Sonunda bilincin geliyor galiba.
...
Hadi! Sıkıldım... Yapabilirsin.
Ne oluyor?..
İşte böyle! Devam et. Kendine gelmeye başladın işte!
Sen... Sen kimsin?
Önce kendine bir gel. Sonra bunları konuşabiliriz. Gözlerini açmaya çalış... Evet, aynen böyle.
Göz kapaklarımın üzerinde kiloluk ağırlıklar varmış gibi hissediyordum. Bu hisse alıştıktan birkaç saniye sonrasında neden böyle hissettiğime dair hatıralar aynı anda beynime saldırmaya başladı. Aklıma üşüşen bütün düşünceleri bir kenara atarak gözlerimi açmaya odaklandım. Vücudumu yavaş yavaş hissetmeye başlıyordum. Önce ayak parmaklarımı oynattım. Daha sonra da el parmaklarımı. Vücudum garip hissettiriyordu. Çok daha hafifmişim gibi.
Gözlerimi açtım. Gördüğüm ilk şey yıldızlardı. Geceydi. Kulaklarımı bir şeylerin gıdıkladığını hissettim. Kafamı çevirdiğimde bunun çimen olduğunu gördüm. Gece ışığında rengi yeşilden çok daha değişik görünüyordu.
"Uyandın işte!"
Aniden kafasını görüş alanıma sokan kızı gördüğüm an tanıdım. Nereden tanıdığımı bilmiyordum ama bir şekilde tanıyordum işte. Bu, ben aldığım hapın etkisiyle bayılmadan önce kafamın içinde konuşan kızdı. Rastgele bir küfür savurdum.
Aniden doğrulunca başıma keskin bir ağrı girdi. Yüzüme buruşturdum ve göz ucuyla yanımda oturan kıza baktım. İlk gözüme çarpan şey kızıl saçları olmuştu, dalgalar halinde omzundan aşağı dökülüyordu. Üstünde beyaz bir tişört ve açık mavi kısa bir etek vardı.
Gözlerimiz kesişince kulaklarına kadar gülümsedi. Ben ise onu gördüğüm andan itibaren donup kalmıştım. Bu, bana daha önce hiçbir kızın önünde olmamıştı. Kendime şaşırmıştım. Kızı daha önce hiç görmediğime emindim. Fakat nedensiz bir şekilde kendimi ona yakın hissediyordum. Onun yanında çok rahat olabilirmişim, istediğimi aklıma geleni söyleyebilirmişim gibi geliyordu ki bu normal bir şey olamazdı.
"Senin adın..." dedi kız beni baştan aşağı süzerken. "Kuzey."
Hala kafam karışık bir şekilde ona bakıyordum. "Benim adım Kenma! Tanıştığımıza memnun oldum!"
Cevap vermedim. Etrafıma bakındım. Biraz ilerde bir şehrin silueti görülebiliyordu. Şu an bulunduğum yer ise yapay bir bahçeye benziyordu, her şey gerçek olmak için fazla mükemmeldi. "Neredeyim ben?" dedim.
Kenma kafasını yana eğerek beni iyice süzdü. Kaşlarımı çattım. Kendimi ona karşı garip hissediyorum. Cevap vermeyince bende ayağa kalktım ve yürümeye başladım. "Hey! Nereye gidiyorsun?" diyerek arkamdan seslendi. Arkama dönüp baktığımda peşimden geldiğini gördüm.
Deli mi acaba? diye geçirdim aklımdan.
Tabi ki değilim!
Olduğum yerde durdum. Arkama döndüm. "Bu... sen misin? Nasıl yapıyorsun bunu? Ha!"
Karşı karşıya gelinceye kadar birbirimize doğru yürüdük. Aramızda bir adımlık mesafe kala kahverengi gözlerini benim mavi gözlerime dikmişti. Yüzünde aptal bir gülümseme vardı. "Bilmiyorum! Sadece yapıyorum!" Yaşça benden küçük görünmüyordu. Olsa olsa benden üç santim kısaydı. Buna rağmen çocukça davranışlarından çekinmiyordu.
"Kes şunu." dedim dişlerimin arasından. Doğal olarak zihnimin benden başka biri tarafından gözetleniyor olması iyice sinirimi bozmuştu. Ne yapmıştım ben böyle? Ne almıştım? Nereye gelmiştim? Bu kız da kimdi ve nasıl zihnimi okuyabiliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
obeson
Science Fictionobeson by MarvelousAnnabelle (Türkçe) farklı kaynaklardan aynı hapları alan insanların bu haplar sayesinde geçtikleri paralel evrendeki hikayeleri