❤️
Uldız başını yukarı kaldırdı. Ay çok parlaktı, neredeyse her yeri güneş gibi aydınlatıyordu. Baskın yapmak için harika bir geceydi. Dağın tepesinden baktı, ovada ki Çinlilere.İlginç bir şekilde sessizlerdi. Metehan zamanındaki gibi hükmedemiyorlardı artık Çinlilere ve onlarda bundan yararlanıp, isyan çıkarıyorlardı. Baskın yapacakları köy daha aşırıya gitmiş, ipek yolunda ki tüccarlara saldırmış, yağmamışlardı.Uldız'ın atı hafifçe ileri atıldı. O da sahibi gibi biran önce savaşmak istiyordu. Adını hak eden bir attı. Uldız, atının yelesini okşayıp;
"Hooo Hırçın, kızım sakin"
Dedi gülümseyerek, atı kılıcı onun her şeyiydi.
Gözü etrafında ki askerlerini taradı. Hepsinin gözünde bir avuç ateş, korkusuz bakışlarla bakıyorlardı.
Artık zaman gelmişti, Uldız, elini havaya kaldırdı. Tüm askerler pür dikkat oldular. Uldız'ın bir hareketiyle saldırıya geçeceklerdi.
Hırçın Şahlanıp atıldı ileri doğru, Uldız elini hızla sallayıp, gür sesiyle:
"Haydeee!" diye bağırdı. Tüm askerler gürültülü bir şekilde köye doğru gitmeye başladı.Etrafta ki sessizlik, Uldız'ı Şüphelendirmişti. Seslerini hiçbir köylünün duymamış olması imkânsızdı. Köyde bir tek tüy bile harekete etmiyordu. Tam köye varacakken. Hızla atını dizginledi:
"Tuzak !" diye bağırmasıyla; askerin durması bir oldu. Onların duracağı düşünmeyen Çinliler. Saklandıkları yerden oklarını atmaya başlamışlardı. Ama menzilleri yetmediği için hiçbir askere zarar verememiştiler. Ama Uldız, atını ters çevirip kaçıyormuş gibi geldiği dağa doğru sürmeye başladı. Askerleri de onu takip ediyorlardı.
Uldız'ın kaçtığını sanan Çinliler atlarına atlayıp kovalamak için peşlerine düşmüşlerdi. Uldız'ı öldürmek için bulunmaz bir fırsat olarak düşünüyorlardı.
Uldız Atını hiç bu kadar yavaş sürmemişti. Tuzağa düşmüşlerdi, Çinlilerin baskından haberi vardı. Bu durum Uldız'ın canını sıksa da her zaman ikinci, üçüncü, hatta dördüncü bir planı olduğu için onları uygulamaya geçmişti. Köstebeği savaştan sonra bulup öldürebilirdi. Önce şu Çinlileri haklamalıydılar.
Çinlilerin iyice yaklaştığına kanaat getirip, atını iyice yavaşlattı.
Çinli komutan Ho-Tsun sesini duyabiliyordu."Uldız Han, artık sona geldiniz ha! Kelleni mızrağımın ucunda taşıyacağıma emin olabilirsin, senin için büyük bir şeref"
Uldız atını ona doğru çevirdi, sadece gülümsedi. Ho-Tsun bu gülümsemeye sinir olmuştu, birazdan ölecek olmalarına rağmen, af dilemek yerine dikleniyorlardı. Bu kendine güvenleri, Ho-Tsun ve askerlerini tedirgin etmişti.
Uldız gülümseyen yüzüyle:
"Senin pis kellenle ben mızrağımı kirletmeyeceğim Tsun, kendi toprağımda ölü bedenleriniz bile yeri yok."
Dedi sakince.Çinli komutan bu duruma sinir olmuştu ama elinde çok büyük bir kozu daha vardı. O da başını dikleştirip,
"Şuanda diğer askerlerimin yağmaladığı topraklardan mı bahsediyorsun?"
İşte Uldız bunu beklemiyordu. Otağı'nın olduğu yerde çok az asker vardı. Ki-ok
Kağan da başka bir baskındaydı. Artık burada daha fazla zaman kaybedemezdi.Gençliğin verdiği sinirle çekti kılıcını ve bağırdı askerlerine:
"Haydee!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA HUN (Tamamlandı)
FantasiSelenga ve Uldızın aşkı❤️ Tarihi fantastik bir aşk... #tarihi#fantastik#Romantik#komedi#