-ANNEMİN BU DURUMUN SUÇLUSU BENİM!! BENİM YÜZÜMDEN HASTANEDE.
Doğumda ki durum sonucunda kalp sorunu çıktı. Damarlar güçsüzleşmiş. Doğum sırasında zaten kalbi durmuştu ve siz benimde doğmamı istediğiniz için onun hayatı daha da tehlikeye girmiş. Bu yüzden doktora gidiyordu. Babamın haberi vardı ve ben, ben onu takip ederek buldum. Benim yüzümden, her şey beni-
Devamını getiremeden dizlerinin üstüne yığıldı. Bu kadar süre bunun yükünü tek başına yaşamıştı. Bu yüzdendi dik durmaya çalışması. Çocuk yaşıyla hepimizden büyük rol üstlenmişti hiçbir suçu olmamasına rağmen. Hıçkırıkları arttı. Ablam yanına oturduğunda gözlerim babama kaydı. Yıkılmak kelimesinin tam anlamı gibiydi. Gözaltları şişmiş, zayıflamış, saçları dağınık ve şu anda dolan gözleri beni bulduğunda gücümü kaybettiğimi fark ettim. Yanına hızlı adımlarla gittikten sonra sıkıca sarıldım. Tam bir şey diyecekken Bade hızlıca kalktı ve merdivenlerden odasına çıkmaya başladı. Bizde o anda hızlandık. Ama ona yetişemeden o kapıyı üzerimize kilitledi. Hıçkırık sesleri artmıştı. Ablam da ağlamaya başlamıştı. Onun için endişeleniyordu. Aklıma Bade'nin telefonu geldiğinde hızlıca telefonu alıp ablama uzattım. Arama tuşuna bastığı anda...
DERİN'DEN...
Üçüncü rüyamı gördüğüm sırada telefon sesim kulaklarımda yankılanmaya başladı. Zorlukla açtığım gözlerimi ekrana kaydırdığımda Bade yazısını görmeyi beklemiyordum.
-Efendim Bade?
-Derin ben Nisa. Buraya acil olarak gelebilir misin?
Sesinden ağladığı anlaşılıyordu.
-Bir şey mi oldu?
-Hemen gelebilir misin?
-Olur.
Hızlıca kalkıp hazırlandığım. Evlerinin kapısının önüne geldiğimde tereddütte kaldım. Kapıyla bakıştığım sıra da kapı aniden açıldı.
-Geldin mi?
Onu karşımda görmeyi beklemiyordum.
-Sorun ne?
-Her şey için kendini suçluyor.
-Neden böyle bir şey düşünüyor?
Yaklaşık on dakika da olayı bana anlattığında olamaz dedim içimden. Bu kadar tesadüf olamaz. Bir şekilde sınanıyordum. Bir şekilde yaşadığım ve unuttum dediğim her şey önüme geliyordu. Kaybettiğim ruhum bedenime girmek için can atarken sanki ben önüne taş döşüyordum. Zor geliyordu. Hafızam da canlanan resimler, konuşmalar kısaca anılar zor geliyordu. Yalnız kalmalıydım. Yoksa, yoksa olamazdı. Ya bir şekilde anlatıp daha on altı yaşında olan bir kızın benim gibi olmasına engel olacak ve bu nedenle kendi anılarımla bir kez daha yüzleşip bir daha o derin kuyunun dibine düşecektim ya da hiçbir şey anlatmadan o kızın gözlerimin önünde ölmesine göz yumacaktım ve bu sayede kendi sıradan ve işe yaramaz hayatıma devam edecektim. Durdum. Durdum. Sadece karşıya baktım. Bir sonuç alamayacağımı bile bile karşıya baktım. Boşluktu işte. Nasıl bir anlam çıkarmayı bekliyordu beynim bilmiyorum ama ben sadece beynimin bana verdiği emirleri uygulamakla meşguldüm. Nasıl, neden, niçin ve benzeri soruları düşünmeden baktım karşıya.
Ve bir an da ayağa kalktım.
-Evi boşaltabilir misin?
-Anlamadım?
-Evde kimsenin kalmasını istemiyorum. O ve ben dışında kimse olmasın evde. Neden veya niçin diye sorma! Sadece evi boşaltır mısın?
Gözlerime baktı. Tereddüt ediyordu. Gözlerinin renginden anlayabiliyordum artık hislerini. Oyalanmadı ya da daha fazla beklemedi. Yaklaşık on beş dakikalık bir süre içinde evde kendi odasında ve her şeyden habersiz bir tek Bade kalmıştı. Herkes terk ettikten sonra evin önüne doğru yürüdüm. Bekledim ve aklımdan geçen cümleye tercüman olarak ellerim kapının koluna ilerledi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
gökyüzünde ki yıldızlar
Ficción Generalyaşanılan bir trafik kazasında ailesini ve onlarla beraber ruhunu kaybetmiş bir genc kız ve yaşadıkları aile içi bir sır olarak saklanan genc. Onların ki aşk degil sadece benzer acılar ve duygular. Aglamak onlar icin goz yaşı dokmekten ibsret degilk...