Ali Rıza

48 6 5
                                    

Ertesi gün öğleden sonra saat dört için sözleşmiştik. Starbucks'tan içeri girer girmez yeni çekilmiş kahve kokusu gevşememi sağladı. Gözlerimle hızlıca masaları taradım. Ali Rıza görünürde yoktu. Kendime white chocolate mocha alıp rahat olduğunu bildiğim koltuklardan birine geçtim. Bu şube genelde kalabalık olurdu koltuklarda yer kalmazdı ama bugün tenhaydı nedense. Bir yandan kahvemin tadını çıkarırken bir yandan da bugünkü görüşmenin nasıl geçeceğini düşünmeden edemiyordum doğrusu. Biri bana gelip  "Oyun oynuyoruz da benim de cezam seninle bir hafta çıkmak" dese onu orada laflarımla döverdim. Ama tabi ben kızdım . Kızların böyle durumlarda nasıl cevap verecekleri bellidir. İstisnalar olabilir. Anlaşılan erkeklerde durum bizdekinden biraz farklı.
...
...
....
Eyvahhh!!!
Geldi işte.
Masamda elimde kahveyle beni görünce başıyla hafifçe selam verdi ve kahve sırasına geçti. Bana da onu inceleme fırsatı doğdu tabi. Hatırladığımdan daha farklı değildi. Uzun boyluydu. Baby face diye tabir edilen tiplerdendi. Ayakkabıları da pahalı bir şeye benziyordu. Dar kalçalarından spor yaptığı belliydi. Aslında her şey çok mükemmel görünüyordu. Ama beni rahatsız eden bir şey vardı. Nasıl tarif etsem hani şöyle bir söz vardır. "Bir şey olması gerekenden  daha mükemmel görünüyorsa orada muhakkak bir terslik vardır." Bu veya buna benzer bir sözdü işte.

"Selam. Nil'di değil mi?"
"Evet. Sende Ali Rıza."
"İsim hafızam biraz zayıftır senlik bir şey yok yani. Ee nasılsın bakalım dün partide eğlenebildin mi?"
"Bilmem güzeldi. Eğlendim diyebilirim. Son kısmı da olmasa daha güzel olurdu tabi."
"Yapma o kadar mı kötü benimle sevgili olmak?"
"Seni tanımıyorum ki. Tanımadığım biriyle sevgili olmak - tabi gerçek bir ilişkiden bahsetmiyoruz -biraz garip geliyor kulağa. Açık konuşmam gerekirse senin de böyle bir teklifi hemen kabul etmene şaşırdım."
"Doktor ayağıma geldi diyebilirim. Biliyor musun? Bence o Tuğçe denen kız bilerek beni seçti."
"Ne yani tanışıyor musunuz? Yani neden sen?"
"İkimizde  Mimarlık okuyoruz."
"Nasıl bilerek seçti ne düşünmüş olabilir ki?"
Masanın iyice ortasına yaklaşarak fısıltıyla "Sır saklayabilir misin?" diye sordu.
"Evet yani yeni tanışsakta bana güvenebilirsin."
Az öncekinden daha kısık bir sesle ki  duymak için nerdeyse kulağımı ağzına dayadım "O halde söylüyorum ben eşcinselim." deyiverdi.
Kafamda mı kurdum? Yanlış mı duydum. Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.
"Ne? Dalga mı geçiyorsun benimle ne demek eşcinselim?"
Şşşştt!!!
"Sessiz ol eşcinselim dedim sağırım demedim bağırmasana öyle uluorta. Bak Nil, ben eşcinselim yani senin cinsine bir ilgi duymuyorum. Anlatabildim mi?Bana bu teklifte bulunman şöyle işime geldi. Çünkü eşcinsel olduğum ortaya çıksın istemiyorum."

Rahatlamadım desem yalan olur. Derin bir oh çektim."Ama iyi de neden bunu kendine yapıyorsun? Bu çok acımasızca. Yani kim ne düşünürse düşünsün. Bu senin hayatın."
"Demesi kolay, ben bile kendi kendime zor kabullendim bu durumu. Bunu yaşamayan bilemez. Üstelik sen bence bana akıl verene kadar o Tuğçe cadısına nasıl karşılık vereceksin onu düşün."
"Hala anlamadım. Tuğçe neden seni seçsin ki aklında ne vardı sence?"
"Partiden bir kaç gün önce bölümde laflıyorduk. Nasıl oldu anlamadım ama bana eşcinsellikle ilgili imalarda bulundu. Anlayacağın şüphelendi. Emin olabilmek için de senden bana çıkma teklif etmeni istedi."

"Belki de derdi sen değilsindir de benimdir. Peki benden ne istiyorsun Ali Rıza?"
"Aliş diyebilirsin. Bak bir hafta sevgili numarası yapmak benim imajım açısından iyi olacak. Bu durumu kabullenip açıklamaya henüz hazır değilim. Lütfen yardım et."

