kuzey

11 0 0
                                    

Bu hapların elime nasıl geçtiğini size anlatmayacağım. Çünkü önemli olan bu değil. Önemli olan bu hapların etkileri, ne işe yaradıkları, insan vücuduna ne yaptıkları...

Dürüst olmak gerekirse bu soruların cevabını bende bilmiyorum. Ben sadece öylesine kafayı bulmak istemiş sıradan biriyim. Fenden anlamam, hele kimyadan hiç. Zengin züppe arkadaşlarımdan birisi bana laboratuvarda bulduğu bu hapları gösterdiğinde hayal meyal bunların son derece önemli ve sadece benim için olduklarını söylediğini anımsıyorum. Bana kalırsa buna inanması bile komedi. Deneysel hapları bir uyuşturucu satıcısına verip satmamasını bekleyemezsin.

Bende aynen öyle yaptım. Tanıdığım en iyi satıcılara hapları en yüksek fiyatlara sattım ve kendime iki tane ayırdım. Tekrar etkisine girmek için ikincisinin gerekli olmadığını bilemezdim.

Böylece haplar farklı yönlere dağıldı. Kimlerin hapı aldığı umrumda değildi. Elime tonla para geçmişti ve bundan memnundum. Ta ki haplar etkilerini göstermeye başlayana kadar.

"Olum benimle dalga mı geçiyorsun?" diye bağırdı bana hapları veren arkadaş. "Ne yaptım dedin?" "Hapları sattım dedim. Duyma sıkıntın var galiba." Bana ciddi bir ifadeyle baktı. Bir an için şüpheye düşsem de bozmadım, "Bunlar sadece hap. Sakin ol."

"Bunlar sadece hap değil. Sıkıntı da burada ya." Sıkıntıyla suratını kapatarak karşımdaki çift kişilik koltuğa çöktü. "Nasıl yani?" diye sordum, rahatımı bozmamıştım. "Olum, ben sana demedim mi bunlar sadece senin için diye ha?" Sinirlendiği belliydi ki birden ayağa fırladı. Yakama yapışarak bağırmaya başladı, "Sana demedim mi bunları iyi sakla diye ha? Bu hapları babamdan kaçırmak için nasıl sıkıntılara girdim haberin var mı senin?"

Elimde olmadan biraz endişelenmiştim; bana bağırmasından değil, babasından korktuğumdan hiç değil, ama hapların öldürücü bir etkisi olabileceğinden. Çünkü o zamana kadar bende çoktan bir tane almıştım.

"Bırak beni oç." dedim onun ellerinden kurtulmaya çalışırken. Yakamı hala bırakmamıştı. Çenemi sıktım. Kendimi sakinleştirerek sordum, "Sorun ne?" Dişlerini sıkarak kendini geri çekti, çok sinirli olduğu her halinden belliydi. "Ne işe yaradıklarını biliyor musun? Bilmiyorsun! Nasıl satmayı becerdin ki onları! Orospu çocuğu." "Benim sattığım her bir boku alacak adamlar biliyorum."

"Belli, etkilerine bakmadan satın aldıklarına göre!" "Yiğit... Öldürmez dimi birilerini?" "Ne bileyim amına! Araştırmanın sonuçlarını incelemedim ya. Babam sadece üründen memnun olduğunu söyleyip bir şişeye yerleştirmiş o kadar." "Ne işe yaradığını bilmiyoruz yani." "Hayır." "O zaman niye bana verdin? Üzerimde mi deneyecektin ha?"

"Ne üzerinde denemesi lan, köşede bulduğumuz bir keşin üzerinde deneyip güzelse kendimiz alalım diyecektim. Beklemedin ki piç." "Siktir." "Ya, siktir."

"Ne yapacağız şimdi?" dedim, fark etmeden terlemiştim. "Hiçbir şey. Biri sorarsa sen satmadın. Bekleyip göreceğiz ne yapıyormuş haplar." "Bunun için biraz geç olabilir." "Kuzey..." dedi Yiğit, "Ne yaptın sen?"

Gözümü ovuşturdum. Oturduğum yere gömülmüştüm, "Bir tane aldım." diye mırıldandım. "Ne yaptın?" "Bir tane aldım!" Bütün bu konuşma boyunca ayakta duran Yiğit arkasındaki koltuğa çöktü. "Ne bok yiyeceğiz şimdi?" diye sordu. "Sanırım denek olacak keş benim." dedim hafiften ciddi hafiften alaycı bir ifadeyle. "Senin beynine sıçayım." diye cevapladı canım arkadaşım.

Kısa süren bir sessizlikten sonra, "Ne zaman aldın?" diye sordu. "Birkaç saat oldu." "Ne yapacağız? Hastaneye mi gitsek?" Bunu önerdiğine göre iş gerçekten ciddi olmalıydı. Giderek daha da endişelenmeye başlıyordum ama o ana kadar o kadar uyuşturucu almıştım ki bunun etkisini göstereceğine bile şüpheliydim. "Hee, sonra baban gelip seni kulağından tutarak eve götürsün değil mi?" diye cevapladım. O anda yapılacak en mantıklı şey olayın ciddiyetinden sıyrılmaktı.

Öleceksem de bu akşam öleyim, diye düşündüm, ne kaybederim ki?

"Bekleyip görelim işte. Yamulmaya başlarsam arasın ambulansı." yüzümde salak bir gülümseme yerleştirmiştim ama avuç içlerimin giderek terlemeye başladığını hissedebiliyordum. "Gülme amına koyduğumun salağı. İş ciddi." "Olum havamı bozmasana lan." dedim, suratımdaki ifade düşmüştü, "Anladık ciddi olduğunu. Düşünmemeye çalışıyorum sadece." 

Düşünsen iyi edersin.

Aynen bence de.

"Ne dedin?" Yiğit anlamaz gibi bana baktı, "Ne ne dedin? Bir şey demedim." Gözlerimi kaçırdım, bir şey duyduğuma emindim. Gözlerimi ovuşturdum. Aniden bir yorgunluk basmıştı. Biraz açılmak için ayağa kalkayım dedim ki görüşüm daha da bulandı. Gözlerimi kırpıştırdım ve az önce kalktığım koltuğun kenarına dokundum. 

Yiğit'in arka planda endişeyle hareketlendiğini görebiliyordum. Elimi sıkıntı yok dercesine salladım, "Sanırım... İlaç etkisini göstermeye başladı." diye mırıldandım. 

Tabiki başladı. Aslında saatlerdir başlıyor. Sadece sen fark etmedin.

 "Ne?" "Kuzey?" 

Gözlerimi Yiğit'e çevirdim. "Kaç hadi." Kaşlarımı çattım. Başım hafiften ağarmaya başlamıştı ama baş edilmeyecek kadar da değildi. "Arkadaş değiliz sonuçta. Torbacınım sadece. Ne duruyorsun! Kaçsana!" Koltuğun kenarına çöktüm. 

Yiğit, "Hapların etkisini görmek istiyorum." dedi kararlı bakışlarla.

Güldüm, tabi ya.

Biraz sonra olacaklar biraz kafanı karıştırabilir. Odaklı kalmaya bak. 

"Kimsin..." tam ağzımı açmıştım ki tekrar kapattım. Bu böyle olmayacaktı. Farklı bir şey denemem gerekiyordu.

Kimsin sen? dedim iç sesimle. 

Bence gözlerini kapatman en iyisi. Evet, gözlerini kapat ve bir yere çök. Uzun süre açamayacaksın çünkü.

Bana cevap ver!

Gözlerim zaman ilerledikçe daha çok yanmaya başlıyor, onları açık tutmak giderek zorlaşıyordu. Kafamın içindeki sesi dinlemek istemiyordum fakat dediği saniyeler geçerken daha da mantıklı gelmeye başlamıştı. Koltuğun oturduğum köşesinden indim ve kollarımı iki yana atarak tekli koltuğa yerleştim. Başımı geriye, koltuğun yastığına yasladım ve gözlerimi kapattım.

"Kuzey? Ne hissediyorsun?

"Ben-"

Şşt. Ona bir şey söyleme.

N-neden?

Bilincim yavaş yavaş solmaya başlamıştı. Bu daha önce aldığım hiçbir uyuşturucu gibi değildi. Diğerleri beni daha kendimde, daha canlı hissettirirken aldığım bu hap beni sonsuz sessizliğe götürüyor gibiydi. 

Bana güven.

Sen kimsin?

Şşt, geçiş başlamak üzere. Çok heyecanlıyım.

Neler oluyor amına koyayım?

Ve yavaşça gözlerim kapandı. Önce ayaklarım hissizleşti, daha sonra bu his bütün bacaklarıma yayıldı. Oradan parmaklarım, kollarım, omuzlarım... Kalbim giderek sıkılaştı. En sonunda zorla nefes almaya başlarken her şey tamamıyla karardı. 

obesonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin