tuvalete girdim. Küçük bir gizli kamera sistemi kurdum. Bir de yatak odasına kurdum. Paraları tek tek bir yerlere savuruyordum. Tuvalet kağıdının arkasına yapıştırdım bir çoğunu. Yastığının ve yorganının içinde de birkaç para vardı. Hadi ama 100.000$'a ihtiyacım yoktu bile. Sanırım bunları görünce sevinecekti. Kameralarda beni sevindirecekti.
Not: Kameralar her şeyi kaydediyor dikkatli olun bu sefer flaş yok!
![](https://img.wattpad.com/cover/13245849-288-k795872.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM BIR GAY!
Fiksi Remaja16 yaşındaki Mira'nın babası hakkında öğrendiği gerçekler ve babasına bulunduğu tehditleri Ümitcan AYDIN'ın kaleminden anlatan bir hikaye.