Öyle üzgün duruyordu ki cidden üzüldüm. İnsanları ne kolay yaftalayabiliyorduk. Ne düşündüklerini neler hissettiklerini hiçe sayarak onlar hakkında çekinmeden konuşuyorduk. Yeri geliyor ahkam kese kese fikir beyan etmekten de geri kalmıyorduk. Daha önce bu konuyla ilgili hiç düşünmediğimi farkettim. Toplumun gerçekleriyle yüzleşmeliydik.

"Tamam kabul ediyorum. Sana yardım edeceğim."
"Teşekkür ederim Nil, sen cidden iyi bir kızsın."
"Ben teşekkür ederim Ali Rıza yani Aliş."

Aliş'le sevgili rolü yapmak tahminimden daha keyifli geçti. Okula gitmediğim için zaten sıkılıyordum. Görüşmemizin birine Tuğçe ile Timur'u ve de Kaan'ı çağırdık. Timur ile Kaan aynı bölümdeydiler. Timur oyun oynanırken uyuyordu ama yine de iddiamın arkasında olduğumu görmesi gereken insanlardandı . Tuğçe'nin Aliş ile ilgili düşünceleri de boşa çıkmış oldu. Görüşme sırasında Kaan benim Aliş'le olan samimiyetime şaştı kaldı. O surat asacağımı düşünmüştü sanırım. Halbuki ben içten içe ne kadar eğleniyordum. Üstelik bu da ister istemez dışıma yansıyordu. Bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Aliş'le aşkımız kısa sürse de dostluğumuz uzun yıllar devam edecekti.

******

Cezam bitmişti şimdi okula bomba gibi dönme vaktiydi. İki haftalık ders notlarını toparlamam yarım günümü almıştı. Fotokopicide geçen koskoca yarım gün. Havalar iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Kampüsün her yeri sapsarı yapraklarla dolmuştu. Öğle yemeklerini yemekhanede yemezsek eğer cafelerden birine geçerdik. Bazen oralara da sığamaz çimlere yayılmak isterdik. Ama şimdi hemen hemen her gün çimler ıslak. Üstelik her gün de yağmur var. Bugün vize tarihleri belli oldu. İki hafta sonra her gün bir vize var. Bu da ne demek oluyor bir sürü de okunacak not. Sanırım artık yoğun bir tempoya girmem gerek. Roma Hukuk'u dersine ne bir kere girdim ne de sınavına katıldım. O yaşlı moruk beni zaten bırakacaktı. Ama inadım inat gerekirse mezuniyetimi uzatırım ama o adamın dersime girmem.

Vizeler genel olarak iyi geçti. Hepsi sonuçlanmasa da Roma Hukuk'u hariç bir firem olmayacak gibi duruyor. Dersten sonra bir kaç arkadaş kahve içmeye gittik. Cansu da içlerindeydi. Küs değiliz. Otobüse yetişmek için kalkanlar olunca masada tek kaldım. Son bir kaç yudum kahvem kalmıştı. Tam kalkmaya hazırlanıyordum ki arkamdan bir sesle irkildim.

"Hey !Korkutmak istemedim seni"
"Bir an boş bulundum."
Bu gelen Timur'dan başkası değildi. En son Aliş'le resmi olarak ayrıldığımız gün görmüştüm onu..
"Biraz vaktin varsa otursana laflarız hem. Bir kahve daha içer misin?"
"Olur valla. Hava buz gibi zaten ısınamadım bir türlü."

Timur hoş çocuktu. Uzun boylu, kalıplı birisiydi. Burnu yüzüne ayrı bir hava katıyordu. Oldukça karakteristik olan yüzüne cuk diye uymuştu. Hani robot resim çizerken bir insanı tarif edersin ya- kaç kere ettiysem:)- işte Timur herkesin tarif edebileceği bir tipti.

Dakikalar içinde derin bir sohbete daldık. O da okula benim gibi arabayla gidip geliyordu. Kampüsün dışındaki yeni yapılan lüks villalardan birinde ailesiyle beraber yaşıyordu. Anlattıklarından ailesine düşkün olduğu belliydi. Bir iki kez Ali Rıza konusu açılsa da Timur'un yüzünü ekşitmesiyle kısa sürede kapandı.

Kahveler bitip arabalara doğru yürürken hoş sohbetim için teşekkür edip durmuştu. Tokalaşıp ayrılmaya hazırlanırken de gözlerini yumup hızlıca dudaklarından süzülen sözler karşısında donakalmıştım.
"Nil, ben senden çok hoşlanıyorum."

Bölümü beğendiyseniz ⭐️'a basmadan geçmeyin. Desteklerinizi bekliyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere❤️

Ben Nasıl Kocaman Bir Kadın OldumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin