Hızlı bir şekilde yürürken Diana'da arkamdan geliyordu.
"Nasıl yani onu dönüştürecek misin? David bunu isteyip istemediğini bile bilmiyorsun!"
"O güçlü olmak istiyor ve ben bunu ona vereceğim."
"Ya o bunu daha kötü etkilerse o zaman ne olacak?"
Durdum ve ona döndüm.
"Kötü etkilese de bir şey fark etmeyecek! Zaten zamanla buna alışıyorsun...hatta bazı zamanlar o duygusuz yaşayamıyorsun." Dedim ve yürümeye devam ettim. Bu sefer arkamdan gelmemişti.
Chris'i bulmalıydım. Onunla bu konuyu konuşacaktım.
-Bella
"Ee Bella?...sen ne zaman sürünü kurmayı düşünüyorsun?" Diye sordu kahve dolu fincanı önüme getirirken.
"Bilemiyorum yani ben buna kendimi hazır hissetmiyorum. Zaten başımıza her türlü sorun geliyor. Birde bununla uğraşabileceğimi sanmıyorum. Hem şu epsilonların da gitmesi beklemeliyim. Ancak öyle bir düzen içine girebilirim." Dediğimde ciddi surat ifadesini yüzüne takınmıştı.
"Onlar gitmeyecekler Bella! İstediklerini almadıkları sürece peşimizi bırakmayacaklar. Bu benim ve senin için elbette sorun değil. Sonuçta bir deltayı öldürmek oldukça zor.....ama..diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim."
"Her şeyi atlattık Tessa...neden herkes bunda bu kadar endişeleniyor. Bir tek ben mi bunu oluruna bırakıyorum."
"Senin için söylemesi kolay. Yalnızca bir insan olduğunda nasıl korktuğunu hatırlamıyor musun yani? Savunmasız olduğun zamanlardan bahsediyorum tatlım..sende en az onlar kadar korkmalısın. Korkmasanda öyle yapmalı ve davranmalısın."
Kafamı sallamıştım. Sanırım haklıydı. Bu kadar duygusuz hissedemezdim. O sırada aklıma bir söz gelmişti. Bunu daha önceden Eric'in ağzından duymuştum.
"Delta hislerini kaybeder!" Diye fısıldamıştım. Yoksa bana da bu mu oluyordu? Hislerimi kayıp mı ediyordum?
-David
Chris'e az önce olanları anlatmıştım. Elbette bunu olumlu karşılamıştı. Sonuçta o da artık sürümü bir an önce kurmamdan yanaydı. Zaten bende kararımı vermiştim. Beni kim durdurabilirdi ki?
Dolapların önünde konuşurken Chris'in gözleri bir anda arkama doğru kaymıştı. Orayı izliyordu. Ne olduğunu anlamak için ben de arkamı döndüğüm sırada Jessica'yı görmüştüm. Bir çocukla konuşup gülüşüyorlardı.
Chris kafasını salladı.
"Onunla konuşup derdinin ne olduğunu soracağım!" Dedi. Tam bir adım atmıştı ki onu tuttum ve geriye çektim.
"Sence konuşmaya değecek mi? Onunla konuştuğunda hatasını anlayıp özür dileyeceğini falan mı sanıyorsun?"
"Arkadaşlığımızın hatrı olmalı David."
"Yok ki o böyle bir şey yapıyor!" Dedim sert bir şekilde.
"Onunla konuşamayız. Konuşamazsın! O her şeyden önce Ed'e ihanet etti Chris. Bizi artık boşveriyorum ama Ed'e ihanet etti."
"Pekala...sanırım haklısın! Onunla artık konuşacak bir şeyimiz kalmadı. Hemde hiçbir şeyimiz.." dedi onu izlemeye devam ederek.
....
-Bella
Tessa'nın yanından ayrıldıktan sonra kendimi dışarıya atmıştım. Hava bugün biraz fala serin ve soğuktu. Üzerimdeki kot ceketime daha çok sarıldım ve yürümeye devam ettim. Ortam arabaların sesiyle dolmuştu. Gölün kenarından geçerken araba sesi dışında başka bir ses daha duymuştum. Bir ağlama sesi..
Arkamı döndüm ve ağaçların sıklaştığı yere doğru ilerledim. Ses oradan geliyordu. Bir anda durmuştum. Arkası dönük bir oğlan deli gibi ağlıyordu.
Ona yaklaştım ve omzuna dokundum. Bana döndüğünde ise yine bir şok yaşamıştım.
"Tom!"
"Senin burada ne işin var?" Diye sordum gözlerimi belerterek.
"Niye? Burası senin mi mekanın?" Diye sordu burnunu çekerken.
Gerçekten değişmiş görünüyordu. Saçları kısalmış, kilo vermişti.
İç çekerek yanına oturmuştum.
"Sanırım seninde bir derdin var..."
"Bunu da nereden çıkardın?" Diye sorduğunda ona bakmıştım.
"Başka ne için ağlayabilirsin ki?"
"Ben öylesine ağlıyordum. Bir sıkıntım olduğu için değil!"
"Sen benim bu şekilde ağladığını gördüğüm ikinci erkeksin.."
"İlki kimdi ki?" Diye sormuştu hafif tebrssüm ederek. Karşımdan gözlerimi ayırmadan cevaplamıştım.
"Chris!"
"Ben ciddiyim....neden ağlıyorsun?"
"Geçen günlerde sizi bir kafede gördüm. Hepiniz oradaydınız. O yakınlık....o sıcaklık. Hiçbir zaman benim ve arkadaşlarımın daha doğrusu arkadaş sandıklarımın arasında olmamıştı. Açıkcası içimde bir duygu var ama bunun ne olduğunu çözemiyorum...daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Bu sanki şey gibi yaprığın bir kötülükten dolayı kendinden nefret edersin ve için içini yer ya! İşte bu aynı öyle bir şey."
"Sanırım bu duygunun adını biliyorum!" Dedim ve gmzlerimi ona sabitledim. Cevabı beklercesine bakıyordu.
"Buna pişmanlık deniyor Tom! Yakında alışırsın." Dedim ve gözlerimi karşıma diktim.
"Ben çok üzgünüm!...size yaptıklarım için. Neden Anna ile birlikte olup bunları size yaptığımı bile bilmiyorum. Sanırım tek derdim David ve Tyler ileydi. O da basketbolda benden iyi oldukları için" dedi ve güldü.
"Sanırım buna da.." diye başladığım sözümü
"Kıskançlık" diye tamamlamıştı.
İkimizde gülmüştük.
"Beni affedebilecek misiniz?"
"Ben belki affederim....ama diğerlerinin özellikle Tyler ve David'in ne diyeceğini bilmiyorum." Dediğimde elini bana uzatmıştı. Uzattığı elini sıktıktan sonra gözinden akan yaşı elimle sildim ve gülümsedim. O kesinlikle değişmişti ve her insan ikinci bir şansı hakediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Arasında (5. Kitap) #Wattys2017
WerewolfKurtadam içinde #1 Yepyeni bir yıl, kısmen de olsa yeni bir düzen ve yeni bir hayat....ÜNİVERSİTE... Yorucu bir mezuniyetin ardından hayat devam ediyordu ama bazı şeyler değişmeye dünden razıydı. Dostluk bile.... Kızlar yurdunda yaşanan...