Saat 19:45. Son 15 dakika. Çocuğu aradım. Plan tamamen kuruldu. Şimdi oynama zamanı.
Babamı bekle...
Babamı bekle..
Babamı bekle.
Saat 20:00
Babam nerde kaldı acaba? Yoksa unuttu mu? Arasam mı? Aramasam mı? Amanın bir korna sesi! Babam mı geldi acaba? Koş Mira, cama koş. Bak bakalım baban mı? Ahh! Elbette ki babam. Yakıyorsun babacığım! Birazdan yanacak olan da sensin.
Arabaya koştum hemen. Kapıyı açtığımda babamın üstünde siyah bir takım elbise vardı. Yeni ütülenmiş jilet gibi bir gömlek ve üstünde küçük samimi bir papyon. Ağzında da o sinir bozucu gülümseme. Herkese gülümsemeler güzel gelebilir, ama unutmayın her birinin altında yatan büyük acı var. 10-15 saniye arabaya girmeden durdum öylece, babama sinirli gözlerle bakmakla meşguldüm. Babam da kirli sakallarını kaşıyıp piç bir gülümsemeyle "Binmeyeceksin sanırım." dedi. Küçük yalancı bir gülümsemeyle "Çok yakışıklı olmuşsun babacık." dedim. "Geç hadi daha şarkı seçeceksin." dedi babam. Buna şaşırmıştım açıkcası. Ne zaman seçmek istesem arabayı kullananı ve zevklerini anlatıyordu. Oturduğunda gıcır gıcır ses çıkaran o deri pahalı deri koltuklara oturdum. Arkaya uzanıp çantamı atacakken arkada bir fotoğraf buldum. Fotoğrafı babama çaktırmadan çantama attım, önemli olabilirdi! Yolda giderken çok zor konuşuyorduk.Bir lokantaya geldik. Hemen girer girmez bizi karşıladılar ve bir masa verdiler. Babam her zamankinden derken ben menüyü anlamaya çalışıyordum. Garson bana "Siz küçük hanım?" deyince "Akura makura kakura." dedim babam bana gülüp "Bana getirdiğinizden lütfen." dedi. Babama bakıp "Yemekler gelmeden tuvaleti kullansam iyi olacak." dedim ve masadan hemen kalktım. Koşarak tuvalete girdim. Hemen o çocuğu aradım yerimizi söyledim "Ne zaman çıkıcağımız belli değil hemen gel" dedim. Oda onayladı. 2. plan çoktan devreye girmişti bile! Hemen masaya geri dönüp yemeklerin gelmesini bekledik. Böyle yerlere çok uzaktım. Bir yemek geldi. Sanırım yemekdi yani. Babam ne yaparsa onu yapmaya çalışıyordum. Çatalla ayıtlayıp yiyordu. Az çok yiyip bunu atlattım. Babam hesap diyerek seslendi garsona. Garson sanki oradaki tek müşteriymiş gibi gözü bizdeydi yemek boyunca. Hesap gelince sebebini anladım, bol bahşiş. "Gene iyi bir garson oldun Jake." dedi babam garsona "Bahşişini unutma orada!" diyerek devam etti. Jake dediği yakışıklı garson da "Ne demek efendim, bizim işimiz bu." dedi. Sonunda lokantadan çıkmıştık. Babam "Bekle burada bir tanem arabayı alıp geleyim." dedi, bende onayladım. Ve tabi ki bizim küçük abaza oradaydı. Bende ona el kol hareketleriyle birazdan gelmesini söyledim. Babam geldi ve arabayla tam önümde durdu. O sırada küçük abazaya baktığımda yerinde yoktu. Kesin vazgeçti diyecekken yanıldığımı farkettim. Beni bile şaşırtmıştı. Çoktan gelmiş çanta mı kapmıştı. Tuttuğu gibi aldı ve koşmaya sokak aralarına girmeye başladı. Babam arabadan inene kadar o çoktan gözden kaybolmuştu. Evimi çoktan tarif etmiştim gece gelip bana geri verecekti çantayı. Babam bana üzülmememi, her şeyi geri alacağını söyledi. Bende her şeyimin içinde olduğunu telefonumun, kimliğimin, paralarımın her şeyimin. Oda cebinden biraz para çıkartıp "Bununla idare et." dedi. Bu annemin verdiğinin iki katından bile fazla paraydı. Teşekkür edip beni eve bırakmasını istedim.
Eve geldiğimizde annem televizyon başındaydı. Ben babamla vedalaşıp odama geçtim, annemin rahatını bozmak istemedim. Sonra ev telefonunu alarak o çocuğu aradım.
M- "Hemen bizim eve gel ama arka bahçeye gel unutma bak!"
Küçük abaza- "Nasıl ödeyeceğini biliyorsun değil mi?"
M- "Biliyorum, bunu hakettin."
Küçük abaza- "Peki bebeğim. İki dakikaya ordayım. Bu arada adım Liam."
M- "Bende Mira."
L- "Tanıştığıma memnun oldum."
M- "Hadi nerelerde kaldın seni bekliyor olacağım aşağıda fazla bekletip üşütme beni."
L- "Seni nasıl bekletebilirim ki?"
M- "Hadi çabuk ol o zaman!" dedim ve telefonu kapattım. Hemen aşağı indim. Annemin ne geldiğimden ne de birazdan çıkacağımdan haberi yoktu. Dışarı çıktım arka kapıdan. Bir süre sonra Liam geldi. Hemen çantayı aldım ve daha sonra ona ödeyeceğimi hemen burdan gitmesi gerektiğini söyledim. Çantayı da alıp koşarak uzaklaştım evden. Kimsenin olmadığı bir yere geldiğimde hemen telefonu aramaya başladım çantanın içinde. Sonra elime babamın arabasından çaldığım fotoğraf geldi. Fotoğrafta babam ve Mr. Sezars'ın üstünde hiçbir şey yoktu. İğrençlerdi! Telefonu hemen açıp e-posta adresine girip babama bir mail daha attım.
*mail*
Merhaba David.
Gene ben, sapığın. Küçük bir oyun oynamaya ne dersin? Elimdeki küçük kağıt parçası sanırım arabandan çıkmış. Ah David ah! İyi kilitleyemiyorsun bile şu arabayı. Hele ki kızının yanında hiç duramıyorsun. Sen zavallı baba olmaya çalışan bir kızsın. Evet yanlış duymadın bir kızsın. Kukunun olmamasına şaşıyorum. Seni pislik!
Hee bu arada delil için çok teşekkürler vücudun çıplakken ilgi çekici bebeğim!
Sevgilerle Sapığın..
2. planıda gerçekleştirdikten sonra çantamı, içinde ki her şeyi yaktım. Tabi fotoğrafı çıkardım, ona ihtiyacım vardı. Hemen eve gidip anneme çantamın çalındığını anlattım. O da üzülmemem gerektiğini, her şeyin alınabileceğini söyledi.
Hey sürtükler! Ben size benzeyen her erkeği elimde dolandırmam, benim dolandırdığım kişi babam!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM BIR GAY!
Fiksi Remaja16 yaşındaki Mira'nın babası hakkında öğrendiği gerçekler ve babasına bulunduğu tehditleri Ümitcan AYDIN'ın kaleminden anlatan bir hikaye.