"Oha çocuğa bak maşşşşallaaah!" diye özellikle ş'leri uzatarak fısıldadı İpek.
Gözlerinin sabitlendiği yere döndüğümde havuzdan yeni çıkmış, saçlarını kurulayan Derin'i gördüm. "Analar ne çocuklar doğuruyor." diye devam ettiğinde artık kendimi tutamadım ve "O mu? Yapma. Malın önde gideni o." dedim ama verdiği cevap hızlı oldu "Hakkını yeme şimdi Arya, hoş çocuk.".
O sırada Derin'in de bizden yana baktığını görünce siteyi dolaşmaya devam ettik. Bu siteyi seviyorum, her yer yeşillik olduğu için bana huzur veriyor. Hele yağmur yağdıktan sonra o mis gibi toprağın kokusunu içime çekmek... İşte huzur buydu benim için. Tamamen doğayla bütünleşmek ve onu da bu sitede rahatça yapabiliyorum.
İpekle sitedeki cafeye oturduk, birşeyler içip sohbet ederken havanın karardığını fark etmemiştik bile. Saat 9'a yakın "Artık ben eve gidiyim, anca varırım." dedi. Zaten o akşam siteden Nisan'la buluşacağım için eve gidip hazırlanmam gerekiyordu. İpek ayrıldığında bende eve gittim. Hazırlanırken annem "Nereye?" dedi. "Nisan'la buluşacağım." dediğimde hemen izin verdi çünkü Nisan'la bebeklikten beri arkadaşız ve Nisan'ın anneme "Neslin Teyzoş" demesini sevdiğini fark etmeyecek kadar salak değildim. Tam evden çıkacaktım ki Nisan aradı ve yanında birini getirse sorun olur mu diye sordu, normal şartlarda yeni insanlarla tanışmayı pek sevmememe rağmen ne hikmetse tamam dedim ve aşağı onların yanına doğru yol almaya başladım.
Parkın orada Nisan'ın yanında birini daha gördüğümde durdum ve uzaktan kim olduğunu görmeye çalıştım. Uzun boylu, hafif kol ve bacak kaslı (büyük ihtimalle basket oynadığına bir işaret), kumral saçlı ve akşamın karanlığında bile belli olan gri gözleri vardı. Aslında oldukça hoş bir çocuktu. En azından dış görünüş olarak. Bir iki saniye cesaretimi toplamak için bekledim.
Vay canına, bu çocuktan gerçekten etkilenmiş olmalıyım, diye düşündüm ve ayaklarım kendi kendine ileri doğru atıldı.
Yanlarına vardığımda onca yıldan beri beni tanıdığı için canım arkadaşım hemen atılıp çocuğa bakarak "Bak bu hep sana bahsettiğim Arya." dedi en içten gülümsemesini yaparak. Pislik. Onu eğer birazcık tanıyorsam bizi sevgili yapmaya çalışıyordu, sinsi gülüşünden belli.
"Sonunda seninle tanıştığıma sevindim Arya, bende Kıvanç, çok memnun oldum." diyerek elini uzattı ve tokalaştık.
Başta Kıvanç'a karşı ne kadar ön yargılı davransam da sohbet ilerledikçe ve onun hakkında birşeyler öğrenmeye başladıkça kanım kaynadı. Mesela Galatasaray Lisesi'nde okuduğunu ve kendi oynadığı basket takımının kaptanı olduğunu öğrendim (ben oynuyor demiştim). Ayrıca iyi bir espri anlayışı da vardı, onunla geçirdiğim 3 saatin her dakikasında resmen gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Oradan buradan konu açılınca da fark ettim ki çok geniş çevresi ve her yerde ortamı vardı.
Biz ne güzel sohbeti ilerletmişken omzumda bir el hissettim. Kimin olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde ise onun Derin'den başkası olamayacağı belliydi diye düşündüm. Ama o hiç istifini bozmadan "Vay vay vay vaaay, kimler buradaymış. Arya hanım ve onun yanından hiç eksik olmayan arkadaşı Nisan."
Bu çocuk dünyaya benim sinirlerimi bozmak için gönderilmiş olmalıydı.
..."Ama bu yanınızdaki kim, daha önce hiç görmedim.". "Kendi işine baksana sen?" dedim kendimi tutamayarak. Hayır hiç bulaşmak istemiyorum ama resmen 'Arya gel beni kaşı' dermişçesine gözümün içine baka baka yapmıyor mu, uyuz oluyorum.
"Basket için geldim ama görüyorsun ki kimse takibim olmaya cesaret edemiyor." dedi en yavşak gülümsemesini yaparak.
"İstiyorsan ben seninle oynarım.". İşte şimdi tüm gözler Kıvanç'a çevrilmişti.
"Ben sadece oynamam, karşıma geçmek istiyorsan ortaya birşey koyucaz."
"O zamaaan..."
Kıvanç düşünürken Derin atıldı "kaybeden kazananın istediği bir şeyi yapsın."
"Anlaştık"
"Tamam"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evimdeki Şeytan
Ficção AdolescenteKardeşin tanımı olarak "sadık dost, her daim yanınızda olan sırdaş" kullanılır. Ama benim bir kardeşim yok. Olmaması da lazımdı. Ama annem illa bi bokluk yapmasa rahat duramazdı çünkü kıçında kurt var. Bu dünyada en nefret ettiğim kişinin babası ola...