Ruh Eşim{19}Özür Dilerim

488 24 14
                                    

Keyifli okumalar ❤

Ed Sheeran 🎶 perfect 🎶

Neler olduğunu anlayamayacak kadar çok yorulmuştum. Sinan'ın bitkin olduğu kadar umut dolu gözlerine bakıp sorumu tekrarladım.

"Yıllardır hayaliyle yaşadığım bu an için özür dileyemem ne demek oluyor Sinan?"

Birşeyler vardı. Yolunda gitmeyen Sınan'a acı çektiren birşeyler.
Sinan saniyeler içinde bana cevap vermek için hamle yaptığı sırada gözlerini sımsıkı kapattı.

Elini sol kolunun altına götürdü acıyla kıvranıyordu ama herşeye rağmen benim karşımda dimdik, güçlü durmak için çaba sarf ediyordu.

"İyi misin?" Dedim endişeyle.

Cevap veremeyecek kadar kötü görünüyordu.
Benden uzaklaşıp gitmek istediği belliydi. Her zaman yaptığı şeyi yapacaktı hızla toprak yola doğru döndü ama adım atacak durumda değildi.

Ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Korku ve endişeyle Sinan'ın kolundan tutup durdurdum.

Acı içinde kıvranarak eliyle sol kolunun altını tutmaya devam ediyordu. Onu böyle güçsüz görmeye alışık değildim.

Ben yanlış mı görüyordum yoksa Sinan'ın t-shirtünün üzerinde kan mı vardı. Daha dikkatli bakınca tam olarak kan olmadığını gördüm. Günbatımı renginde bir sıvı mıydı?

Neler olduğunu anlamak için panik ve endişeyle gri t-shirtünü yukarı doğru kaldırdım. Gördüklerim karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim.

Açık kalan ağzımı elimle kapattım.

Sinan'ın kolunun altında derin bir yara izi vardı. Daha dikkatli baktığımda bunun yara değil muhtemelen enfeksiyon kaptığı için kanamaya yüz tutmuş bir ameliyat izi olduğunu fark ettim.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Sinan karşımda acı içinde kıvranıyordu ama benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Yavaşça Sinan'ın tişörtünü tekrar indirdiğimde gözgöze geldik.

"Bu ne demek oluyor Sinan?" Diye sordum endişeli bakışlarımı Sinan'ın acı içinde kıvranmaktan kızaran masmavi gözlerine bakarak. Bana cevap verecek gücü bile yoktu. Sinan'ı ilk defa bu kadar güçsüz çaresiz görüyordum.

Cevap vermesini beklemeden kolundan tuttum.
"Hadi daha fazla vakit kaybetmeyelim hastaneye gidelim."

Saniyeler öncesinden biraz daha iyi görünen Sinan gözlerini açıp bana baktı.

Onu acı içinde bırakan bir kaç kısa öksürük sonrası
"Buna gerek yok." diye fısıldadı.

"Saçmalamayı bırak artık! Bu defa seni dinlememi bekleme benden. Hemen şimdi gidiyoruz!" diye çemkirdim.

Benim sözlerim Sinan'ın umurunda değil gibi görünüyordu.

Onun acı çekmesi karşısında çaresizce gözyaşlarımı akıtarak
"Lütfen." diye yalvardım.
Sinan güçlükle attığı birkaç adımla tam karşıma geçti.

Burun buruna göz gözeydik. Aramızdaki mesafe neredeyse yok denecek kadar azalmıştı.

Gözlerindeki hüznü, acıyı, çaresizliği görebiliyordum.
Elini kaldırıp gözlerimden süzülen birkaç damla yaşı sildi.

"Özür dilerim." diye mırıldandı.

Şaşkınlık ve soru işareti dolu bakışlarımı Sinan'a yönelttim.

"Sinan..." Cümlemi tamamlamama izin vermeyen Sinan elini dudaklarımın üzerine kapatıp susmamı sağladı.

Yeterince güçsüz düşmüştü onu daha fazla yormamak için sessizce dinlemeye devam ettim.

"Hayatına girdiğim için, tutarsız davranışlarım için özür dilerim.
Yıllar sonra bu kasabaya geri döndüğüm, her defasında senin gözlerinden düşen yaşların sebebi olduğum için özür dilerim."

Sinan'ın dudaklarından dökülen cümleler daha çok gözyaşı dökmeme neden oluyordu.

