Gökyüzünü içime çektim. Boğazıma dolu dolu asit tadı verdi. Bankın sırtına yaslandım.
"Bir daha anlat, onu dinlemek istiyorum. Son kez." Derin bir nefesi hışırtıyla verdi ağzından. Bıkmıştı. "Son kez." dedim.
"Arya, o adama aşık mısın?"
Başımı sağa sola salladım. "Hayır," Bunu kendime sormuştum. "değilim."
"Son kez anlat, lütfen."
"Peki, tamam, anlatacağım."
Oturuşumu değiştirdim, eteğimi toplayarak ona döndüm. O da bana...
"Siyah saçları vardı, hafif seyrek. Yani beresinden o kadarı görünüyordu." Tuna iyi bir anlatıcı değil. Anlatırken başa döner ve başka bir şeyi anlatır, ardından sondan anlatır ve tekrar baştan... "Omuzları çökmüştü, çok eğik duruyordu. Ha bir de boyu çok uzundu. Benden yirmi santimetre kadar fazlaydı."
"İki metreden fazla mıydı?" dedim geçen sefer anlatırken on santimetre dediğini anımsayarak.
"Yani, vardı o kadar. Hatta uzun bir bastonu vardı. Ona dayanıyordu. Yaklaşık 30-35 yaşlarındaydı. Yüzünde dikiş izi vardı." Kaşlarının arasını gösterip "Tam burada," dedi. "Siyah bir paltosu vardı."
"Hatırlıyorum. Paltoyu." dedim başımı sallayarak. İlk anlattığında hissettiğim o acıklı his kaybolmuştu. Artık ağlamak istemiyordum yahut ölmek üzere olduğum anlar aklıma gelmiyordu.
"Hastane kayıtlarına baktırdım. Onun kaydı yok, bana hap içtiğini söylemişti." dedim.
"Geldiğinde sapasağlamdı, bazen hırıltılı nefesler alıyordu." dedi. Bu konuyu ilk kez konuşuyorduk.
"Bekledi mi orada?"
"Çok beklemedi, bir ara ortalıktan kayboldu. Sonra görmedim." Kaşlarını çatıp yüzüme baktı. "Ona benden bahsettin mi? Yüzüme hep öfkeli bakıyordu."
"Beni terk etmen gibi mi?" dedim artık aramızda espri konusu olan olaydan bahsederek. Başını salladı. "Beni düğünden önce terk ettiğini ve senin karın olarak ölmek istediğimi söylemiştim." dedim elimi karnıma koyarken.
Yüzü durgunlaştı.
"O kararımın ani ve gençlik kanıyla olduğunu biliyorsun." dedi.
"Bir de anne vesvesiyle," diye düzelttim onu. Küçük bir homurtu çıkarıp başını salladı. "Senden ayrıldığımda anladım, sen olmayınca yaşardım ama hep eksik yaşardım. Bir elim yokmuş gibi, kötürüm gibi kalırdım."
"Sen de çok bencil bir adam olarak geri dönme kararı aldın." dedim gülerken. Gülümseyip bir kolunu omzuna uzanmam için açtı. Tişörtünün üzerine bir öpücük kondurup başımı o öpücüğün üzerine yasladım.
"Her erkek gibi çocuğum olsun istiyordum." Sıkıntıyla nefesini verdi. "Baba olmayı, senin doğuracağın çocuğun babası olmayı istiyordum."
Aniden omzundan kalkıp yüzüne baktım. "Aa, şimdi istemiyor musun? Hadi kalk gidiyoruz, aldıralım bu bebeği!" dedim suçu sonradan hamilelik hormonlarına atacağım şakayla.
"Hadi ama Arya, şakaydı." dedi başımı tutarak omzuna düşürürken. Boynuna yaslanıp kokusunu içime çektim. "Burada ölecektim biliyor musun? Tam bu bankın üzerinde, o, ambulansı aramasaydı ölüp gidecektim. Hem de senin yüzünden."
"Biliyorum güzelim, biliyorum. Özür dilerim."
Okurken yüzünüzde tebessüm, içinizde burukluk olduysa siz de benim gibi hissetmişsinizdir ve hatta tek gözünüzde bir damla yaş biriktiyse bir ara, hah işte siz de benim gibi duygusalsınızdır. Size teşekkür ediyorum fakat okuduğunuz için değil, şu an yaşadığınız için, hayatın kıymetini bildiğiniz için, ölümü bir kurtuluş olarak görmediğiniz için. Nefes aldığınız için size teşekkür ediyorum.