Bölüm 2

4.6K 298 214
                                    

•KRALİÇENİN TOKASI•

İSTANBUL ASAYİŞ MÜDÜRLÜĞÜ

"Bu nedir başkomserim?" Genç polis memuru Mete, Mehmet Rıza'ya, ona uzattığı fotorafın ne olduğunu sormuştu. Mehmet Rıza her zaman ki öfkesi ile konuşmuştu. Ki Cingöz'ün adı sanı geçtiği her an önce bir titreme alır tüm vücudunu sonra bir sinir dalgası yayılırdı. Yıllardır peşinde olduğu adamı bir türlü alt edememesi onun için namus davasına dönüşmüştü. Belki de yakalayamadığı tek suçlu Cingöz ve adamlarıydı!

"Son yapılan soygunu hatırlıyor musun?" Ankara'da ki diplomat'ın evi soyulmuştu."
Mete'nin gözleri anında kararmıştı. Çok basit bir şekilde aydınlatılacak soygunu Ankara polisi çözememiş ve kendi mıntıkası dışında olduğu için Mete'de bu davaya bir türlü müdahil olamamıştı. İşine en az Mehmet Rıza kadar bağlı olan Mete'ye göre bu olay hırslanması için yeterde artardı bile.
"Ahh komiserim bir izin yazacaktınız bana bakın o soyguncuları nasıl buluyordum!" Mehmet Rıza karşısında ki gence baktı ve bu olaya neden müdahil olamadıklarını ve soygunu kimin yaptığının bilindiğini anlattı.
"Soyulan adam tefecilik yapan emekli bir diplomat. Eski siyasilerin para kaynağı ve soygunu yapan kişiler bunu biliyor. Sence onlar yakalanınca ne olacak?" Mete olayın aslını şimdi idrak etmişti. Elleri gür saçlarına gitti ve iki kez karıştırdı. Az önce kanı kaynayan çocuk şimdi sus pus olmuştu. Ardından "Ankara karışır." diye fısıldamıştı.

"Aynen öyle evlat! Bu yüzden bu her ne kadar beni ilgilendirse de bu davaya biz karışmayacağız. Büyük ihtimalle dosya kapatılacaktır."
"Bu davanın sizinle ilgisi ne olabilir ki başkomserim!" Mehmet Rıza hafif bir gülümseme ile Mete'nin önünde ki fotorafa baktı.
"Bu fotoraf da ne görüyorsun Mete!"
"Isırılmış bir kırmızı elma..." Mete bir iki saniye düşününce bundan aylar önce ki soygun geldi aklına. Bir organ mafyasının kliniğinde ki tüm aletler ve kasada ki paralar gitmişti. Üstelik bu sayede basit bir klinikte ne işler çevrildiği ortaya çıkmıştı. Mete, Mehmet Rıza ile soygun sonrası kliniği incelerken kasanın hemen yanında ısırılmış kırmızı elma görmüşlerdi. Daha sonra aklına soygunu yapan çete geldi.
"Cingöz Recai!..İyi de neden başkomserim? Adamlar yakalanacaklarını bile bile neden arkalarında iz bırakır ki ? "
"Bize meydan okuyorlar...Mahkeme de tek kanıt kırmızı elma dersek hakim bize bir tarafıyla güler. Ehh Cingöz ve adamları bunu çok iyi biliyorlar."
"Peki şimdi ne olacak! Onlar bizle alay etmeye devam mı edecekler!"
"Hemen celallenme evlat! Peşlerindeyim, iplerini çekmeye çok az kaldı ! Onların kalemini kendi ellerim ile kıracağım."
Mete, Mehmet Rıza'nın öfkesini artık doğal karşılıyordu. Zira polis okulunda bile verdiği dersler de adamın dilinden Cingöz kelimesi asla düşmezdi bu onun için namus davası olmuştu!
"Mete hazırlan, Urla'ya gidiyorsun!" Mete büyük bir şaşkınlıkla "Neden?" diye sormuştu.
"Gölge, Urla'da. Muhpirlerimizden haber geldi...Büyük ihtimalle yine bir işin peşindeler. Sen Gölge'yi bulacak ve bana her gün rapor hazırlayacaksın. Gerekirse de ben geleceğim." Cümlesi biter bitmez kapı çalındı ve içeriye genç polis memuru girdi. Mete'ye bakarak konuştu.
"Komiserim sizinkini getirmişler. Öhöm pardon! Yan kesici Fufu'yu getirmişler efendim!"

Polis memuru, Mehmet Rıza'nın sert bakışlarının ardından sesi titreyerek cümlesini sonunda tamamlamıştı. Mete yüzünde hınzır bir gülümse ile ayağa kalktı ve Mehmet Rıza'ya baş selamı vererek odayı terk etti.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
GÖLGE | SelCünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin