Bölüm şarkıları: Ay Gız Uyan, Nil Karaibrahimgil
Hiç Kimseyim, Pinhani
Ocak 2021, İstanbul
Deniz Akça
Yaşıyoruz. Yaşıyorum. Bazen şükrederek bazen de mecburen. Ama bir şekilde günler haftalar ve fazlası geçiyor, yaşamaya bir rutin halinde devam ediyorum. Bazen yaşadığımı fark ettiğim anlar oluyor ve şu anın o anlardan biri olmadığını biliyorum. Bir şeyi ne kadar sorgularsanız o kadar derine batıyordunuz. İşte şimdi o noktadayım. Yaşamak bir rutine dönmüştü, yapacaklarım hep ezberimdeydi. Sıkıcı ama güvenilir bir hayattı. Ezberimi bozacağım anı bekliyordum. Bir şey olacaktı ve tüm planlarım yıkılacaktı. Hayatımı değiştirmek için bunun olmasını bekliyordum.
Bunun bu kadar erken olacağını bilsem hala ister miydim? Emin değildim.
Henüz yaşımın gençliğinden dolayı yaşamaya da yeni başladığımı düşünüyordum içten içe. Hatta yaşamayı bilmiyordum da. Tecrübem... hiç yoktu. Öğrenecektim. Yavaş yavaş. Yaşadıkça öğrenecektim. Gülecektim. Çok ağlayacak, düşünecektim. Düşecek ve kalkacaktım. Şu an yaptığım şey sıradan bir doğum günü dramatizesi miydi, bilmiyorum. Ama on dokuz olduğum bir güne yaraşır şeyler geçmeliydi aklımdan. Normalde bu kadar çok düşünmezdim. Bugüne özeldi düşüncelerim.Bu yaş bana neler getirirdi, neler götürürdü benden? Hiçbir fikrim yoktu ama ne olacaksa benim faydama olacaktı. Bunu düşünüyor ve bunun olmasını umuyordum.
Hayat biraz da bizim ondan kabul ettiklerimizle ilgiliydi belki de.
Her şey güzel gitmiyordu. Sürekli olarak mücadele vermek gerekiyordu mutlu olmak için. Bunu farkına vardığınızda ufacık sorunlar bile bir çığ olup üzerinize düşüyordu. O çığın altında kalıyorduk sonra. Kurtulmak da bir mücadeleydi. Bu yorgunlukla baş etmek zor olabiliyordu. Ama asıl sorun mutlu olmayı şart koyunca başlıyordu. Mutlu olmak hedef olduğunda hayatın tüm tadı kaçıyor ve çirkinleşiyordu yaşam.
Yaşamım bununla alakasız olarak şu an varılabilecek en çirkin noktaya varmıştı.
İki saat önce
Resim çiziyordum. Yapabilecek başka hiçbir şey yokmuş gibi ya da yapmam gereken başka hiçbir şey yokmuş gibi öğle vakti okulumun kafetaryasında kahve içip resim çiziyordum. Dünya güzeldi ve bu dünyada sadece ben vardım. Resimlerimin güzel olup olmadığından emin değildim. Yeteneğimse bir tartışma konusu olmakla beraber bence yoktu. Çizmeyi sevmem yeterliydi yapmam için. Kulağımda kulaklık takılıydı. Keyifliydim, güzeldi. Huzurluydum.
Çok uzun sürmedi tabii.
Ben tüm odağımla resim çizerken bir çocuk gelip karşımdaki sandalyenin boş olup olmadığını sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİLERİ
Teen FictionAbartmayı ikimiz de çok severdik. İyiyi de kötüyü de abarta abarta yaşardık. Şu an başımıza gelen dünyada bir tek bizim başımıza gelirdi mesela. Deniz dünyanın en saftirik kızıydı. Benim de dünya yansa umurumda olmazdı hiçbir şey. Teyzem en yalancıy...