KM●4 ⏳

753 309 478
                                    

Düzenlendi.

Geride bıraktığımız kalplerde yaşıyorsak ölmüş sayılmayız.
-Thomas Campbell

Eve geldiğimde sırt çantamı omuzlarımdan çıkarıp, dış kapının hemen karşısındaki salonun ortasına fırlattım. Çantamın fermuarı açık olduğu için tarih kitaplarım halının üzerine saçıldı. Sinirden ne yapacağımı bilmiyordum. Üstelik yağmurun gazabına uğramış ve sırılsıklam olmuştum. Bir şeyleri yakıp yıkmak için bir kolumu havaya kaldırmıştım ki parmaklarım yavaşça avucuma kapandı. Bu çözüm değildi. Hayatım cehenneme dönüyordu ve ben tıpkı o metinlerde anlatılan bir aptal gibi davranıyordum.

Sakinleşmenin en iyi yolu sesin kısılana kadar bağırmaktır, sonra ağlamak; demişti tanıdığım biri.

Kendimi bir odaya kapatıp bunu yapmalıydım. Evimi hurdaya çevirerek ne komşularımı rahatsız etmeye ne de kendimi hırpalamaya hakkım vardı. Rüya görme sıklığım çoğalıyordu ama biliyordum ki gördüklerim boşuna değildi. Sadece... Parçaları birleştiremiyordum. O, benden bir şey istiyordu. Belki de şizofrenik düşüncelerimin bir parçasıydı. Son zamanlarda bu konuya o kadar çok yoğunlaşmıştım ki zihnim benimle dalga geçiyordu.

Vazgeçmeliydim.

Vazgeçemezsin.

Yapma şunu, dedim içimden. Zihnim beni yapmamam gereken şeyleri yapmam konusunda kışkırtıyordu. Görünen o ki bir süre oyunlarına devam edecekti.

Zihin bir karadelikti, içinden ne çıkacağı belli olmayan bir karadelik. Evet, kesinlikle durum böyleydi.

Ayakkabılarımı birbirine sürterek çıkartıp kitaplarımı toplamadan banyoya koştum. Küvetin önündeki mumları teker teker yaktıktan sonra dolması için musluğu açtım. Bir süre suyun ılık olana kadar ısınmasını bekledim, elimle bir kaç kez sıcaklığı kontrol ettim. Aynaya yöneldiğimde berbat görüntümle yüzleşmeye hazırdım.

Su sesi zihnime sızdığında herbir zerrrem onun muhteşem varlığını hissetti.

Bir anda burası bana bir hapishanedeymişim gibi hissettirdi. Banyo o kadar küçücüktü ki tek kişilik hücreleri anımsatıyordu. Sarı mermerlerle döşeli duvarlar sanki üzerime üzerime geliyor ve başımı döndürüyordu. Kapının karşısında bir ayna, lavabo ve birkaç ıvır zıvırın olduğu banyo dolapları vardı.

Aynadaki yansımama baktığımda kendimi tanıyamadım.

Ellerimi lavabonun kenarlarına dayayıp başımı kaldırdım. Yanaklarımın kenarlarından ince su damlaları süzülüyordu. Burnum kızarmış, göz bebeklerim büyümüştü. Karşımda duran genç kadın belki bendim ama aslında ben değildim. Stephan'ı ve söylediklerini düşündüm bir süre... Kitabı uzun zamandır araştırmama rağmen bulamamıştım. Ölüler kitabı hakkında bir tez yazmak istiyordum. Uzun zamandır eski mısır inanışları, yaşanan tarihi olaylar ilgimi çekiyordu. Sırf bu yüzden Mısırda Arkeoloji okumak için öğrenci değişim programını beklemiş ve sonunda buraya gelebilmiştim.

Her şey harika gidiyordu.

İyi olacaktı.

Daha iyi olacaktı.

Aynadaki yansımama bakmaya devam ederken ceketimi çıkartıp yere attım. Parmaklarımın tişörtümün eteklerini kavradığında bir anlık duraksayıp tek hamlede üstümden sıyırdım. Ellerim aceleci bir şekilde pantolonumun düğmesini açıp indirdiğinde bacaklarımı birbirine sürterek pantolonumu çıkardım. Siyah iç çamaşırlarımla kaldığımda aynadaki kemikleri sayılan çirkin kıza son bir kez daha bakıp küvete yürüdüm.

KUMLARIN MUHAFIZI (Mumya Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin