K. Tamam ufuk hallet sen. Ben ararım seni.
Telefonu kapatıp cebime koydum. Sınıfa girdiğimde Zeynebi göremedim.
Tabi yaa! Dansı var onun.
Canın yanına gidip oturdum.
C. Oo günaydın Kerem bey
K. Günaydın Yağmur yok mu?
C. Zeynebin yanında.
Burun kıvırıp önüme döndüm.
C. Bakmaya gideyecek mîsin?
K. Neden gidiyim ki?
C. Ulan kız dans edecek ve sen gitmeyeceksin öyle mi?
K. Evet! Bi tebrik eder şans diler cıkarım.
C. Pes vallahi. Sen kal ben gidiyorum
O giderken bende ayağa kalktım. Etrafta kimse yoktu. Herkes izlemeye gitmişler.
Aman ne hoş.
Koridordan yürüyüp soyunma odalarına gelince durdum. Çünkü Yağmurun sesini duydum.
Y. İyi şanslar canım benim. Hadi görüşürüz
Z. Tamam tatlım.
Yağmur uzaklaşırken ben yürüyüp Zeynebin kaldığı odanın önüne geldim. Kapı açık olunca içeride elinde telefonla oynarken bir yandanda dans ediyordu.
Hayran bakışlarımla beyazların içinde kuğu gibi süzülüşünü izlerken kalbimin carpıntısını yutkunarak geçirmeye uğraşıyordum.
Kat kat eteği bir oraya bir buraya sallanırken incecik belinin kıvraklığından gözlerimi alamadım.
Üstündeki südyen kılıklı kıyafeti görünce yüzüm düşsede kendimi toparladım.
Şimdi o Emre piçi elleriyle çıplak beline dokunup sarılacak mı? Dokunmayı boşver. O südyenden-
Z. Hiii!! Kerem korkuttun.
Ulan o südyen ne lan.
K. Özür di-dilerim. Ben sadece sana bakmaya gelmiştim.
Gülümseyip geri adım atarak üzerini gösterdi.
Z. Nasılım?
K. Çok güzelsin
Dememle kaşlarım kendiliğinden çatılırken beynime dolan kesik kesik düşüncelerle gözlerimi kıstım.
Ben bu kelimeyi ilk kez kullanıyorum ama sanki...sanki önce kullanmiş gibiyim Zeynebe.
Z. İyi misin sen?
K. İyiyim.
Hadi Kerem tam zamanı.
Yanına gidip yüzünü ellerimin arasına alarak alnından öptüm.