DIKKAT!
Bu kitap, hiçbir wattpad kitabından ÖZENTI DEĞILDIR! zaten kitabımı okursanız özenti olmadığını farkedersinizIYI OKUMALAR!
←→
Eğer gerçek aşk istiyorsan, tene değil kalbe dokunacaksın.
BOB MARLEY
Omuzumda çantamla, boş sokağın ortasında tek başıma okula yetişmek için hızlı adımlarla yürüyordum. Sokakta kimsecikler yoktu. Yalnızca ben ve yağan yağmur vardı. Ve tabii sabahın erken saatleri olduğu için karanlık da bana eşlik ediyordu. Yağmurun sesi ve toprağın o müthiş kokusu heryeri sarmıştı. Yani pek yalnız sayılmazdım.
Yağan yağmur ortalığı su altında bırakmıştı adeta. Yağmur suları kaldırımın yanında ki oyuklardan geçip sokağın aşağısına doğru akıyordu.
Bense geçen suya basa basa yürüyüp, çıkan sesi dinliyordum. Vıcık vıcık diye bir ses çıkıyordu bastığım heryerde. Nedense bu sesi çok sevmiştim, bunu her yağmur yağdığında oluşan su birikintilerine basarak yapmalıydım. Ama şu an buna pek vaktim yoktu, okula yetişmem lazımdı.
O yüzden bu güzel düşünceden bir an önce kurtulup yoluma hızlı adımlarla devam ettim.
Çantam bir anlığına omuzumdan aşağıya doğru kaydı, çantamı bir çırpıda düzeltip cebimde titremeye başlayan telefonumu cebimden çıkarıp elime aldım.
Derste çalarken ses çıkmasın diye hep böyle yapardım, sessize alırdım. Çünkü en son sessize almayan kişinin sonu disiplin olmuştu. Çocuğun telefonu bir kere çaldı diye direk disiplinlik olmuştu, yani bizim okul herşeyi fazlasıyla abartıyordu.
Telefonumun ekranına, beni arayan kişinin kim olduğuna baktım, beni arayan kişi Ezgidi.
Ezgi, okuldaki en yakın arkadaşımdır. Ve tabii en sevdiğim. Kendisiyle okula ilk geldiğim zaman tanışmıştık, üç yıldır aynı sınıftayız ve üç yıldır sıra arkadaşıyız.
Okulda herşeyi birlikte yapardık, hiçbirşeyi yalnız başımıza yapmazdık. Mesela onunla birlikte okuldan kaçardık, onunla birlikte yazılı zamanları kopya kağıtları hazırlayıp, kopyayı da birlikte çekerdik. Ve daha aklınıza gelebilecek birçok şey...
Telefonum ısrarla çalmaya devam edince açmak zorunda kaldım.
"Ezgi?"
"Nerdesin? ikinci derse gireceğiz" görünüşe bakılırsa geç kalmam onu fazlasıyla sinirlendirmişti. Ama bu benim suçum değildi. Çünkü önce sabah telefonumun alarmını ayarlamama rağmen çalmamıştı -Dün akşamm sabaha kadar telefonumla oynayıp şarjını bitirmiştim-, sonra kıyafetlerimin ütülü olmadığını farkedip yarım saat boyunca ütülemek zorunda kalmıştım, en sonunda ise geç kaldığım için otobüsü kaçırmıştım ve okula kadar yürümek zorunda kalmıştım.
"Tamam. Yoldayım geliyorum"
"Hadi bir an önce gel. Yoksa son ders yapılacak olan yazılıya yetişemiyeceksin. Buna da yetişmezsen sıfır diye girecekmiş hoca, tekrarı falan yok yani" dedi.
Bir de sınav çıkmıştı başıma, ben bunu tamamıyla unutmuştum. Nasıl bir aptalım ben. Elimi anlıma koyup öfkeyle ovalamaya başladım. "Sınav olduğunu tamamen unutmuşum" dedim sıkıntıyla.
"Aferin sana, dün yine bütün gece telefonunla oynarsan olacağı bu. Bir kere de sana söylemeden kendin dersi düzgünce dinleyip sınav'a hazırlansan." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI TUVAL
Genç KurguÖnünüzde tuvaller olduğunu düşünün, insanların hayatlarını resmedildiği tuvaller. Bu resimleri o tuvalere sizler yapıyorsunuz, o tuvallerdeki resmin nasıl olacağını sizler karar veriyorsunuz. Herkesin hayatının resmedildiği tuvallerde her tondan re...