Bölüm "2" {Kimsin sen?}

887 49 3
                                    

Ne güzel uyuyordum, işte yok niye kaldıryor bu kız beni?! Alarm gibi ötüyor başımda!
Gözlerimi yavaşca açtım ve karışmda dikilen Ezgiye bakdım.

"Gerizekalı mısın? Niye uyandırıyorsun beni bu saate?!" diye sitem etim.

"Kızım çok önemli kalkman lazım!" dedi ve kolumu çekip yataktan kaldırmaya çalıştı.

"Hayata kalkmam! Hiç bir güç beni kaldıramaz burdan" diyip yastığıma daha çok sokuldum.

"Kızm idil bana mesaj attı yaa"

Konu ilgimi çektiği için bir gözümü açıp onu dinlemeye başladım.

"Eee?"

"Kızım kız yılan! Bana resim atıyor barış ile kahve içtiğini! Öldürüm onu ben!" dedi bağırarak.

Sabah sabah bunu dinledime inanamıyorum yaa.

"Hani barışın Hayatıydı? Noğuluyozzz??"

"Değil onun hayatı felan! Yani hayat onun ama yinede öyle sürtüklerle görüşmesini istemiyorum."

"Ezgi ne yapmamı bekliyorsun? Gidip basalımı allah aşkına" dedim gülerek.

"Evet basıcaz! Hadi hadi kalk!" dedi beni çekiştirerek. Sonunda pes edip ayağa kaltım.

"Varya bir hafta kahvaltıyı sen yapıcaksın! Halime bak ya saat sabahın sekizi! Ben bu Saate ne güzel rüyalar görürdüm!" dedim sitem ederek.

"Sus kız! Mızmızlanma nöbetçi olmasaydık aynı saate kalkıcaktın."

"Dediğin gibi olsaydık ama değiliz. Ya ben yatmak istiyorum!" dedim ve geri yatağıma koşacaken Ezgi beni kolarımdan tuttu.

"Sakın! Hadi hazırlan aşağada bekliyorum. Sakın yatağyım deme gelir üstüne suyu dökerim bilirsin yaparım." dedi ve odadan çıktı.

Ufluya puflaya hazırlandım ve odadan çıktım. Ezgi beni görünce hemen dışarıya çıktı ve arabaya bindi. Bu kız sabah sabah bu enerjiyi nerden buluyor ya? Neyse sonunda hastaneye geldiğimizde ilk işimiz tabiki Barışı aramak. Ama beyfendi ortalıkta yok.

"Kızım görüyormusun gitti çocuk! Pis yılan" dedi ağlamaklı bir sesle. Gözlerimi devirip bakışlarım ile Barışı aramaya başladım. En son çare telefon. Telefonumu çıkarıp onu aramaya başladım.
3 çalışta açtı.

"Efendim?" dedi.

"Barış nasılsın?" dedim heycanlı bir şekilde çünki  onun için geldiğimizi farketmesini istemiyorum.

"İyim Rüya nasıl olayım. Odamdayım dosya inceliyordum. Sen nasılsın?" dedi şaşkın bir şekilde. Ehh normal tabi, hiç aramayan biri seni ariyor. Üstelik işim yokken onu aramam pek şaşırtı.

"Hiç nasıl olayım. Canımız sıkılınca bizde hastaneye geldik Ezgi ile" diyip Ezgiye göz kırptım.

"Ezgi ile mi?" diye sordu heycanlı.

"Evet barışcim. Şimdi gelipde bizim ile kahve içmek için zamanın varmı?" diye sordum bıtkınca.

"E-ee tabi. Şey hemen geliyorum." dedi ve telefonu kapatı.

"Geliyor." dedim ve bir masaya oturdum. Ezgide karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Ee yılan yanındamıymış?" sordu ezgi merak ile.

"Yok yani birşey demedi"

"Oo kızlar bu ne süprizz" dedi bulut ve yanımıza oturdu. Hiçmi kurtulamayacam bu çocukdan?

"Evet çok süpriz oldu" dedim sahte bir şekilde gülerek. Ezgi düşman bakışları ona yollarken ben başka taraflara bakmaya başladım.

"Ee sizin ne işiniz var burda? Nöbetçi değil misiniz bugün?"

"Çalışıyor olsaydık üstümüzde önlük olurdu bulut." dedi Ezgi

Hadi barış gelde şu çocuğu yolla diye içimden geçirirken barış geldi.

"Merhaba kızlar" dedi ve Ezginin yanına oturdu. Tabi Bulut barışı görünce ayağa kalktı.

"Neyse ben işimin başına döneyim" dedi ve hızlı bir şekilde gitti. Salak.

"Ee niye geldiniz bakim?" diye sordu ve bize baktı. Ezgide bana baktı birşeyler bulmam için.

"Dedim ya telefonda canımız sıkıldı geldik" dedim gülümseyerek.

"İlk defa duyuyorum birinin canı sıkılınca hastaneye geldiğini. Üstelik her günü hastanede geçen birini. İlginç."

"İlkleri severim barışcim. Hadi bize kahve al."

Gözlerini devirdi ve kahve almaya gitti. Kısa bir şüre içinde üç kahve ile geri döndü.

"Alın bakalım kızlar" dedi ve kahveleri bize uzatı.

"Teşekkürler efendim" dedim gülerek.

Yerine oturdu ve kahvesini yudumlamaya başladı.

"Çok kahve içmek sana ağır gelmiyormu? Yani bugün idil ile içmişsiniz ya ondan sordum." dedi Ezgi. Asıl kavga şimdi başlıcak. Niye diye sorun çünki Ezgi idilden nefret eder ve Barış bunu biliyor. Zaten Ezgi onu uyarmıştı görüşmemesi için.
Barış korkarak bana baktı.

"Neyse ben biraz bahçeye çıkıyorum." dedim ve kahvemi alıp bahçeye cıktım. Ne konuşşucaklarsa konuşsunlar kafamı onlara yoramam. Zaten uykum var.. Bir banka oturup kafamı arkaya yasladım ve gözlerimi kapatım. Yanıma birinin oturması ile gözlerimi açtım.

"Ay! Ödüm koptu" dedim ve baş parmağımı alıp damağıma götürdüm. Yanımdaki adam gülerek cevap verdi.

"Kusura bakmayın amacım sizi korkutmak değildi."

Bakışlarımı ona cevirdim. Bu dünki mavi gözlü adam.

"Y-yok sorun değil yani bende öyle gözlerimi kapatınca korkmam normal." dedim gülerek.

"Bir sakıncası olmaz değilmi yanınıza oturmam yani başka boş bank olmadığı için buraya oturmak mecburiyetindeydim." dedi gülümseyerek

"Yok bir sakıncası. Yani ben biraz hava alıp kalkacaktım zaten" dedim hafif gülümseyerek.

"Ee iyi o zaman"

Bir süre insanları izledik yani ben diyelim, bazıleri koştura koştura hastaneye giriyor bazıları ise çiceklerle..bazlıleri ise ağlayarak çıkıyor o hastane kapısından. Ölümsüz dünya olsaydı keşke, belki annem yaşıyor olurdu.
Ama allahın işine karışmamak lazım bir bildiği vardır.
Düşüncelerimden yanımdaki mavi gözlü adamın sesi ile kayboluyorum.

"Ölüm sencede çok tuhaf birşey değilmi?" diye sordu ve bakışlarını bana çevirdi, benimkiler zaten ondaydı.

"Hayatın boyunca neyi elde etmek ile ugrasirsin, ama öyle bir an gelir ki pat diye herşey elinden kaybolur gider. Bizi dünyadan götürür. Başka bir aleme..." dedi acı bir gülümseme ile.

Sanki içim okuyor gibi içimdeki, kalbimdeki herşeyi söyledi. Kimdi bu mavi gözlü adam?

"Kimsin sen?" diyebildim sadece

...


~H~💙

Karanlık DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin