Zilin çalmasına sadece bir iki dakika kalmış ve Peri yanımda bana bakıp gülümserken Çağrıya daha çok öfke besliyordum. Beni gözetlemesi için Periyi göndermişti okula. Ona mesaj atmak istiyorken bir yandan da istemiyordum. Ne yaptığını sormak ve sormamak istiyordum. Bu kadar ilginin sebebini sormak istiyordum ama cevabı zaten belli değil miydi. Evleneceği kişi olduğum için beni korumaya çalışıyordu.
Ama onunla evlenmemek için elimden ne geliyorsa yapacağımı da biliyor olmasına rağmen hala beni koruyor oluşu... bunu istemiyordum.Aklıma takılan bir diğer soru ise şuydu. Eda sabahki karşılaşmada Çağrıyı nasıl tanıyamamıştı.
Okul zili dışındaki bir müzik kulaklarımı doldururken gözlerim parlarken olduğum yerde doğruldum.
"Şurup gibiyim şurup, turp gibiyim turp turp." Kahkaha atmaya başladığımda sınıftakiler de benden aşağı kalmıyordu. Hıcaya baktığımda sinirle sınıftan çıktığında bu sefer tükürerek gülmeye başladım.
"Bunu... sen mi... yap... yaptın." Peri bir yandan gülerken bir yandan da nefes almadan konuşmaya çalışıyordu. Koridorlardan gülme sesleri ve adım sesleri geliyordu. Çantama kalemliğimi ve yanımda taşıdığım tek defteri fırlatıp koşarak sınıftan çıktım. Bir yandan hoplarken bir yandan da şarkıya eşlik ediyordum.
"şaka değil
işte şurup
krizlere girme
beni unutupgrup olalım grup
ben hudut sen haydut
gizli gizli gelme
her derde deva şifasın şifa
çok çektim cefa
vitamini havuz
ben küfte sen tuz
aahh buz gibiyim buz buz
ohhhh muz gibiyim muz muzçikita muz çikta muz
çikta çikta çikta çikta
çik çik çik çikita
çikita muz..." bahçeye çıktığımda arkamdan tutulan tişörtümle beraber geriye doğru sendeledim." Hilal Kenan. Hemen müdürün odasına gidiyorsun." Ağzım konuşmak için açılıp kapanırken müdür yardımcısı da aynı anda bana kötü bir şekilde bakıyordu.
"Ama hocam iftira atıyorsunuz ben bu müziği nasıl böyle zil için ses sisteminden değiştireyim ki."
"Müdür beye anlatırsın bunu Hilal çabuk müdürün yanına dedim sana." Offlayıp ayak tabanlarımı yere sert sert basarak okula tekrar girdim. Kot ceketimin bileklerini çekiştirerek müdürün odasına yürüdüm. Kapı açık olduğu için kapıyı tıklatmadan fakat yavaş adımlarla odaya girdim.
"Hilal otur bakalım şuraya benim bir işim var bir iki dakika beklemek zorundasın." İşi varmış. Hey gidi sanki biz senin orada facebooktan milletin attığı fotoğraflara yorum yaptığını bilmiyoruz. Sıkıldığımı belli eden bir oflama dudaklarımdan çıktığında bakışları bana dönmeden konuştu.
"Okulumuzun eşyalarını izinsiz kullanmak ve ayarlarını bozmaktan dolayı kısacası okul malına zarar verdiğin için disiplin cezası alıyorsun Hilal Kenan." Kaşlarım anlamadığımı belli etmek için çatışırken duyduklarımla beraber sinirlenmiştim. Şu ana kadar hiç bir zaman disiplin cezası almamıştım. Bundan sonra almamaya da kararlıydım.
"Bunu yapamazsınız. Diş doktorluğu okumak istediğimi biliyorsunuz. Bu üniversite hayatımı etkiler!" Ellerini karışmam anlamında sinirle ayağa kalktım. Ve elinle masadaki kalemliği alıp yere döktüm. Müdür gözleri yavaşça büyürken bana bakarken masanın üstündeki şu her müdürün odasında illa ki olan iki yanında kalem duran ortasında metal üstünde ismi yazan gereksiz şeyi yere sertçe atıp ayağımla duvara doğru tekmeyle fırlattım.
"Hilal ne yaptığını sanıyorsun sen." Hocaya sinirle baktığımda aynı şekilde onun da bana baktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAİNİTE #Wattys2017
Teen FictionKirletilmiş bedenlerin içindeki dokunulmamış ruhları kana bulamak kolaydır. Asıl marifet ruhumuzun mabedindeki taşları kazınmamış halde saf ve temiz tutmaktır. ~ Yıllardır onun ne yaptığını biliyordu. O hayatını sürerken gölgesi gibi ardında onu i...