Şüphe en büyük ve en azılı düşmanımızdır.
Kime karşı duyduğunu bilemezsin. Bazen en uzağındandır fakat bir nefes kadar ötendedir, bazense en yakınındır fakat bir uçurum kadar uzaktır.~•~
Ensemdeki sızı gittikçe kendini belli etmeye başlıyordu. Gözlerim kapalıydı, ancak açmak istiyordum. Elimi enseme götürmek için hareketlendim fakat durmamı sağlayan metalik sesle irkildim. Kafamı sağa sola çevirdim ve ayaklarımı ileri geri hareket ettirdim fakat tek yapabildiğim kafamı sağa sola çevirmekti.
"Hey! Açın şu ışığı! Kime diyorum ben!" Bağırdığımda anında sesim gitmişti. Boğazımın kuruluğu öksürmeme sebep olurken boğazım yırtılıyor sanmıştım.
Ağzıma değen soğuklukla irkildim ve kafamı geri çektim. Fakat bu benim için çok hayırlı sonuçlanmamıştı.
Yüzüme yediğim soğuk suyla gözlerim faltaşı gibi açıldı. Hızlı hızlı nefes alıp ağzımın içine gelen bir kaç damlayı umursamadan sandalyede ileri geri hareket ettim.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
"Susuzluğunu giderdim güzellik, ne o yoksa kötü mü yaptım?" Sesi duyunca o gün spor salonunda olan adam olduğunu anladım.
"İğrençsin..." dedim fısıltıyla. Sırıtırken burnundan çıkarttığı nefes sesi geldi kulağıma.
"İltifatlarını sonrasında da söylersin ancak şu anda görüşmemiz gereken bir konu var." Bir sandalye sesi geldi kulağıma bu sefer de yerde yavaşça sürülen ve iğrenç gürültüsü olan sandalye sesi.
"İlk önce bir kadınla nasıl konuşman gerektiğini öğren, sonra günlük hayatına atıl" dedim ve sırıttım fakat hangi derece yamuklukta olduğunu bilmiyordum.
Nefesime bir nefes daha karışınca bu sefer kendi nefesimi tutmaya karar verdim.
"Bana bak babasının biriciği şu anda belimde duran silahı kafana sıkmamam için tek bir sebebim var. Baban." Nereden geldiğini çözemediğim bir cesaretle diyaloğu sürdürdüm.
"Cesur ve korkusuzum diyorsun yani."
"Aynen öyle."
"Fakat asıl cesaret silahla değil bıçakla ölçülür. Görünmeden olayı bitirmekle değil gözün içindeki derinliklere bakılarak öldürülünce cesur olursun. Korkusuz da değilsin. Çünkü babamın yapacaklarından korkuyorsun. Eğer korkmasaydın bana şu anda zarar ve..." sözümü yarıda kesen tiz çığlığımla elimi bacağıma götürmeye çalıştım. Tenime işleyen keskin metalden dolayı yüzümden akan su damlalarına bir de gözümden akan yaşlar eşlik ediyordu.
"Bir daha de aynı şeyleri." Yüzümün önündeki sese aldırmadan kafamı ilk sağa yatırdım. Fakat aklıma direk kafama sıkıp beni tek kurşunda öldürmesi için gelen fikre içimden sırıttım ve ağzımda biriktirdiğim tükürüğümü tıpkı bir lama edasıyla yüzüne tükürdüm. Karşımda bir müddet sessizlik olunca amacıma ulaştığımı anladım. Fakat beni öldüremezdi ona lazımdım.
"Peri! Alın şu kızı götürün odasına." Dedi. "Ah bir de şunu da alayım."
Bacağımdan çekilen bıçakla gözlerim yeniden büyüdü ve inip kalkan göğsümde bulunan hararet tohumları filizlendi.
Çarpan kapı metali ile içeri soğuk bir hava doldu. Hava hem yüzümü hem de kesiği dolduruyor kesikte açık kalan yerleri tamamlarken yüzümdeki tüm suyu emiyordu. Canımı yakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAİNİTE #Wattys2017
Ficção AdolescenteKirletilmiş bedenlerin içindeki dokunulmamış ruhları kana bulamak kolaydır. Asıl marifet ruhumuzun mabedindeki taşları kazınmamış halde saf ve temiz tutmaktır. ~ Yıllardır onun ne yaptığını biliyordu. O hayatını sürerken gölgesi gibi ardında onu i...