Gözyaşlarım Sinan'ı durdurmak için yeterli değildi. Uzun zamandır bu günü bekliyormuş gibi durmadan tereddüt etmeden kendinden emin bir şekilde cümlelerini dudaklarından dökmeye devam ediyordu.

"Savaşmadan yenilgiyi kabul ettiğim, kaybetmeye mahkum hissettiğim için özür dilerim."

Gördüklerim doğru muydu? Sinan'ın masmavi gözlerinden usul usul yaşlar süzülüyordu.

Evet vücudundaki derin yara acı içinde kıvranmasına neden oluyordu ama şuan ruhu vücudundan çok daha fazla çaresiz ve nefessizdi.

Bir çocuk kadar masum görünüyordu. Desteğe ve derin yarasına merhem olacak sevgiye ihtiyacı vardı.

"Seni herşeyden çok seviyor olmama rağmen bunu hiçbir zaman söyleyemediğim için seni senden bile gizli sevdiğim için özür dilerim."

"Özür dilerim Meltem. Seni sevmeyi hak etmiyor olmama rağmen onbeş yıl boyunca sevdiğim için özür dilerim. İçtiğim suda, yürüdüğüm yolda, soluduğum havada sen vardın. Seni her nefesimde var ettiğim için özür dilerim."  

Parmaklarımı Sinan'ın dudaklarına götürüp konuşmasına engel oldum. Birkaç saniye sadece birbirimizin gözlerine baktık.
Parmaklarımla Sinan'ın gözlerinden dökülen birkaç damla yaşı sildim. Bunu yaparken ağladım, sadece ağladım.

Kim ne der diye düşünmeden. Güçsüz hissetmeden korkusuzca gözyaşı döktüm.

Duyduklarım, gördüklerim hayatımın şokunu yaşamama neden olmuştu. Gökyüzüne bakıp yıldızlarda izini aradığım kişi tam karşımdaydı. Kim ne derse desin Sinan benim kaderimdi. Çünkü o da benim onu sevdiğim gibi belki de çok daha fazlası beni seviyordu.

Sinan usulca bana yaklaşıp gözlerimden süzülen bir damla yaşı öptü.

"Bundan sonra benim yüzümden gözyaşı dökmeni istemiyorum." diye fısıldadı.

"Özür dilerim Sinan." diye mırıldandım ve devam ettim.
"Bu güne kadar senin sevgini de acını da göremediğim için özür dilerim. Gökyüzüne baktığımda hüzünlü gözlerini göremediğim için özür dilerim."

Cümlemi bitirir bitirmez kollarımı Sinan'ın boynuna doladım. Sımsıkı sarıldım. Gözlerimi kapatıp deniz kokusunu içime çektim.

Birkaç dakika sonra Sinan kollarımın arasından uzaklaşıp

"Senden istediğim tek birşey var Meltem. Beni unutman. Hayatına hiç girmemişim, bu kasabaya hiç dönmemişim gibi unut beni."

Gözlerindeki istikrar ve sesindeki kararlılık beni korkutmuştu. Ama herşey için artık çok geçti.

"Sen ne saçmalıyorsun? Hayatıma girip aklımı karıştırıyorsun. Ben farkında olmadığımda bile beni düşünüp her düştüğümde ilk koşup elimden tutan sen oluyorsun. Sonra karşıma geçip "beni unut" diyorsun. Herşey bu kadar basit mi? Hem daha sorumu cevaplamadın." dedim bakışlarımı vücudundaki ize yönelterek

"Neyin var?"

Derin bir nefes alan Sinan sorduğum soruyla çok daha fazla acı içinde kalmıştı.

Ortamda oluşan kasvetli havanın dağılması için
"Pekala o halde cevabımı sen istediğinde alırım." diye atıldım.

Sinan biraz olsun rahat bir nefes almıştı.

"Artık gidebilir miyiz?" diye sordum hüzün dolu gözlerine bakarak.

"Nereye gidiyoruz?"

"Tabiki hastaneye. Sanırım ilk olarak pansumana ardından güçlü bir ağrı kesiciye ihtiyacın var."

"Beni teyzemin evine götür." diye mırıldanan Sinan'a öfke dolu bakışlarımı yönelttim.

"Lütfen Meltem." diye mırıldanınca isteğini kabul ettim.

*. *. *.

~melek~ 

RUH EŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin