1 Ekim 1942

85 3 4
                                    

Bugün çok yorucu bir gün oldu. Neler yaşadığımı anlatmadan önce size günlük yazmadığım günlerin bir özetini geçeyim:

19 Eylül'den sonra Stalingrad içlerine doğru ilerlemeye devam ettik. Bazen geri çekilmek zorunda kalıyorduk. Hele bazı günlerin bazı saatlerinde neredeyse tüm Sovyet ordusunun geri çekilmek zorunda kaldığını haber alıyorduk ve bu bizim moralimizi oldukça bozuyordu.

Günlük yazmadığım 11 gün boyunca şehir sürekli el değiştirdi. Savaş hala ortada devam ediyor. İki taraftan birinin kritik bir hamle yapması gerekiyor ki savaşın kilidi açılsın.

Tanrı'ya şükürler olsun ki Kosnikov ve sadık dostum Kolinsky hala hayatta. 

Biliyor musunuz? Şu an bu şehirde olabildiğimize inanamıyorum. 15 Eylül günü Stalingrad'ın en yüksek yerinde bir Alman bayrağı vardı. Gazetelerde Stalingrad'ın Almanların eline geçtiği yazıyordu. Hitler ve generalleri kendinden emindi. O kadar eminlerdi ki bombardımanlardan dolayı harabe olmuş şehri yeniden inşa etmeye bile başlamışlardı. Alman halkı Stalingrad zaferini kutluyordu.

Alman ordusu daha şehre girmeden önce A ve B olarak ikiye ayrılmıştı. A Ordular Grubu'nun hedefi ise Bakü petrolleriydi.

Stalingrad'ın sadece sahil kısımları bizdeydi. Şehrin yüzde doksanı ise onlarındı.

Ama biz şehrin sadece sahil kısımları bizdeyken bu noktalara gelebilmiştik. 15 Eylül'den itibaren gemilerle Stalingrad'a bir sürü asker yolladık, yolladık, yolladık... Ve sonunda onları sahilden biraz daha geri itmeyi başardık. Stalingrad'ın Almanların eline geçtiği palavraları yavaş yavaş azalıyordu.

Alman generaller ne telaşlanmıştır ama! Ha-ha! Hal böyleyken ikiye ayrılmış Alman orduları tekrar birleştiler. Yani Bakü'ye giden ordu da geri döndü ve şehirde savaşmaya başladı.

Neyse, daha fazla geçmişe dönmeyelim.

Stalingrad Demiryolları'na kıyısı olan her yerde çetin savaşlar yaşanıyor. Özellikle istasyonda. Lazım olursa biz de oraya gidebiliriz.

Ayrıca T-34'leri ürettiğimiz traktör fabrikası da bu şehirdeydi. Bu fabrika oldukça önemli olduğu için Almanlar hemen burayı dağıtmışlar, bombalamışlardı. Ancak şehre çıkarma yapar yapmaz bazı birliklerimiz hemen oraya gidip orayı kontrol altına aldı. Kosnikov'un anlattığına göre fabrikanın bulunduğu meydanda ve çevre mahallelerde inanılmaz kanlı ve çetin mücadeleler olmuş. Biz orada bulunmadığımız için şanslıymışız. Şu an ise orası güvendeymiş ve üretime devam ediyormuş.

Sonuçta, bu şehre ilk çıkarma yaparken sadece sahil şeridi bizdeydi, ancak şimdi şehir neredeyse yarı yarıya bölüşülmüş durumda. Yine de Alman birlikleri bizi hayli zorluyor. Özellikle açıklık alanlarda yıkıcı tanklarını kullanıyorlar. Bu yüzden dar yerlerde savaşmak daha çok işimize geliyor.

Şimdi bugün yaşadıklarımı yazmaya geçeyim: 

Sabah kalktığımızda hazırlandık ve giyindik. Günlük yazmadığım 11 gün boyunca tabii ki sayımız azalmıştı ama yanımıza yeni askerler gelmişti. Çok daha kalabalıktık. Tam tamına 48 kişiydik ve başımızda sadece bir tane çavuş vardı. O da Kosnikov'du. İki tane ise onbaşımız vardı. Kalan 45 kişi askerdi.

Sürekli ilerleyip geri çekilmek zorunda kaldığımız için günlük yazmayı bıraktığım yerden çok az ilerleyebilmiştik. Hatırlarsanız en son geniş bir sokaktaki bir binadaydık. İşte o geniş sokağı takip ettik ve karşımıza daracık bir sokak çıktı. Buradaki görevimiz telgraf hatlarını tamir etmek. Karargahtan gelen emirleri okuyabilmek için şehrin bazı yerlerine telgraf hatları kuruyoruz. Ancak Almanlar rahat durmayarak kabloları bozuyor ya da yakıyor.

İntikamın ÇağrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin