18 Eylül 1942

211 8 7
                                    


Eylül ortalarında, durmak bilmeyen Naziler Stalingrad'ın yüzde doksanını ele geçirmiş, Hazar petrollerine doğru ilerliyorlardı. Şehirde yüklü miktarda askeri kuvvet bırakmışlardı.

Sovyet subaylar ve Stalin tek çözüm yolunun Nazileri Stalingrad'dan kovmak olduğunu söylüyorlardı.

Şu anda bulunduğum arabada da askerler arasında bu tartışılıyordu. Kimisi bunun çok zor bir iş olduğunu söylerken kimisi korkaklık etmemek gerektiğini iddia ediyordu. Bizim bulunduğumuz kamyonette bir manga vardı. Ufak bir bilgilendirme yapayım:

Askeri bir terim olan manga, iki timden oluşur. Timler dört kişidir. Bir piyade mangası bir manga komutanı, iki tim komutanı, iki avcı eri, iki makineli tüfek nişancısı ve iki makineli tüfek yardımcısından oluşur.

Ancak bugün elimizde ne makineli tüfek, ne de tabanca vardı. Bugün ölüm kalım günüydü. Hani "Ya hep ya hiç." derler ya. İşte durumumuzu şu an bu söz çok iyi anlatırdı. Mangamızın başındaki Çavuş Kolarov anlatıyordu:

-Askerler! Bugün Sovyetler Birliği için çok mühim bir gündür. Bu faşistleri kendi şehrimizden çıkaramazsak dünyanın sonu felaket olur. Onların tanklarının gücünü biliyorsunuz. Eğer bu şehri sağlam tutup Hazar petrollerine ulaşırlarsa tanklarının yakıt sıkıntısı kalmaz ve ölümcül birer caniye dönüşürler. Aynı şey uçakları için de geçerli...

Ben tanklarının gücünü bilmiyordum. Daha dün eğitim almış bir askerdim. Ama uçaklarının gücünü iyi bilirdim. Savaştan önce ailemle birlikte Leningrad'da yaşıyorduk. Naziler Sovyet topraklarına ilk saldırdığında -Barbarossa Harekatı- Moskova'ya ulaşabilmek için Leningrad'ı da kuşattı. Tabii ki el bebek gül bebek, sivillere hiç bir şey yapmadan kuşatmadılar. Bazı evlere girip içerideki kadınlara tecavüz ettiler. Şehri bombaladılar.

İşte o bombardımanlardan biri de bizim eve denk geldi. Öğlenleyin evde, yerde oturuyor. Dışarıdan gelen tank motoru ve mermi seslerini dinliyordum. Ara sıra evimizin çok dibinden Alman askerler geçiyordu. O anlar öyle korkuyordum ki nefesimi yaklaşık bir dakika tutuyordum. Çok korkuyordum onlardan, çok. Onlar benim için bir canavardı sanki. 19 yaşındaki ben, birden 6 yaşındaki bir çocuğa dönüşüyordum. Devamını detaylı anlatamayacağım... Bu benim için çok zor. Kalemim titriyor elimle beraber. Kısaca bombardımanda annemin babamın yanarak öldüğünü gördüm. Belki bu günlüğü ileride elime aldığımda cesaretimi toplar, size yazarım. Ama şimdi hiç zamanı değil inanın. Çavuşu dinlemeye devam ettim:

-... yaptığımızı anlamalıyız. Başka bir konu da elimize silahların ne zaman geleceği. Merak etmeyin. Eğer birazdan bu lanet kıyamette canlı bir varlık olarak kalmayı başarabilirseniz ve sadece sizin çıkarma yaptığınız kıyıda değil, diğer kıyılarda da başarıya ulaşılırsa 5 - 6 saatlik bir mola vereceğiz. Bu sırada arkadan gelen diğer teknelerle silah ve asker takviyesi yapılacak.

Sizin bineceğiniz gemi bozuntusu içinde yaklaşık 36 kişi barındıracak. Dört kamyon yani. Çıkarma yapacağınız yer ise bayırlık bir yer. Yüksek ihtimalle Naziler bayırın yukarısına MG-42 (Alman makineli tüfeği) hatları kuracak ve bizi sahilde biçmeye çalışacaklardır. Hal böyleyken savaşı kazanmak zor olur. Bize arkadan Sovyet Katyusha takımları yardım edecek. Katyusha'nın ne olduğunu bilmeyen birkaç asker olabilir. Sovyetlerin belki bu lanet savaşta yaptığı en iyi şey olabilir. Hızlı ateş gücü ve korkutucu sesiyle karşı tarafa korku salıyor. Füze atıyor. Bugün füzelerinin hedefi Stalingrad kıyıları olacak. "Neden önceden bombalayıp sonra dalmıyoruz?" diye sorabilirsiniz. Aklınızı başınıza toplayın! Eğer öyle yaparsak Sovyet bombardımanı sırasında saklanırlar ve bombardıman bitince tekrar ortaya çıkarlar. Biz de sap gibi ortada kalırız. Aklınızda bulunsun. Katyusha ile beraber şu anda bulunduğumuz yerlere havan topları kurulacak. Onlar da bombardımana destek verecek.

İntikamın ÇağrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin