7-Ulmo

68 5 0
                                    


Gondolin'in neşesi yerine gelmişti.Turgon artık sadece Gondolin'in değil tüm Noldor'un yüce kralı sayılırdı.Melina geldiğinden beri Maeglin'i sorgulayıcı bakışları altında bırakıyordu.Turgon'un kararlarının bir çoğunu o etkiliyordu, iyi ya da kötü.Ama babasını biliyordu ve aynı Lailas'ın dediği gibi kalbi şerle doluydu.Bir de tam tersi kararları fısıldayan Tuor vardı, Ulmo'nun gönderdiği elçiydi.Geldiği günü hatırlıyordu hala Melina.Turgon'un onu nasıl reddettiğini.Tam içinden kendisi Valar'a yardım için gitmek isteyerek yeltendiğinde ona nasıl bakışıyla reddettiğini.Mandos'un hükmü hepsini gölgede bırakıyordu yavaş yavaş.Gün yine gelecekti belki ama onu görebilecek miydi Noldor?Valar'ın içinde sadece Ulmo terk etmemişti onları.O merhametliydi ve affedici.Bir gün onunla konuştu Melina ve:

"Sana teker teker anlatmayacağım kızım artık gösterdiklerimden çıkardığın sana göre doğrudur, ama şunu unutma umut asıl umutsuzlukta kendini iyi gösterir..."

Melina önce Hurin'in beynine kazınan "Gün yeniden gelecek!" diye bağırışlarını yeniden ve yeniden duydu.Sonra kendi kehanetini sonra bir ışık süzmesi geldi gözünün önüne.Bir şenlikti bu evet.Gothmog'u gördü.Ve kralın kulesini sonra buğulu bir ses

"Noldoli'nin zaferi büyük olacak" ardından soğuk suların serinliği ve bir geçit...

Yavaşça gözlerini açtı ve ayağa kalktı Melina ve gümüş aynasına baktı.Nefes aldı ve üzerine ceketini geçirdi..Hemen Lailas'ın olduğu yere koşarak gitmeye başladı

"Günaydın!" dedi ağabeyinin omzuna dokunarak sonra ise ilerledi ve bir yere oturdu

"Günaydın" dedi Lailas bu sırada.Aklına gördüğü rüya geldi.Şenlik...ama hiç ona benzemiyordu.Birden bir sesle irkildi.

"Ben gidiyorum " dedi Lailas kısaca

"Tamam"Ağabeyi bu arada bir muhafız olmuştu bile.O ise zamanının çoğunu İnsanların dillerini öğrenmeye çalışmakla geçiriyordu.Malikanenin kapısını açtı ve sıcak güneş yüzüne vurdu.Mavi elbisesinin rengi güneşin sıcak ışığında bile soğuk duruyordu.Saçları her zamankinden daha çok rüzgarda savruluyordu sanki.Birden ona birçok şey hatırlatan bir ses duydu.Bir flüt sesi, evet!Nedenini hemen anladı Ecthelion sabahları erken saatlerde Earendil'e onun isteği üzerine flüt ve ıslık çalardı her zaman.Buna bayılan tek Earendil değildi bütün Gondolin'in ağzı açık kalırdı onun bu hünerlerine.Birden nereden geldiğini bilmediği bir cesaretle oraya yöneldi.Bunu uzaktan gören Uzun boylu, lacivert giyimli elf gülümsedi ve yanındaki Earendil'e baktı.Earendil ona teşekkür edercesine bakıyordu ve sarı saçlı güzel çocuk ona

"Bugün zamanınızı bana yeterince harcadınız teşekkür ederim" dedi ipeksi ve hayran kalmış bir sesle

"Ne demek Deniz sevdalısı," dedi Ecthelion ve Çocuğun gidişini izledi ta ki güçlü bir ses onu bu düşüncelerden sonunda arındırana kadar 

"Günaydın," dedi Melina ona uzun zamandır fazlaca görmediği gülümsemesiyle

"Günaydın" dedi Ecthelion ve "Lütfen gelin oturun" dedi pınarın yanındaki oturma yerini göstererek.Elfin yüzüne baktı, genç güneşin ışığı saçlarını kızıl-kahve gibi gösteriyor sarı gözleri ise güneşte daha hoş görünüyordu.Ecthelion ise baştan sona koyu renklere bürünmüştü.Soluk teni ve gri gözleri vardı Pınarların lordunun

"Bu aralar Lord Maeglin ile pek anlaşamıyorsunuz" dedi Ecthelion

"Evet, yani-"

"Biliyorum, ben de onun üzerinde babasının üzerinde gördüğüm bulutu görüyorum" dedi ve ardından devam etti "Beni asıl telaşlandıran sizin üzerinizde onlarınkinden kat be kat daha yoğun bir gölge var" dedi

Bunun üzerine Melina'nın bakışları sorgulayıcı bir anlam kazandı

"Kendinize dikkat edin hanımım, düşmanın gözüne fazlasıyla batıyorsunuz,"

"Ne demek istiyorsunuz beyim?" dedi Melina bir yandan da umuyordu ki onun casus olduğunu sanmasın diye

"Hayır korkmayın kişisel değil, sadece uğursuzluk da değil, bu sadece büyük bir şey bildiğinize alamet.Ve bu bilginiz Morgoth'u oldukça korkutuyor "

Melina asla anlayamayacaktı bunları nereden bildiğini o yüzden açıkça sordu "Bunları nasıl anladınız,Beyim?"

"Sıradan bir elf beyi olsam da sezgilerim oldukça kuvvetlidir"

"Sıradan olduğunuzu kim söyledi?" dedi Melina,Ecthelion kızın yüzüne baktı.Annesi kadar güzel değildi belki ama en az onun kadar hür ruhlu ve doğru şeylere değiniyordu.Evet onu önceden de tanıyordu ama aşırı fazla değildi bu onun hakkında çoğu şeyi bilmiyordu.Örneğin zor anlardaki davranışları ve sergilediği güçlü tavırları.Ecthelion gülümsedi, birden donuk ifadesinin gittiğini gören Melina doğru bir şey yapmış olduğunu anladı.Evet kesinlikle ondan hoşlanıyordu.Derken Ecthelion ayağa kalktı.

"İzninizle hanımım" dedi ve kudretli kapıya doğru ilerledi.Melina cevap verememişti bile ani gidişinden.Ardından o da ayağa kalktı ve aklına Lord Duilin'in yanına gitse iyi olacağı geldi.Ve onun olduğu kuleye doğru ilerlemeye başladı.Mor-Siyah kapıyı görünce durdu ve bir adam onun için açtı içeriye girdi Melina ve kafasıyla selam verdi

"Geldiğin iyi oldu Melina ,kudretli kapı için bir gözcü ihtiyacı çıkmış.Ne kadar erken gidersen fayda artık bugün gerek kalmadı ama yarın zırhını ve yayını kuşan ve oraya git" dedi Duilin ve çevik bir hareket ile ayağa kalktı Melina ise kafasını sallayıp arkasını döndü.Ama Duilin arkasından seslendi

"Lord Ecthelion bizzat kendisi hanedanına seni istiyor" Melina döndü şaşkınlıkla Duilin'e

"Öyle mi?" dedi hafif şaşkın bir şekilde.Duilin ellerini kaldırdı 

"Kararında hürsün, benim için bir sakınca yok." dedi "Eğer şimdi reddedersen hoş olmaz benden sana tavsiye.Hem bilge bir elfsin eminim Pınar evine daha çok yakışırsın" dedi

"Sizi gerçekten dinlemeli miyim yoksa zerafetinizin altında bir şey mi yatıyor?"Duilin sadece gülümsedi ve geri geçti odasının diğer tarafına.Melina gitme zamanının geldiğini anladı ve arkasını döndü kapıdan çıktığında derin bir nefes aldı.Acaba ne zamandır Ecthelion ,Duilin'e bunu demişti? aklına sürekli bu geliyordu.Ama evine gitti.Kitap okumaya başladı.

Ecthelion'un zihninde Melina'nın kokusu takılmıştı.Orman kokusu...Babasıyla ava çıktığı ormanlar.Orome ve Yavanna'nın ormanları.


"Gidiyor musun yani Ecthelion? ama unutma hiç yaşamadığın şeyleri yaşayacaksın bu yolculukta"Ecthelion babasına döndü

"Ölüm mü? eğer ondan bahsediyorsan biliyorum baba" dedi Ecthelion hafif bir hiddetle

"Finwe'nin intikamını oğulları da alabilir bunu bilerek git"Ecthelion hiçbir şey demeden gitti babasına biraz bakarak

"Ecthelion, annen seni çok severdi herkesten çok ... hala seviyor ölümüne mal olacağını bilmesine rağmen sana sevgisi azıcık bile eksilmedi..." dedi Ecthelion'un arkası dönüktü hala ama yasını belli edecek bir hareket yaptı ve arkasına bakmadan grupla beraber yola çıktı.

Ehtel, oğluna sadece baktı ve arkasından "ve bende ..." dedi kısık bir sesle ama Ecthelion asla bunu duymadı.Baba ve oğulun arasındaki uçurum asla kapanmayacaktı belki.Çünkü Ehtel,Ecthelion'un onca isteğine rağmen ona annesi hakkında pek şey anlatmamıştı hatta ismini ağzına bile doğru düzgün almamıştı.Ve şimdi tam oğlu giderken bunu söylemesi Ecthelion'u kızdırmıştı iyiden iyiye...

Ecthelion Gondolin'e döndü baktı.Ne isterdi birinin onun arkasında hep olacağına inanmayı.Evet,arkadaşları vardı mesela Glorfindel ama hayat arkadaşına ihtiyacı vardı belki.Bir kadının sevgisine ihtiyacı vardı.Duyguları Melina'ya karşı çok fazla karışıktı bilmiyordu nedenini .Belki içinde sakladığı karanlık tarafıydı aralarındaki soğukluğun sebebi.Normalde hep Ecthelion,Melina ile konuşurdu ama son zamanlarda kız onun yanına gelmeye başlamıştı.


MelinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin