KM●2 ⏳

890 338 450
                                    


Düzenlendi.

Gerçek, şah damarından daha yakındır. Aradığın şeyi bilirsen,eğer.

Eve dönüş yolunda yağmur bastırdı. Damlalar kaldırımda kara lekeler bırakıyordu. Bulutlar uzun zaman sonra gelen yeni bir lanetin habercisi gibi kapkaraydı.

Yeni biriyle tanışmıştım ve daha ilk tanışmada yalan söylemiştim. Çok umursamamaya karar verdim. Yabancı bir ülke, yeni arkadaşlar... Zaten lisede de fazla arkadaşım yoktu. Öyle kolayına da kimseye güvenemezdim.

Bu, bir kısır döngüydü.

Papirüs metinlerinden birinde aynen şöyle der;

Bir insanın kalbi onun bireysel ilahıdır.

Tanrı'nın insanın kalbinin içinde yaşadığını düşünüyorlardı ama bu bana yanlış geliyordu. Çünkü kalp küçücüktü; Tanrı ise çok büyük

Eve gitmeden önce kütüphaneye uğradım. Dersten sonra mutlaka gittiğim bir yerdi. Kafamın içini sindirilmeyi bekleyen düşüncelerimden arındırabilirsem eğer her şey yoluna girecekti.

Aslında hiç arkadaşım olmadığı da koca bir yalandı. Ama o İstanbul'daydı. Ayda yılda bir konuşuyorduk işte. Ona henüz gördüğüm rüyalardan bahsetmemiştim. Bunun güvenle alakası yoktu. Sadece...

İnanmayacaktı.

Diğer herkes gibi deli muamelesi yapacaktı. Psikiyatriste gitmemi söyleyecekti ve diğer benzer şeyler. Deli olmadığıma karşı tarafı inandırabilmek için önce kendim inanmalıydım. Son zamanlarda her şeyi kafama takıyordum. Belki de bu herkese olan bir şeydi, ben fazla abartıyordum. Belki de zihnim yine bana aptal bir oyun oynuyordu.

Kütüphanenin döner kapısından içeri girdiğimde başımı kaldırıp gökkubeler gibi uzanan kitap raflarına baktım. Bazen uzun süre onlara bakmak başımı döndürüyordu ama benim için hepsi eşsiz birer hazineydi. Okuldan arta kalan zamanda en çok burada vakit geçirmeyi seviyordum.

Bazen bir kahve alıyor, bilgisayarımı masalardan birine kuruyor ve saatlerce ders çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazen bir kahve alıyor, bilgisayarımı masalardan birine kuruyor ve saatlerce ders çalışıyordum. Hedefim okul birincisi olmaktı lakin bunun için biraz zaman gerekecekti.

"Deli kız." diyen Stephan dikkatimi dağıttığında gülümseyerek ona döndüm. İngilizce selam verdikten sonra "Nasılsın?" dedim büyük bir heyecanla.

Kapkara saçları, koyu kahveye dönük bir ten rengi vardı. İnce mavi bir kazakla duman rengi bir pantolon giymişti. Bir aydır buraya gelip gittiğimden beni çok iyi tanıyordu.

"İyiyim." dedi. "Gördüğün gibi kitaplar yine seni bekliyordu."

"Neden kimse yok?" dedim merakla.

"Yağmur yağdığında kimse dışarı çıkmıyor."

"Neden?"

Derin bir girdaba süreklenirmiş gibi dalan gözleri bana çevrildi. "Lanet falan. Aynı hikaye yani." Ardından "Yürüyelim mi?" dediğinde uzun koridorda ona eşlik ettim. Burası bildiğiniz kitap cennetiydi ve çoğu çok eski, sayfaları yıpranmış kitaplardan oluşuyordu.

KUMLARIN MUHAFIZI (Mumya Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin