"AAAaaaaaaaaaaaaAAAAAAAAAA!"
Çığlıklar atarak uyanırken eli direkt kalbine gitti genç adamın. Derin derin nefesler alarak kendine gelmeye çalışırken etrafında olan birilerinin mırıltılarını duyabiliyordu. Hızlı bakışlarla etrafına göz attı. Bir yatağın üzerindeydi, bacaklarının üzerindeki yorganı hissedebiliyordu fakat çevresi karanlıktı; bundan başka sadece uzakta bir yerde küçük, daire şekilli ışıklar seçebiliyordu.
Üzerindeki yorganı hemen üstünden atarak ayağa fırladı. Bilinçsiz yaptığı bu hareketle dengesi bozulurken kulağının arkasında duyduğu belli belirsiz mırıltılar gürültülü seslere dönüşmüştü, "Hey! Ayakta ne yapıyorsun? Yat aşağı."
Yukarıdan gelen sese döndü Rüzgar, tam olarak göremese bile kendi yatağının üzerinde yatan bir adamın varlığını hissedebiliyordu. Etrafına bakındı. Burada kendisiyle birlikte en az sekiz kişi olmalıydı. Yatakhane gibi bir şey, diye düşündü.
"Affedersin..." diye mırıldandı, hala ayakta duruyordu. "Kabus gördüm sadece." "Neyse ne." Adamın ona sırtını döndüğünü gördü/hissetti. Bir süre daha ayakta durup karanlıkta görebildiğini görmeye çalıştı.
Tam yatağına tekrar oturmuştu ki tam karşısındaki yatakta birinin ona baktığını hissetti. Fısıldadı, "Biri mi var orada?" Sessizlik. Bekledi Rüzgar. Biraz sonra bir kızın zayıf sesi duyuldu, "Uyuyamadın mı?" Rüzgar'ın gözleri kocaman açıldı. Sonra kendini sakinleştirdi. Oturuşunu düzelterek, "Evet... Kabuslar izin vermedi."
Yorganın hışırtıları duyuldu. Sesi şimdi daha net gelen kız, "İlginç, daha önce hiç böyle bağırmamıştın." Rüzgar hafifçe güldü, içinde olduğu durum hakkında hiçbir şey bilmiyordu fakat doğaçlamada kimse eline su dökemezdi.
"Ya... Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim." Kız hafifçe kıkırdadı, karşısındaki kişiyi rahatlatmaya çalıştığı belliydi. "Herkese olur ara sıra." Rüzgar yerinde rahatsızca kıpırdanıyormuş gibi yaptı, biraz sonra söyleyeceği şey için hazırlanıyordu.
"Ben..." diye başladı, "Burada baya daraldım. Dışarı mı çıksam acaba?" Merakla kızın cevabını bekledi. Burası neresi bilmiyordu, dışarı var mı yok mu, varsa nasıl bir yer onu da bilmiyordu. Dışarının gerçekten var olmasını ve oynadığı kumarın boşa çıkmamasını umarak kızın cevabını bekledi. "Bu saatten sonra mı?" diye sordu kız. Demek ki dışarısı vardı ve isterse çıkabilirdi. "Evet, karanlıkta durmak ve diğerlerini de rahatsız etmek istemiyorum. Şey, acaba bana eşlik edebilir misin?"
"Arda..." dedi kız, Rüzgar bunun adı olduğunu anladı, öğrendiği iyi olmuştu. "Vay canına, seni hiç böyle konuşurken görmemiştim. Baya etkilenmiş olmalısın." Demek ki olduğu kişi normalde bu kadar nazik değildi. Belki de bu kıza karşı hiç... Yine de kızın onunla hala konuşuyor olması tek bir şey demekti, Rüzgar karanlıkta sırıttı. "Tamam." dedi kız, yorgan hışırtıları sonra da ayaklarının yere basma sesi duyuldu. "Sana eşlik ederim tabi. Gel hadi."
Rüzgar belli belirsiz kızın karanlıkta uzatmış olduğu elini gördü. Elinden tutarken ayağa kalktı yavaşça, kızın onu sürüklemesine izin verdi. Kız birkaç metre uzaklarında kalan daire şeklindeki ışıklara giderek Rüzgar'ın tam olarak görmediği bir şeylere dokundu. Önlerindeki kapı tıslayarak yanlara doğru açılırken Rüzgar evinden çok ama çok uzakta olduğunu anlamıştı.
İçinde olduğu iki yanı kapılarla kapalı koridor tamamen metalik malzemelerden yapılmıştı. iki uçtaki kapalı kapıların arasında dörder tane daha kapı vardı ki Rüzgar bu kapıların az önce çıktığı yer gibi birer yatakhane olduklarını tahmin etti.
Işıklar tavanda, duvara yakın bir halde düz çizgiler şeklinde sıralanmıştı; uyku saati olsa gerek hepsi koridora loş bir ışık veriyor, insanın içinde huzursuzluk iletiyordu.
Rüzgar buranın filmlerde gördüğü uzay gemilerine benzediğini düşündü. Bir anda içine kendi zamanından çok uzak olduğu düşüncesi işlerken paniklediğini hissetti. Gülümsedi, kalp çarpıntısı ona canlılık veriyordu.
"Arda!" dedi kız fısıltıyla bağırarak. "Gelsene." Düşüncelerinden sıyrılan Rüzgar yüzünde kıza göre anlamsız olan gülümsemeyi sildi ve onu takip etti. Kız sağ taraflarında kalan kapının önünde onu bekliyordu.
Kız yine birkaç düğmeye basarak kapıyı açarken bu sefer noktaları düzgün bir şekilde görebilen Rüzgar kızın el hareketlerini izledi. Kapıların açılma şifresi zihnindeydi artık.
Loş, metal koridorlar ilerledikçe Rüzgar'ın düşünce bulutları da yükleniyordu. Bulutlardan düşen ilk damla karşısındaki kızı nasıl kullanacağıydı. İkinci damla, kızın "Arda" dediği Rüzgar'a karşı bir zaafı olduğu belliydi. Rüzgar ise onun gibi bir karaktere çok uzun süre dayanamayacağını bilmesine rağmen içinde bulunduğu durumu kavrayana kadar kızla takılmayı düşünüyordu.
Üçüncü damla, ileride yaşayacağı şeylere karşı şimdiden hazırlanması belki de en iyi olanıydı. Kızın adını bilmiyordu. Buradaki hiçbir şeyin adını bilmiyordu. Bir pot kırması an meselesiydi. Buna bir çözüm bulmalıydı.
Dördüncü damla, Rüzgar birden yere yığıldı.
Gözlerini açtığında ilk fark ettiği etrafın daha aydınlık olduğuydu. Bulunduğu oda -revir olduğunu tahmin ediyordu- kesinlikle birkaç lambayla aydınlatılmış koridorlardan daha iç açıcıydı.
Kafasını çevirmeye çalıştı. O yarı açık yarı kapalı gözlerle etrafını seçmeye çalışırken kızın sesi duyuldu, "Arda?" Rüzgar gözlerini açmaya çalıştı. Bilerek yere düşmüştü yine de bütün bu oyunun inandırıcı olması için gerçekten bayılması gerektiğini bildiğinden, düşerken bilerek kafasını yere sertçe çarpmıştı.
Kızın dokunuşunu kolunda hissetti. "Arda?" Rüzgar mırıldandı. Görüşü giderek iyileşiyordu. Şimdi sağ tarafında bir taburede oturmuş olan kızı, onun arkasındaki beyaz önlüklüyü rahatça seçebiliyordu. Bakışlarını tekrar tavana çevirince metalsi tadı aldı. Geminin revirinde olduğuna emindi.
Birkaç başarısız denemeden sonra konuşmayı başardı, "Neredeyim?" "Revirdesin. Doktoru uyandırmak zorunda kaldım. Neyse ki bir şeyin yok." "Doktor..." diye mırıldandı Rüzgar. Kızın arkasında yakalı, beyaz bir ceket giyen adama baktı. İnce bir fiziği vardı, başı keldi ve yorgun görünüyordu. Rüzgar'ın çarkları dönmeye başladı.
Kendini otoritesi olan birine getirmeyi başarabilmiş miydi? Odaya göz attı. Orada. Adamın arkasında, tezgahın üstünde bir kontrol paneli vardı. Rüzgar uzakta olsa bile ekranın üzerindeki kimlik ikonunu seçebiliyordu. Güzel, bu işine yarayabilirdi.
"B-bana düştüğüm anı gösterebilir misiniz?" "Ne?" Kız şaşırmıştı. "Lütfen! Bu çok önemli." Rüzgar'ın bu ani çıkışıyla kız bakışlarını doktora çevirdi. Doktor kıza bakarak omuzlarını silkti. Masanın üzerinden saydam tabletini aldı. Rüzgar odaklandı. Bundan sonraki birkaç saniye çok önemliydi. Hiçbir şeyi kaçırmaması gerekiyordu.
İşte bu. Doktorun geminin etrafındaki kameralara erişim izni vardı. Doktor tableti Rüzgar'a çevirirken Rüzgar travmalıymış gibi gözlerini kırpıştırarak görüntüyü izledi. Kız ilerliyor, çocuk birden olduğu yerde durup yere düşüyor. "Biliyor musun..." dedi doktor, şimdiye kadar ilk kez konuşmuştu. "Sisteminde bayılmana sebep olabilecek hiçbir şey bulamadım." Bakışlarında şüphe vardı. "Tamamen psikolojiğe benziyor." Gözlerini kısmıştı. Rüzgar'ın tepkisini bekliyordu.
Rüzgar gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
obeson
Science Fictionobeson by MarvelousAnnabelle (Türkçe) farklı kaynaklardan aynı hapları alan insanların bu haplar sayesinde geçtikleri paralel evrendeki hikayeleri