Çağla
Hastaneden çıktıktan sonra normal bir gün yaşamayı umarak boş hayallere kapıldığımın farkındaydım, evet. Ama bu kadarını bende beklemezdim. Hazal'ın beklediğimiz gibi aldatılması -ki ben bunu en başından anlamıştım- , macera arayışımızın hüsranla sonuçlanması, yetmezmiş gibi babalarımızın çağırılması derken Deniz akşam için bana bir iyilik yapmış ve mekana gitmemiz konusunda Kıvanç'ı ikna etmişti. Nasıl bir yer olduğunu bilmediğimiz için rahat ama fena görünmeyen kıyafetler almıştık Alya'dan. Ama gelin görün ki bu kıyafetleri giymenin bedelini hiç de rahat ödeyemeyecektik...
Deniz onlarla buluştuğumuz noktada Alya ve beni kovalamış ancak Hazal'ı korkutamamıştı. Yine de durmayıp yol boyu kafamıza ettiği de büyük bir gerçek.
"Şuna bak ya?! Bak, bak görebiliyor musun? Ben göremiyorum! Keşke az daha kısa giyseydiniz!"
"Off Deniz! Abartma. Daha kısaları da vardı. Giymedik. Ne büyüttün ya!"
Deniz bana gözlerini büyüterek baktı. Derin ise artık benim iyiliğimi düşünmekten vazgeçmiş olacak ki onu tutmayı bıraktı.
"Lan bunun daha kısa olanı da mı var sende Alya?! N'apıyorsun lan sen bunun bir kısasını?! Bikini olarak mı kullanıyorsun?! Ben aha bunların üzerindekileri bile yüzerken kullanamam!"
Alya sadece göz devirdi. Bu kız bana mı özeniyor be?!
"Deniz, cidden yeter artık! Kendi kıyafetlerinle ilgilensene sen!"
Hazal'ın meşhur atarını yiyen Deniz şaşkınlık içinde kafasını eğip üstündeki bahçıvana baktı. Beyaz bluzunun üzerinde çok güzel durmuştu. Söylemeden geçemeyeceğim...
"Nesi var lan kıyafetlerimin?!"
Deniz olduğu yere çakılırken biz devam ettik. En önde asık suratla ilerlediğini gördüğüm Kıvanç durduğunda Deniz koşarak bize yetişmişti. Önünde durduğumuz büyük kapıya baktım. Üstünde beyaz ışıkla 'Mekan' yazıyordu. Mekanın adı Mekan...
Baya yaratıcı...
Kapının önünde güvenlik görevlilerinin olmaması alkol kullanılmayan bir yer olduğunun göstergesiydi. Yani bir de 18 yaş muhabbeti yapmayacaktık.
Ama işin heyecanı kalmaz ki...
İçimde kalan bir kaç parça heyecana umutla bağlanırken Kıvanç kapıyı açtı. Açılan kapı ile beraber ağzımın da açıldığına eminim...
Koridor koridor değil, mübarek Samanyolu Galaksisi!
"Sayın yolcularımız otobüsümüz 5 dakika içinde kalkacaktır. Lütfen özel eşyalarınız, gözleriniz ve salyalarınızın yerinde olduğundan emin olunuz ve kemerlerinizi takınız... Teşekkürler."
Kulağımın dibinde şehirler arası otobüs anonslarına cover yapan Alya'yı yavaşça ittim.
"Siz içeriye doğru ilerleyin isterseniz ama ben burda kalacağım."
Siyah duvar üzerine konulan minik beyaz led lambalarla çevrili olan koridora tekrar bir göz attım. Küçük ve kuvvetli olmayan lambalar loş bir ortam sağlamıştı ama bir yandan da ışıl ışıldı.
"Seninle muhattap olmayacağım..."
Tiksinerek bana bakan Alya'ya omuz silktim ve koridora odaklandım. Nasıl olsa benden coğrafya notu isteyecekti o.
Duvarlarına hayran hayran bakarak geçtiğim koridorun sonundaki kalabalık insan topluluğuna göz gezdirdim. Kıvanç'ın söylediğine göre alkollü içecekler satılmayan ve pek tekinsiz kişilerin olmadığı bir yerdi. Yine de sadece bir kaç adım sonra bizim de bir parçası olacağımız kargaşadan ürkerek Hazal'ın koluna girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞTEN KALAN
Humor"Tamam şağkin ol şağkin ol " diye Buz Devri Sid'in taklidini yapan Derin'e doğru sinirliymiş gibi bakmaya çalıştım. Sadece çalıştım daha çok gülmüş de olabilirim. Aman neyse. Bizi ve 7 valizimizi (aslında 5 kişiyiz ama Çağla ve Hazal malı makyaj ma...