Saat sekize doğru yemek dağıtım yerine ulaşmıştık. Kiliseye kurulmuştu burası. Beklediğimiz kadar kalabalık değildi.
Elimize kaseleri alıp çorba sırasına girdik. Biraz ekmekle beraber çorbamızı afiyetle içtik. Çorbalar kısmen sıcaktı. İçimiz ısındı. Savaşta içtiğiniz şu bir kase çorba, sizi lüks bir restoranda hissettiriyordu. Yemeğimizi yerken yanımızdan bir T-34 -Sovyet Tankı- geçti. Yemeğimizi yedikten sonra Kosnikov'un yanında toplandık ve harekete geçtik. Yürürken bize kısa bir açıklama yaptı:
"Bu tip sokak savaşlarında tanklar ya da uçaklar pek bir işe yaramaz. Ama bize bir süre bir T-34 tankı eşlik edecek. Şu köşeyi dönünce onunla buluşacağız."
Dediği gibi ileriden sağa dönünce tankı gördük. 24 kişi ve 1 tankla artık daha güçlüydük. Kosnikov elindeki haritaya baktı ve en önden grubumuzu yönlendirmeye başladı.
"Şu anda hiçbir eve girme gereği duymuyoruz çünkü buraları yurttaşlarımız temizledi. Yaklaşık yarım saat sonra ise aksiyona hazır olun. Ha, bu arada dün Kızıl Meydan alınmış ve yurttaşlarımız şehrin bizim bulunduğumuz noktasından yaklaşık bir yirmi beş kilometre kadar içine girmişler. Şu an gayet başarılı bir şekilde ilerliyorlarmış. Güne bu güzel haberle devam edelim istedim."
Biz de bu haberin verdiği moralle bir yarım saat daha yürüdük.
Yarım saat sonraysa Kosnikov yavaşlamamızı ve daha dikkatli yürümemizi emretti. Her adımımızda tetikteydik. Kosnikov el işaretleriyle herkese hangi binalara gireceğini gösterdi. Altışar gruplar halinde binalara girmeye başladık.
Yanımda Kosnikov, Kolinsky ve üç erle birlikte üstünde "otel" yazan bir binaya girdik. Bina beş katlıydı. Çatısından hafif hasarlıydı.
Alt kata üç kişiyi bırakıp Kosnikov, Kolinsky ve ben ikinci kata çıktık. Odalara dağıldık. Girdiğim odada sadece bir yatak vardı ve odanın tam ortasında duruyordu. Yatak o kadar alçaktı ki altına girilemezdi. Bu yüzden bakma gereği duymadım. Bu odadan çıkıp hemen diğer odanın kapısına siper aldım. İçeriyi şöyle bir kolaçan ettim. Bakış açımdan sadece bir yemek masası gözüküyordu. Etrafında iki sandalye vardı ve sandalyeler benim olduğum tarafa doğru dönüktü.
Tam içeri girecektim ki sandalyelerin arasından, masanın altında bir çift çizme gördüm. Anlaşılan bir faşist kendi aklınca bize pusu kurmaya çalışıyordu. Ayaklarımı çıkardığım anda beni vuracaktı. Tüfeğimi ona doğru doğrulttum. İki sandalye arasından nişan aldım ve BUM! Acı bir bağırış duyuldu. Silahın kolunu çekip içeri fırladım. Bir sıçrayışta adamı tam olarak görme imkanı buldum. Adam elindeki makineliyle rastgele tarıyordu. Ama yanlış yere. Ha-ha! Bir kez daha tetiği çektim ve işini bitirdim.
Odadan çıkarken silaha iki mermi daha yükledim ve şarjörü doldurdum. Elimdeki Kar98k nedense bir anlık özgüven vermişti. Kosnikov'a sağ olduğumu haber verdikten sonra bir üst kata çıktım. Oradaki odaların hepsi bomboştu. Daha sonra altı asker tüm binayı kontrol edip dışarı çıktık. T-34 ile devam ettik. Biz ilerledikçe diğer binalardan çıkan yurttaşlar bize katılıyordu ve en sonunda tekrardan 24 kişi olduk. Bu sokak tamamdı.
Yürümeye devam ettik ve sokağın sonunda bir kavşağa denk geldik. Kavşağın tam ortası boş bırakılmış, kavşaktan dönülebilecek dört sokağın da ağzına bariyerler kurulmuş ve üstlerine MG-42'ler konuşlandırılmıştı. Kosnikov el işaretleriyle saklanmamızı istedi. Hepimiz bulduğumuz bir binanın duvarına ya da yoldaki konteynırların arkasına saklandık. Kosnikov bize göre dört beş metre ileride bir yere saklanmıştı.
Kafasını çıkarıp kavşağa baktı ve tüfeğini doğrultup kum torbalarından oluşturulmuş bir bariyere ateş etti. Bir el daha ateş etti. Toplamda beş kez neredeyse aynı yere ateş ederek şarjörünü boşalttı. Ardından MG-42 bir anda ateş saçmaya başladı. Hepimiz kafamızı saklayıp Kosnikov'dan emir beklemeye başladık. MG-42 yaklaşık on saniye kesintisiz tarayıp ateşi kesti. Kosnikov çok atik hareketlerle tüfeğini hazırlayıp siperinden çıktı ve MG-42 onu fark edene kadar iki el ateş edip alnının çatından onun işini bitirdi. Ardından koşmaya başladı. Biz de onu takip ettik.
Kavşağa geldik ve bize doğru kurulmuş bariyerin üstünden atladık. Sonra kavşağın tam ortasına bir askeri yolladı.
"Sağı ve solu kontrol et asker! Bir keskin nişancı seni vurabilir! Buna hazırlıklı ol!"
Asker telaşlı biçimde sağa sola bakındı. Sonra bize doğru koşmaya başladı. Tam yanımıza varacakken bir silah sesiyle birlikte yere yığıldı. 23 kişi kalmıştık. Kosnikov planını açıkladı.
"Anlaşılan yolun sağında ya da solunda keskin nişancılar var. Kayıp vermek istemiyorum. Bu yolu kendi başımıza temizleyemeyiz. Diğer mangalarla iletişime geçip sağdan sola tüm sokağı temizleyip sonra tam gaz karşıya -ilerideki yola- doğru devam edeceğiz. Biraz beklemek gerekecek."
Saatine bakıp devam etti.
"Saat şu an dokuzu beş geçiyor. Bariyere geri dönelim -Zaten bariyerle aramızda beş metre vardı.-"
Bariyere doğru yürüdük. Kimimiz az önce Kosnikov'un siper aldığı yerde oturdu, kimimiz ise bariyerin tam dibine oturduk ve silahlarımızı temizleyip kontrol etmeye başladık. Çantamdan mataramı çıkarıp su içtim.
Bu arada T-34'ümüz de dibimize kadar gelip park etti. İçindeki dört mürettebat indi. Tankta bir nişancı, bir doldurucu, bir tank komutanı ve bir de makineli tüfek nişancısı vardı. Hemen çantalarındaki yemeklerine saldırdılar.
Yaklaşık altı saat sonra Kosnikov bize hazırlanmamızı emretti.
"Yurttaşlar, kalkın! Diğer mangalar bize yakındır. Beş dakikaya hazır olmanız gerek. Önemli ve zor bir görev bizi bekliyor. Bu sokağı keskin nişancıların ateşi altında temizlemek oldukça zor olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Çağrısı
Tarihi Kurguİkinci Dünya Savaşı'nda Doğu Cephesi'nde savaşan bir Sovyet askerin günlüğüdür. Bu asker ailesinin canlı canlı yanarak ölüşünü görmüş ve bunun sorumlularından intikam almaya ant içmiştir.