Ruh Eşim{5}İyi Misin?

868 47 0
                                    


Keyifli okumalar 💕

Sinan
Masadan kalkıp gözyaşı dökerek hızla yanımdan uzaklaşan Meltem'i izledim bir kaç saniye. Ne yapıyordum ben? Ona bu kadar acı çektirmem doğru muydu? Benden uzak durması için ileride daha fazla canının yanmaması için bugün bunu yapmalıydım. Ama en azından onu bu halde sokak ortasında yalnız başına bırakmaya hakkım yoktu.

Tam masadan kalkmak üzereyken karşımda duran telefonu fark ettim.'Deli kız telefonunu unutmuş'diye mırıldandım gözden kaybolmak üzere olan Meltem'e bakarken. Bu sırada  masaya  gelen  garsona  hesabı ödeyip hızla Meltem'in ardından koştum.

Gözlerim uzun ince orman yolunda onu arıyordu.

Bu kadar kısa sürede nereye kaybolmuştu? Yoktu işte! Acaba çok mu üzerine gitmiştim? Dakikalar ilerledikçe
endişelenmeye başlamıştım. Başımı ellerimin arasına alıp korkuyla kendi eksenim etrafında dönerek her noktaya baktım. Gözlerim etrafta onu ararken

"Meltemm!" Diye bağırdım tüm nefesimle.

Nereye gitmiş olabilir diye düşündüm bir kaç saniye. Aslında gidebileceği bir yer vardı. Evet kesinlikle oradaydı. Neden daha önce aklıma gelmedi ki bu benim. Hemen arabaya binip gaza bastım.

•. •. •. •.

Meltem

Aşınmış orman yolunda yürümemi engelleyip beni yavaşlatan siyah stiletto ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Kısa sürede buradan, Sinan'dan uzaklaşabilmem için tüm engelleri aşmam gerekiyordu. Gözyaşlarıma aldırmadan koşmaya devam ettim. Her adımda kulaklarımda Sinan'ın sesi çınlıyordu.

* "Evlilik denen saçma bağın var olması yetmezmiş gibi, bu bağın seninle olması istediğim en son şey. Umarım bundan sonra beni rahat bırakırsın" *

Ben bu cümleleri hak etmemiştim.

Ana yoldan toprak yola ulaşınca adımlarımı yavaşlattım. İşte benim gizli dünyama ulaşmıştım.

Büyük çam ağaçları ile bezenmiş ormanın ortasında gizlenen cennet, ay ışığında parlayan küçük göl tam karşımdaydı. Yeşilin kokusu, ormanın sessizliğine karışıyordu.

Bu kadar büyük ağaçların yapraklardan gökyüzünü görebilmem olanaksız olduğu için her zaman ki yerime gölün kenarında ki ahşap iskeleye oturup ayaklarımın suya değmesine izin verdim. Gözlerimi kapatıp ormanın kokusunu içime çektim. Ardından yavaşça eskimiş ahşap iskelenin üzerine kendimi bıraktım. Herkesten uzaklaşmak. Herşeyi unutmak istiyordum.

Yavaşça gözlerimi açtığımda gökyüzünde parlayan yıldızları görünce gülümsemeye başladım.

Ne kadar aptalca düşünmüştüm yıllardır. Yıldızları izleyip ruh eşimin hayalini kurmak çocukçaydı. Bugün daha iyi anlıyordum ki ruh eşi diye bir şey yok. Yıldızlar da işe yaramıyor. Ne onu bana getiriyorlar nede beni ona götürüyorlar. Tüm bunlar kendini kandırmaktan başka bir şey değil.

Bu sırada ormanın içinden gelen tuhaf bir sesle irkilip hemen ayağa kalktım.

Allah'ım benim kadar aptalı varmıdır acaba? Neden bu saatte buraya gelmiştim. Öfkeden gözüm hiç bir şey görmemişti yine. Ve ayaklarım beynimden komut almadan beni gecenin karanlığında ormana getirmişti. İyi güzel gelmiştim ama eve nasıl gidecektim şimdi?

Aynı ses daha yakından daha güçlü duyuldu. Neydi o? Bir kuş olabilir mi? Yada bir kurt? Korkuyla iskeleden inip kocaman gövdesi olan çınar ağacının altına sığındım. Bu ses bir kurda ait olmasa da tam karşımda ağaçların arasında belli belirsiz parlayan gözler kesin bir ayıya aitti.

Çok korkuyordum. 'Allahım bana yardım et' diye mırıldanırken ellerimle yüzümü kapattım. Ormanın derinliklerindeki şey her neyse onu görmek istemiyordum. Korkudan istemsizce titremeye başlamıştım.

"Meltem! Sen iyi misin?"

Bu...bu ses! Yavaşça ellerimi gözlerimden çektim. Gecenin karanlığında ay ışığında parlayan bir çift mavi gözle karşı karşıya kaldım.

"Sinan.." diye mırıldandım ağlamaklı sesimle.

Onun soru işareti dolu endişeli bakışlarına  aldırmadan kollarımı boynuna doladım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

• • • •

Dakikalar süren kısa ve sessiz yolculuğumuzun ardından kasaba meydanına gelmiştik. Ne o nede ben tek kelime etmemiştik. Hayatımda yaşadığım en berbat geceydi. Bu gece hakkında hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. Ama sessizliği bozmam gerekiyordu.

"Beni nasıl buldun?" diye sordum tek nefeste. Yaşanan onca şeyden sonra sorulabilecek en saçma soruydu belki de.

Arabayı yolun kenarına çekip.

"Zor olmadı." dedi ve devam etti "Sen eskiden de böyleydin gerçeklerden, seni mutsuz eden herşeyden kaçmak için o ormana sığınırdın."

Cümlesini bitirdikten sonra başını bana doğru çevirip gözlerime baktı "Hiç değişmemişsin hâlâ çocuk gibisin." dedi.

Sinan yine cümleleriyle beni şaşırtıyordu. Ne söylemem gerektiğini bilemedim. Deniz mavisi gözlerinde kaybolmamak elde değildi. Ama bunu kendime yapamazdım. Birkaç saat önce bana hakaretler yağdıran Sinan da aynı kişiydi sonuçta.

Sinan'ın gözlerinin ve sözlerinin büyüsünden kurtulmak için şaşkın bakışlarımı onun gözlerinden ayırıp yola yönelttim.
Kararlıydım kalbim her ne kadar beni onaylamasa da ona istediği şeyi verecektim. Aklımı dinlemem en iyisi olacaktı.

"Hayatımın geri kalan kısmında bu aptal gece hakkında tek kelime duymak istemediğimi bilmeni istiyorum." dedim Ve bakışlarımı, hâlâ benim üzerimde olan bir çift mavi göze yönettim.

Cevap vermesine fırsat tanımadan devam ettim.

"Bundan sonra endişelenmene gerek yok. Her şey istediğin gibi olacak. Artık seni rahat bırakacağım. Ama senden de bir isteğim var benim yoluma çıkma. Seni bu günden itibaren görmek bile istemiyorum."

* * *

-bölüm sonu-

RUH EŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin