SENİN İÇİN FAZLA KARABALIK

33 2 0
                                    

SENİN İÇİN FAZLA KALABALIK

Bir mum ışığı sonrası yazılıyor bunlar sana. Eğreti aşklar sayıkladığım bir gece yarısında. Seni histerikli kâğıtlara yazıyorum. Alınma bana ey Tanrı.

Bu gece beter dünden, bu yara aksak bir gün öncekinden. Dışardaki rüzgârın fırtına olası var ama içine daha fazla karmaşa doldurası yok. O rüzgâr kaos olmadan ben içimi çürütemiyorum. Ulan dışarıdaki aptal kumlar ile sahi kalbimdeki sahranın ne alakası var? Saat tanrısızlığımı biçare geçiyorken ben yorgun düşüyorum. Sanki yelkovanla sevişmişliğim var. Uykumu kemiren düşün- celeri alıkoy benden, bu gece durulmak istemiyorum kendime dokunup seni erekte edesim var.

Bilumum (bütün) riskleri zevke getireceğim, kendimi özledim diyorum anla artık beni. Kendime dokunduğum bir maneviyatı madden istiyorum artık ve hak ettim ben bunu değil mi? Bilahare (sonra) düşün bunu derim. Çok çalıştım çok sevip seviştim. Bir tanesi geri dönse şimdi tüm o sevmişliklerimin, gönlüm bayram yeri olmaz da ne olur söyle hadi? İçin çok karabalık Tanrı, senin için çok kalabalık. Benim içimin yalnızlığından ikram ede- yim mi birazcık? Yine gecenin koynundan çıkıp, sana yazıyorum. Ge- ceye ihanet edip, sana sadık kalıyorum. Nasıl ve nereden başlayacağımı bilmiyorum. Bu ilk kez gelmiyor başıma evet, ben hep kararlı bir kararsız oldum. Ama senin ile doyasıya konuşmak istiyorum, herkesin sana sanki yok- muşsun sanki hiçmişsin gibi davranmasına aldırmıyo- rum. Seni görmek ümidini meyve bıçağım ile bilekle- rinden kesip atalı çok oldu. Yani evet her zaman olduğu gibi doğru tahmin ettin gönlümün aynası, ben bir kati- lim. Basit bir dil ile işin özeti böyle. Biliyorum senin için fazla kalabalık, senin için faz- la karabalık. Bu yüzden benim sayısı bir elin parmağını geçmeyecek günahlarım, sana göğe ulaşmış bir gökde- len kadar görkemli görünüyor. Senin için fazla kalaba- lık, senin için fazla karabalık, benim duruluğum içini bulandırıyor. Aklımı mı yitiriyorum? Benimle hep konuş istiyorum. Fakat sen hep susuyorsun bu da beni intiha- ra sürüklüyor. Ümitsizliğe doğru gidiyor ayaklarım. Ve kendimi senin suskunluğundan aşağı atarken, düşmeden önce konuş benimle diye, dua ediyorum. Konuş benimle içimdeki mezarlardan, ölü hatıralar hortlamasın. Konuş benimle ne olur, içimdeki sesleri duymama izin verme.

İntihar ediyorum sessizliğin eşliğinde görmüyor ola- mazsın! Senin için fazla kara balık olduğu için mi bu matem yoksa, “Sen öldün!” mü diyorsun, “Zaten?”

Biliyor musun?
Kuşlar, kanatları kırıldığında cıvıldamazlar. Uçama- yan kuş intihar eder. Susmak da böyle bir şeydir. İnsanın da kanatları vardır, kalbinde. Kırılınca bildiği tüm dil- lerin alfabeleri intihar eder içinde. Fakat Tanrım, senin suskunluğun kibirli bir sessizlik içinde, yaralı gibi değil de katil gibi işte.

Sen ne kuşatan bir tanrısın ne de denizin derinliğini anlayan bir balıktan.
Senin o içinin kalabalıkları içinin ölü sevgiler ile dolu karabalıklığı, elinin kiri, vicdanın neyle yıkarlar, yıka çıkmayacak o katil grisi var ya, öldürüyor beni.

Tanrı'ya Mektuplar " Kitap Oldu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin