19 - 23 Kasım 1942

24 2 0
                                    

Bugün yaşadığım pek bir şey olmadı. Ama ülkemiz için çok önemli bir harekat gerçekleşiyor: Üranüs Harekatı.

Sovyet generaller savaşın kilidini çözecek o hamleyi sonunda yaptı. Almanlar şehre oldukça güçlü girmişlerdi, sonradan güç kaybetseler bile hala şehrin yarısına sahiplerdi. Ama şehre girerken şehrin sağ ve sol kanatlarını Romenler, Macarlar, Bulgarlar ve İtalyanlar'a bırakmışlardı.

Bu birlikler oldukça güçsüz ve savaşta şu ana kadar belki de hiçbir başarısı bulunmayan birliklerdi. Ayrıca bizim tanklarımıza da karşı koyamazlardı.

Bugün, 10.000'den fazla tank ve yaklaşık bir milyon asker Volga Nehri etrafına dağılmış, şehirden oldukça uzağa açılmışlardı. Moskova'dan emir bekliyorlardı.

Ben ise şehirde Almanları böyle bir harekat yapacağımız konusunda iyice uyandırmamak için bırakılan birliklerdendim. Aslında şehirde de oldukça fazla asker vardı ama bu harekat başarısız olursa sonumuz gerçekten kötü olurdu.

Sabah 06.30'da hava kuvvetlerimiz Almanların sağ ve sol kanatlarını güçlü bombardıman etti. Ardından T-34'lerimiz harekete geçti.

________________________________________________________________________________

Bugün 23 Kasım. Hala şehirdeyim. Guliyev bana ve yanımdaki diğer yurttaşlara güzel haberi verdi: Ordularımız ikiye ayrılmış, sağ ve sol kanatlara taarruzlarını başarıyla tamamlamış. Şehrin arkasında Kalaç'ta buluşmuştu. Almanlar şehirde kuşatılmıştı.

"Şimdi iki işimiz var: Büyük ihtimalle kuşatmayı yarmak için Almanya sınırından bir karşı atak düzenleyecekler. Oradaki kuvvetlerimiz bunu engellemeli. İkinci işimiz ise bu faşistlerin hepsini burada ölümle tanıştırmak."

Biraz düşündükten sonra devam etti:

"Kuşatmayı şehirdeki Alman kuvvetleri de yarmayı deneyebilir. Ama o zaman kuşatmayı yarsalar bile şehri bize bırakmayı kabul ederler. Bu da liderlerinin hiç hoşuna gitmez. Ha-ha-ha!"

Duyduklarıma inanamıyordum. Şehrin sadece sahil kısımları bizdeyken umudumuzu yitirmemiş onları geri tepmiştik. Üstelik geri tepmekle de kalmamıştık. Şimdi onları şehirde yok etmekle tehdit ediyorduk. Bu gerçekten bir mucizeydi. Belki de bir taktiksel hatanın ölümcül sonucuydu onlar için. Evet, kanatlarını savunmasız birliklere bırakarak resmen intihar etmişlerdi. Orada o tankı pencerenin önüne çekip giden Alman asker gibi akılsızlık etmişlerdi.

Şimdi bu şehirde kalan birlikler olarak tek görevimiz Almanları şehrin içine itmek olacaktı. Kuşatma birlikleri de onları sağdan, soldan ve arkadan sıkıştırıp şehrin ortasına itecekti. En sonunda çember daralacaktı ve teslim olmak zorunda kalacaklardı.

En azından umudumuz bu yöndeydi. 

Ama umut her şeydi. Bunu bu savaşta çok, hem de çok iyi öğrenmiştim.


İntikamın ÇağrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin