bölüm şarkısı: tarkan - yolla (bu şarkıyla okuyun lütfen💐)
**
"Senin olmayan beynine tüküreyim."
Sevgili IQ'su isminden küçük olan canım kuzenim Jung Hoseok, adeta ağzımın ortasına çatlamak istermiş gibi kahve koyusu gözlerini dikmiş bana bakıyordu, kollarını göğsünde tripli anne kıvamında birleştirmişti ve her an ateş çıkacak olan gözlerine baktığım an bir kedi gibi olduğum yere pusup parçalarına yapışmak istiyordum ama o bana seni boğarım oğlum edasıyla gözlerini dikmeye devam ettikçe ben de kendi patilerimi tırmalamaktan öteye gidemiyordum. Ne zaman hayatım en azından rayına giriyor demeye kalksam başıma bir bok geliyordu ve şans dediğimiz şu sikimsonik eleman da enseme bir tane vurup ortalıktan kayboluyordu, kısacası dünyaya belki de en talihsiz ve ultra rezil insan olarak adım atmışım da haberim yokmuş yahu.
"Al canımı da kurtulayım," diyerek gözlerimi devirdim. "Ben de ister miydim kafeteryanın ortasında öpme beni diye bağırmayı? Nereden bileyim herkes bize bakacak da adım çıkacak?"
"Bak şuna hâlâ konuşuyor ya."
Kuzenimin en ala küfürlerini yüzüme yüzüme vurmasını belki de milyonuncu kez gözlerimi devirerek karşılıyordum ve elimden gelen ne yazık ki oturup kendimi bulduğum ilk pencereden atmaya falan çalışmaktı, gerçi ben Hoseok'un o öldürücü bakışlarını gördüğüm an topuklamaya başlar ardından da aman esiyor diyerek o pencereyi de kapatırdım, çünkü sevgili kuzenimde tam da birini ölüm meleğinin kollarına bırakıp selam söyleyecek tip vardı, lütfen, Jung Hoseok'tan bahsediyoruz. Kendisi zamanında beni porselen tabakla kovalayıp toplu katliama adım atmış biri.
"Amaann, yapacak bir şey yok artık, olan olmuş bir kere." diyerek afilli bir giriş yaptım. "Önümüze bakacağız."
"Maç mı bu ne demek önümüze bakacağız, bak dur sinirden gözüm seğiriyor."
Pekâlâ, Hoseok gelmiş gelecek demeden ağzına gelen bütün küfürleri gözüme sokarcasına suratıma bağırıyordu, ne yalan söyleyeyim haketmişim diyerek ben de kendime küfretmek üzereydim üstelik içinde olduğum durum da buna gayet müsaitti.
Ah durun, sizinle on beş dakika öncesine bir zaman atlaması yapalım.
Çocuk akıllı diyerek nitelendirdiğim sevgili kuzenim Jung Hoseok ve tavşan kılıklı oğlanımızın şu garip çeteyi müthiş bir hevesle anlatmasının ardından kendimi uykum gelirken bulmuştum ve beş dakika kestireyim yahu siz de keyfine bakın diyerek kafamı iki dakikacığına masaya koymuştum, koymaz olaydım ulan diyeceğimi bilseydim koymazdım elbette, kendimi oldukça dehşet bir rüyanın ortasında bulmuştum ve sonuç: elde var sıfır artı ultra rezillik.
Evet, sizin de benim gibi ağzınızın açık kaldığını biliyorum ve acı gerçeği yeniden tekrar edeceğim: hepsi bir rüyaymış meğer.
Park Jimin'in üzerimde uyuyup kalması da, Yoongi denen çatlağın Kook ile kapımızı sikmesi de, o bar ve öpüşme de ne yazık ki aman tanrım dedirtecek bir rüyaymış, kırk yıl düşünsem aklıma gelmez diyebileceğim türden bir şey yaşamıştım az önce ve Jimin beni tam öpecekken kafeteryanın ortasında öpme beni diye bağırarak ortalığın tozunu almıştım, haliyle bayağı bir rezil olmuştum ve halim yediğim dost kazıkları kadar acıydı. İşin garibiyse o an nasıl olur da sezonluk dizi çekerim bir rüyayla diyerek kendimi kesmeyişim oldu, gerçi Jimin ve süper çetesinin o saniye bize olan bakışlarını gördüğüm an kendime ekmek bıçağıyla kesik atasım gelmişti ama sonuç olarak buradaydık ve ben de Hoseok'un bütün eziyetine kafa tutmak zorundaydım.
![](https://img.wattpad.com/cover/108549726-288-k209297.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
first prince lady, vmin
Fanfictiono gün o parkta farkettim. dudaklarının ucunda yanan ateşin sıcaklığını, teni tenime değince kızaran yüzünü, hiç utanmasının olmayışını. park jimin, hayatımı değiştirdi. //12.06.17//