Deniz
Sinir dolu ama genel olarak boş bir okul zamanını daha bitirdikten sonra Kıvanç'ı çıkışta kıstırıp şu Çağla'yı emanet ettiği çocuk hakkında bilgi almaya çalışıyordum. Aslında endişelerimin nedeni biraz da Çağla kaynaklıydı. Hayır çocuk sempatikse bizimki hiç uslu durmaz, ukala ve sinir bozucuysa sinirden deliye dönerdi. İki türlü de beynimi yiyeceği kesindi. İtiraf etmem gerekirse şu grubun içinde bir Çağla bir de Hazal'a söz geçirirken ecel terleri döküyordum.
Bu iki manyak beni sinir ediyor ama çoğu zaman geri adım dâhi atmıyorlardı.
Kıvanç hem bu yüzden hem de hiç tanımadığımız birine savunmasız bir kızı (hem de bize yakın olan bir kızı) emanet ettiği için öfkemin hedefi olmuştu.
Yoksa gayet sakin bir insanım. Pamuk gibiyim ben lan!
"Kes olum. Seni felç edip üzerinde et parçaları ile akbabaların önüne atmamam için bir neden söylemediğin sürece o ağzını hareket dahi ettirme!"
Bir dergide okuduğum işkence yöntemi gözlerimin önüne gelirken durup bir düşündüm. Adama vücudunu hareket ettirmesini engelleyecek bir ilaç verip et parçaları ile beraber akbabaların önüne koyuyorlardı. Ölümünü felan izliyordu böyle. Ay tövbe, o dergiyi niye okudum hâlâ bilmiyorum. Büyük ihtimalle bugünlere ön hazırlık felan yapıyorumdur...
Karşımda sürekli kırptığı gözleri ile melül melül bana bakan Kıvanç'a doğru sert bir adım daha atıp burnunun dibine girip bağırdım.
"Konuşsana lan!"
"Konuşma dedin." Dedi titrek bir sesle.
Bu çocuk gerizekalı. Uydur bir neden. Ne bileyim felç etmek için ilacımın olmadığı gerçeğini yüzüme vur felan.
Derin bir nefes alıp konuşması için bir tehdit daha savuracaktım ki yanıma gelip kolumdan tutan Derin ile bu hayalimde suya düştü.
"Deniz. Hazal az sonra gidip bakacakmış zaten. Annesi bugün şehre gelmiş. Eve 1 saat sonra onunla dönecek ya. O arada bir gidip bakarım dedi. Şu an Kıvanç'ı öldürsen de değişecek bir şey yok. Hem zaten...."
Derin'e Kıvanç'ı öldürmenin yararlarından bahsetmek için aklımda oluşturduğum liste de, onun bana gevelediği sözlerde bir anda havada asılı kaldı. Kıvanç'a doğru ilerleyip ceketini çıkartan Kaya bir süre sonra tüm görüş alanımı kapsıyormuş gibi ondan başka bir şeyi göremez olmama sebep olmuştu. Bunu farkeder etmez kendime bir güzel kızıp, Derin'in geçen seferki iddialarına kanıt vermemek için tekrar ona baktım.
Hâlâ beni ikna etmeye çalışıyordu. Kaya'nın olduğu tarafa bakmamı Kıvanç'ın da orada olmasına bağlayıp daha da telaşlanmıştı.
"Tamam Derin of! Yüzme antremanına da geç kaldım yine zaten. Gidiyorum ben. Hazal'a söyle hastaneye gitmeden arasın beni bir. Sorması gerekenleri söyleyeceğim ona. Görüşürüz."
Kaya orada olduğu için Kıvanç'ın yanına gitmem pek mümkün değildi zaten. Kavga etme işini erteleyerek mantıklı davranmaya karar vermiştim.
Derin'i ve havuzu ekip Hazal'la beraber hastaneye gidebilirdim.
Hem yarın Kıvanç için daha fazla vaktim olması da benim açımdan önemliydi.
Tüm bu avantaj ve planlarımı yüzüme yansıtmamaya çalışarak arkamı döndüm ve hızla ilerlemeye başladım. Derin veya bir başka tanıdığın bana bakmadığına emin olduğum anda hemen yanımda duran ufak markete girdim. Ben kendime tutku alarak kızların geçmesini beklerken marketin içini bir kahkaha sesi doldurdu. Elimdeki paketlerle arkamı döndüğümde soğutucunun önünde arkadaşları ile sohbet eden Kaya'yı farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞTEN KALAN
Humor"Tamam şağkin ol şağkin ol " diye Buz Devri Sid'in taklidini yapan Derin'e doğru sinirliymiş gibi bakmaya çalıştım. Sadece çalıştım daha çok gülmüş de olabilirim. Aman neyse. Bizi ve 7 valizimizi (aslında 5 kişiyiz ama Çağla ve Hazal malı makyaj ma...