KM●7 ⏳

563 295 170
                                    

Düzenlendi.

Hayal ettiğin her şey gerçektir.


"Laçin." diye fısıldadım kuru, çöl rüzgarına karşı. "Beni duyuyor musun?" Ankesörlü telefonun üstündeki parmaklarımı sıkılaştırıp derin nefesler aldım. Okuldan yeni çıkmıştım ve dün yaşananlardan sonra kafam yerinde değildi. Kütüphaneye gitmeyeli nereden baksam bir hafta olmuştu.

O tuhaf olayların üstünden bir ay geçmişti.

Her şey sarpa sararken değişmeyen ve yerinde sabit duran tek şey içimdeki korkuydu. Rüyaları görme sıklığım artmıştı fakat halisünasyon görmüyordum. Sesler, kafamın içinden taşıp dışarı çıkamıyor; karanlık mahzenlerinde hapis hayatı yaşıyorlardı.

"Buradayım." derken kulağıma güç bela ulaşan cılız sesi boğuktu.

"Gerçekten..." Boğazım düğümlendi. "Sen misin?" Uzun süredir konuşmuyorduk. Aradan o kadar çok zaman geçmişti ki... Ne o arayıp hal hatır sormuştu ne de ben gururumu ayaklar altına alıp onu aramıştım. Her şey karşılıklıydı.

Gerçi yıllar sonra bu şekilde konuşmak biraz bencilceydi. O, her zamanki gibi umursamazdı. Ben ise hayatını kurtarmaya çalışan aynı, zavallı kızdım.

"Uzun zaman oldu."

Sözde en yakın arkadaşımın sesini daha net duyduğumda ankesörlü telefona yapıştım... Rüyaları uyku ile uyanıklık arasında gördüğüm için bu sefer eve gitmeyi tercih etmemiştim. Hava almaya herkes gibi ihtiyacım vardı, evde boğuluyordum.

"İyi değilim. " diye mırıldandım." Nefes..." Dudaklarımı aralayıp oksijeni ciğerlerime çektim. "Nefes alamıyorum." Ağlamamak için dişlerimi alt dudağıma geçirirken sakin kalmaya çalıştım. "Hiç iyi değilim."

"Beni neden aradın diye sormayacağım, Lidya. Çünkü sen iyi olmasan gururunu bu kadar kolay ayaklar altına almazdın."

"La..."

"Yapma artık şunu. Kendini fazla hırpalıyorsun." dedi olağan dışı bir sakinlikle. Endişelenmiş olamazdı çünkü kötü ayrılmıştık. Affetmeyen bendim, af dilemeyip susmayı seçen ise o... Telefonu açması bile mucizeydi.

"Lütfen... Eski defterleri açma. Seni bunun için aramadım."

"Tahmin edebiliyorum."

"İnsanlar deli olduğumu düşünüyor." dedim. "Garip rüyalar görüyorum."

"Zihinsel bir oyunun içindesin Lidya. Zamana bırakırsan her şey düzelir. "

"Hayır!" diye kükredim. Onun farklı olduğunu düşünmüştüm. O, öteki değildi, kalbimin derinliklerinde yaşıyordu. Canımdan bir parçaydı. Tıpkı soluduğum hava gibi... Şimdi yanımda olmasada uzaklarda bir yerde yaşadığını bilmek beni rahatlatıyordu. Yalnız değildim ben. O da rahip gibi her an yanımdaydı. Görüyordum ki ona güvenmekle bir kez daha yanılmıştım.

"Zihnimin oyunu falan değil. Ne yaşadığımı ne gördüğümü asla bilemezsin!" O ise bana sırtını dönüyordu. "İyi değilim, tamam mı?! Sadece iyi değilim." Beni anlamaya çalışmıyordu. "Delirmedim."

Telefonun ucundan karmaşık hışırtılar duyulduğunda yağmur bastırdı. Saat gecenin üçüydü. Başımı telefon kulübesinin camına yasladım.

"Lidya." dediğinde kalbim parçalandı.

"Sen... Sen de diğerleri gibisin! Tarihin nasıl işlediğini bilmiyorsun!"

"Anlatmazsan ne hissettiğini asla bilemem." dedi. "O rüyalardan bahset bana."

"Ben..." Sesler tekrar boğuklaşmaya başladığında duraksadım ama konuşmayı kesmedim. Yine aynı şey oluyordu. Banyodaki gibi...

KUMLARIN MUHAFIZI (Mumya Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin