İKİ YIL SONRA
Mayıs sonu, bulutsuz, sıcak bir gündü. Havaların ısındığı iyiden iyiye belli oluyordu. Böyle zamanlarda derslere girmek bile başlı başına yorucuydu. Neyse ki derslerin çoğu bitmiş geriye sadece final sınavları kalmıştı. Sınavlardan önce okulun motivasyon kaynağı olarak gördüğü "Bahar Şenliği" zamanı gelmişti. Üç gün boyunca gündüz çeşitli eğlenceler, yarışmalar akabinde akşamda konserler olacaktı. Tabi bütün bunlar da bol bol eğlence demekti.Üçüncü sınıf bitmek üzereydi. Bu yıl sorumluluğun daha az olduğu hem de okula iyice alışmış olmanın rahatlığını yaşadığım bir yıldı. Ama aynı zamanda hayatımı değiştiren olayların da başlangıç yılıydı. Timur'la iki yılı aşkın bir süredir beraberdik. Huzurlu bir ilişkimiz vardı. Birbirimizi seviyorduk.
Konser için hazırlanırken telefonum çaldı. Timur olduğunu düşünerek hızlıca açtım. Ama maalesef arayan Aliş'ten başkası değildi.
"Çalmadan açtın resmen."
"Sevgilim arayacak Alişciğim meşgul etmesen telefonumu."
"Aman yesinler sevgilisini."Diyerek bastı kahkahasını. Sonra endişe için de devam etti. İnişli çıkışlı bir ruh hali olduğunu bildiğimden alışkındım buna.
"Ne diyeceğim. Sence geçen gün beraber aldığımız gömleği mi giyeyim yoksa az önce fotoğrafını yolladığım gömleği mi?"
"İkisi de aynı gömlek değil mi?"
"Olur mu Nil, birisi koyu yeşil öteki zeytin yeşili."
"İyi tamam zeytinli olanı giy. Zaten geciktim. Timur neredeyse gelir hadi oyalama beni kapatıyorum."
"Akşam konser alanında buluşuruz." Dediğini duyar gibi oldum kapatırken.Tam telefonu kenara bırakıp makyajıma bakıyordum ki mesaj geldi. Bu kez beklediğim kişidendi.
"Canım, seni almaya gelemeyeceğim. Kampüste buluşuruz. Bye."
"Tamam hayatım ben kendim gelirim."Konser alanı epey kalabalıktı. Bizimkileri güçlükle bulabilmiştim. Sadece Timur'u öptüm. Geri kalan herkesi elimle selamladım. Aliş'e bu renk oldukça yakışmıştı. Yeni gömleğiyle benden şık göründüğü kesindi. Hararetli hararetli Kaan' a bir şeyler anlatıp duruyordu tüm erkeksi tavırlarına bürünerek.
Tuğçe, yıllara rağmen tarzını hiç bozmamış ve yine bir karış etek giymişti. İkimizde birbirimize sahte bir gülümseme ile selam vermiştik. Zaten hemen hemen hiç konuşmazdı benimle. Timur'un ikizi olmasa selam bile vermezdim ama maalesef şartlar bunu gerektiriyordu. Bu kez yalnız değildi. Yanında daha önce yemekhanede rastladığım yakışıklı, sarışın bir çocuk vardı. Hayli samimiydiler. Kaan, her ne kadar Tuğçe'nin peşinden çok koşsa da adı konulmuş bir ilişkileri olmamıştı bunca zaman. Tuğçe, canı istediği zaman Kaan'la görüşür canı istemezse görüşmezdi. Kaan'ın Tuğçe'yi tanıdığı ilk günden beri zaafı vardı. Bu yadsınamaz bir gerçekti.
Asıl konser öncesi, adı sanı çok duyulmadık bir grup şarkı söylüyordu. İstediği reaksiyonu dinleyenlerden bir türlü alamıyordu. Asıl konser birazdan başlayacaktı. Devasa bir sahne kurulmuştu. Özel ışıklar müziğin ritmine göre ortalığı aydınlatıyordu. Havadan görüntü alan iki tane "Drone" seyircilerin görüntüsünü hemen arkadaki büyük ekrana yansıtıyordu. Drone, üzerimizde süzülüp duruyor alçaldıkça herkes hep birlikte el kaldırıyor bu sayede ekrana izlenmeye değer görüntüler çıkıyordu.
"Aşkım, dans edelim mi?"diyorum Timur'un koluna sarılıp.
"Ben beceremiyorum biliyorsun."
"Bugün biraz garipsin, bir şey mi var?"
"Ne olacak Nil, bir şey yok."
"Bir şey varsa söyle lütfen."
"Üzerime gelme!"
Tek dediği buydu ve hızlıca yanımdan uzaklaştı. Herkes kalabalığa karışmıştı. Kimse görünürde yoktu. Bu konuşma canımı sıkmıştı. Son zamanlarda anlayamıyordun onu. Neticede uzun süredir beraberdik ve başlarda oldukça romantik olan Timur'dan pek eser kalmamıştı. Son zamanlarda ne desem tersliyordu. Halbuki bir sorunumuz yoktu. Problem çıkaran ben değildim. Mutlu, huzurlu bir ilişkimiz vardı. Bir insan daha ne isterdi ki?"Hey bu surat ne?" Gelen Gözdeydi.
"Biraz canım sıkıldı. Boşver sorma. Sen neredeydin? Göremedim bir türlü."
"Sana bomba gibi haberim var belki keyfin yerine gelir."
Asıl konser nedense bir türlü başlamıyordu. Seyircilerden topyekün homurtular yükseliyordu.
"Taner hoca."
"Ne olmuş Taner hoca'ya?"
"Kovulmuş."
"Ne! Sahi mi? İşte buna içilir " deyip elimdeki kolayı ağzıma boca ediyorum.
"Nasıl olmuş anlatsana?"
"Memurlardan biri şikayet etmiş. Belli aralıklarla cinsel taciz dilekçeleri alan rektörlük adının böyle bir skandalla anılmasını istemediğinden basmış kıçına tekmeyi."
Keyifle gülmeye devam ederken kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Herkes çılgınlar gibi alkışlıyor, tezahüratlar ediyor, ıslık çalıyordu. Bulunduğum yerden sahne az buçuk görünüyordu. Ayağa kalktım. Ama sahnede kimse yoktu. Ama hemen arkadaki dev ekranda gördüklerim beni olduğum yere çivilemişti. Görüntülerde çekildiklerinden habersiz Aliş ile başka bir çocukla öpüşüyordu. Bunu gören kalabalık avazı çıktığı kadar bağırıyordu.Malum olaydan sonra Timur hemen yanıma geldi. Arkasından da Tuğçe.
"Sana demiştim bu çocuk gay diye. Bak gördün mü haklı çıktım. "
"Timur lütfen."
Tuğçe araya girerek" bende başından beri şüpheleniyordum senin de en yakın arkadaşın Nil, nasıl fark etmedin?" Zaten cevabını bildiği bir soruyu sorduğu belliydi.
"Sende biliyordun değil mi ve bana söylemedin" dedi Timur.
"Bunu söyleyecek kişi ben değilim. Şimdi müsaade et gidip onu bulayım perişan haldedir."Kampüsü alt üst ettim ama yok. Aliş'ten bir haber yok. Telefonu da kapalı. Ne olursa olsun bana mesaj atar, haber verir diye düşünüyordum ama yanıldım. Çok utanmış olmalıydı. Merak içinde kıvrandım. Baktığım yerlere bir daha baktım ama yer yarıldı içine girdi sanki. Geç saatte eve vardığımda apartmanın içinde onu gördüm. Perişan halde görünüyordu.
"Aliş, iyi misin? Her yerde seni aradım."
"Nil, dedi sadece ve ayaklarımın dibine kustu."
Boğuk boğuk öksürdü. Zeytin yeşili gömleği sırılsıklamdı.
"İyi misin."
"İntihar etmeyi bile beceremedim."
"Ne, ne intiharı çabuk arabaya, doğru hastaneye gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Nasıl Kocaman Bir Kadın Oldum
ChickLitHer kadının içinde küçük bir kız çocuğu vardır. Peki yaşadığımız bunca olaya rağmen o küçük kız hala küçük kalabilecek mi?