Arkamdaki kişi hızını artırıp bana yetişti ve kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekti!..
Beni tuttuğu sırada aniden irkilerek geriye bir adım attım ama karşımdaki çocuk kolumdan tutmaya devam etti. Tek elini üzerindeki kahverengi deri ceketin cebine koyup çıkardığı kulaklığı bana göstererek "bu sizden düştü" dedi.
Bu benim kulaklığımdı ama nasıl düşmüştü? Tabi ya montumun cebindeydi. Ben kafamda cinayet senaryoları uydurup koştururken düşmüş olmalıydı.
Almakla almamak arasında yaşadığım küçük tereddütten sonra elinde tuttuğu kulaklığımı almaya karar verdim. Zaten benim kulaklığımdı, almayıp da ne yapacaktım, "yok istemiyorum, al şunu geri götür mü" diyecektim.
Korkudan hâlâ titremekte olan elimle kulaklığımı alıp "Teşekkür ederim" dedim sonunda.Bir süre elime baktıktan sonra korktuğumu anlamış olacak ki "üzgünüm, korkutmak istememiştim" dedi
"Yok...yok sorun değil" dedim titreyen sesimle.
Elimdeki kulaklığı ima ederek "tekrar teşekkür ederim" dedim.Yüzünde oluşan küçük bir tebessüm ile "rica ederim" dedi.
Oradan bir an önce ayrılıp kendime bir çeki düzen vermek için arkamı dönüp yürümeye başladım.
Bu son günlerde gerçekten herşeyi fazla abartıyordum, kafamda türlü türlü senaryolar uydurup, kendi kendimi korkutuyordum.
Içimde takip ediliyormuşum gibi bir his vardı.
Cidden bir an önce normal bir insan gibi davranmalıydım.Artık az önceki gibi kendi kendimi korkutmayı bırakıp etrafıma baka baka yola devam ettim. Dar bir sokaktaydım. Etrafım en fazla iki katlı olan evlerle çevriliydi.
Bütün evlerin boyaları dökülmüş, camları tahta ve gazetelerle kapatılmaya çalışılmıştı. Ve bu onlara korkunç bir görünüm kazandırıyordu.
Acaba bu evlerin içinde yaşayan var mıdır? Veya bu evlerde daha önce yaşayan insanların hepsi nereye gitmiştir? Belki evler çok eskidir ve sahipleri çoktan ölmüştür.
Duvarların üzerinde dikkat çeken tek şey duvar yazılarıydı. Bir yığın serseri tarafından eğlenmek amacıyla yazılmış duvar yazıları. Çoğu yerde küfür yazsa da, genellikle klişeleşmiş aşk sözleri daha fazlaydı.
Duvar yazılarını okurken eve epeyce yaklaştığımı farkında bile olmamıştım. Ev ile aramda çok kısa bir mesafe kalmıştı.
Işlek bir yola çıkmıştım, az önce olduğu gibi boş bir sokakta değildim, bu biraz olsun rahatlamamı sağlamıştı.
Kolumdaki saate baktığım an arkamdaki korna sesi yüzünden birden sıçrayıp arkamı döndüm. Tam bağırmaya başlayacağım sırada arabanın içindeki kişiyi görmemle bu kararımdan vazgeçip sinirli bir şekilde yüzüne baktım.
Yiğit yüzüme bakıp pis pis sırıtıyordu. Bu çocuk neden hep sırıtıyordu böyle, bu hareketi sinirlerimi bozuyordu. Ağzın'nın ortasına bir tane çakasım geliyordu. Salak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI TUVAL
Teen FictionÖnünüzde tuvaller olduğunu düşünün, insanların hayatlarını resmedildiği tuvaller. Bu resimleri o tuvalere sizler yapıyorsunuz, o tuvallerdeki resmin nasıl olacağını sizler karar veriyorsunuz. Herkesin hayatının resmedildiği tuvallerde her tondan re...