30 Kasım 1942 - 2. Bölüm

47 3 1
                                    

VİDEOYU BÖLÜM SONUNDA İZLEMENİZ TAVSİYE EDİLİR!

Karşı tarafın tankları o kadar iyi saklanmışlardı ki bizimkiler onları vuramıyordu. Onlar da bundan faydalanıp bize nişan alıyorlardı. Bizim T-34'ler de karşı saflara ateş etmeye çalışıyordu. Ancak bir süre sonra düşmanla dip dibe geldiğimiz için tankların etkisi azaldı. Artık askerler arasındaki düello başlamıştı. 

Karşıma çıkan bir Alman'a tüfeğimle ateş ettim. En ön saftakilerse ateş etmiyor, tüfeklerinin süngüleriyle düşmanın üstüne atılıyordu ve büyük miktarda hasar verip ölüyorlardı.

Karşı durağa ilk çıkışımızdan bir dakika sonra düşman artık dağılmıştı. Kimisi durağı terk edip arkadaki binalara, tankların yanına gidiyordu. Kimisi ise hala savaşmaya devam ediyordu. Artık en ön saftakiler bile ölmeden yoluna devam edebiliyordu. Çok kayıp vermiştik ancak taarruz başarıya ulaşmıştı.

Tek sıkıntı Alman tanklarının durağı dövmesiydi. Yüzbaşının emriyle güvenli yerlere saklandık. Özellikle raylara atlayıp oraları doldurduk. Burada tankların bizi vurması imkansızdı. Kalabalıktan biri -büyük ihtimalle Sergent- tankların geleceğini söyledi. Sağımızdaki ve solumuzdaki T-34'lerin hepsi sağ tarafa doğru yöneldiler. Anlaşılan sağ tarafta bir yerlerde raylar çukurdan çıkıp tekrar yükseliyordu. Bu da tankların oradan karşıya rahatlıkla geçebileceği anlamına geliyordu.

Sessizlik ve huzur dolu beş dakika sonra T-34'lerin sesi karşı duraktan duyulmaya başladı. Biz de raylardan çıkıp tekrardan az önce Almanları püskürttüğümüz yere doğru koşmaya başladık. Alman tankları hala aynı yerinde duruyordu. Ama T-34'leri fark edince binaların arasına girip yok oldu. Anlaşılan kaçan Almanlar bu sık binalarla dolu mahalleye gidiyordu. Guliyev ve birkaç çavuş daha bağırdı:

"İstasyonun yanındaki bu mahalleyi temizlemeliyiz! Tankların da yardımıyla bu çantada keklik olur! Hadi yurttaşlar!"


Saat sabah dokuza beş kala mahalleyi terk etmeye çalışan Almanların arkasından sesleniyorduk:

"Korkak faşistler!"

"Bu istasyon bizimdir! Daha da gelmezsiniz."

"Führer'e selamımızı iletin. Ha-ha-ha!"

"Ha-ha!"

Korkak tavuk gibi kaçışıyorlardı. Binalarda daha fazla tutunamayacaklarını anlayınca kaçmaya başlamışlardı ama nafile! Mahallenin tüm çıkışlarını tutmuştuk, yani kapana kısılmışlardı. Bir tanesi bile kaçamazdı ve öyle de oldu. 

23 Kasım'dan beri birkaç istasyon kaybeden Almanlar bir tanesini daha kaybetmişti. Demir yollarındaki hakimiyetlerini yitiriyorlardı. Ayrıca şehirde kapana kısılmış olmak onlara ayrı bir baskı getiriyordu. Çünkü artık erzakları, giysileri, ilk yardım malzemeleri sınırlıydı. Kısacası, zaman onların aleyhine işliyordu.

Sovyet generaller Almanların üstündeki psikolojik baskıyı iyice arttırmak için yeni bir yol buldu:

Artık Almanların ellerinde tuttuğu yerlere gizlice girilip oralara bir sürü gizli hoparlör yerleştiriliyordu. Bu hoparlörlerden çalan kaset, Alman askerleri fena derecede etkiliyor olmalıydı:

"Her yedi saniyede bir Alman askeri ölüyor, Stalingrad toplu mezar."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 23, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İntikamın ÇağrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin