Bahçeye çıktığımda önümde onlarca,yüzlerce beyaz gül....
Karşımda bir sürü pembe balon,mumlar...Ve yolun sonunda Pierre Sébastıen Doré...
Elimde masmavi bavullarım,üstümde bembeyaz ince askılı bir elbise ve gözlerim Pierre de....
Yapma Pierre diyorum gözlerimle,daha fazla zorlaştırma.O da gözlerindeki aşkla itiraz ediyor sanki bana...
Bana doğru hızla yürüyor,geliyor,sarılıyor,öpüyor.Gitme de diyemiyor ,zorunda olduğumu biliyor.
-Pierre,diyorum -gözlerim yaşlı- geç kalıcam ...
-Hayır seni bırakmak istemiyorum,diyor.
Eğilip yerden beyaz bir gül alıyorum kokluyorum ,kulağıma takıyorum,kızıl saçlarımı okşuyor...
Gelicem diyorum.Bende,diyor.Arabasına yöneliyorum bavulları koyuyor biniyorum ve Charles de Gaulle havalimanına doğru yola çıkyoruz.
...
Uçaktan Paris'e bakıyorum.Geride kalanları düşünüyorum sonuçta 3 yıl daha Türkiyede olacaktım.
Arada gelsem bile ne kadar haz alabiliyorum bilmiyorum.E-maillerime bakıyorum atandığım hastanenin adı gözümün önüne geliyor ve internetten araştırıyorum.Doktorlarına baktığımda o isim tüm vücudumda yankı yapıyor Demir Efe Kızılaslan...
...
İstanbul-Sabiha Gökçen Havalimanı
Uçaktan İndiğimde İstanbulun o özlediğim kokusunu uzun uzun içime çektim.Çok özlemiştim İstanbulu,uzun zaman olmuştu İstanbula gelmeyeli ve bu hayli üzücü birşeydi...
Kendimi sadece işime adamam...
Yalnızlığım...
Birisi "Doğa" diye seslenince kendime geldim . Beni karşılamaya gelen canım babamdı -sık sık yanıma ,Parise ,gelirdi zaten- bavullarımı bırakıp ona doğru koştum sıkı sıkı sarıldım."İşte beni en çok seven adam" diye içimden geçirdim.
-Canım kızım benim ne kadar özlettin kendini,dedi.
-Ah,babacığım hiç sorma bende çok özledim herkesi,dedim.
-Hadi gel bavullarını al da gidelim,dedi.
Bavullarımı aldık ve havaalanından çıktıktan sonra arabaya doğru ilerledik. Bavullarımı bagaja koyduktan sonra yola çıktık "evimize" doğru.
...
Adana
Paristen sonra Adana'ya alışmak zor olsa gerek.Adanayı kötülediğimden değil de Paris gibi kocaman ve gelişmiş bir şehirden sonra farklı gelecekti tabi.Ama annem buna değerdi.Evimiz Gölün karşısında 2 katlı modern bir evdi.Annem her zaman zevkli bir kadın olmuştur bu daha kapıdan içeriye girer girmez belli oluyordu.Annem kapıda beni görür görmez gözleri doldu sarıldık birbirimize uzun uzun ve beni hazırladığı odama çıkartıı ne kadar da özlemişim burayı diye çığlık attım.Hep böyleydim zaten deli dolu, gün boyunca evde zıplaya zıplaya çığlık atıp gezip durdum.Ah birde annemin yemekleri yok mu işte onlara doyum olmaz burada kaldığım yıllar boyunca obez olabilirm sanırım.Aklıma Pierre'in gelmesiyle beynimden vurulmuşa döndüm iner inmez arayacaktım bide tabi babam 10 saatlik yol boyunca kafamı o kadar dağıttı ki.Hemen telefona sarıldığım gibi Pierre'i aradım.
-Alo,Doğa indin mi,İyisin dimi aramayı unuttun değil mi bir yolculuk bu kadar uzun sürer mi,Ben rahtasız etmemek için arayamadım da.Seni şimdiden çok özledim,dedi.
-Pierre üzgünüm ya annemle babama o kadar kapılmışım ki akıl mı kaldı,dedim.
Uzun uzun konuştuk.Ve pazartesi işe başlıyacağımı söyledim falan derken 2 saat konuşmuşuz annemin bana "Doğa hadi yemeğe kızım" seslenişiyle telefonu kapattım ve yemeğe indim.Baya yemiştim yaprak sarmalar ,pideler lahmacunlar kebap derken iyice ölçüyü kaçırmıştım e burası Adanaydı çeşit biter mi.
Akşam yastığa başımı koyduğumda pazartesi geldi aklıma , Demir Efe Kızılaslan geldi hatrıma....
Evlenmiş miydi acaba onca şeyin ardından nasıl karşılayacaktı beni haberi var mıydı geliceğimden acaba...
Aklımda onlarca soru ve hepsinin tek bir yerden öğrenebilrdim.Gidip kendim görerek.
Yazarın notu:Yorum yaparmısınız devam etmek için enerjiye ve tavsiyelere ihtiyacım var
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
RomanceSessizliğin arasında bi çığlık...Beklediğim eşsiz kokular...Aldığım onlarca beyaz gül...Kızıl Saçlarımın arasından kayıp giden aşklar...